11.Bölüm - Ateş ve Su

505 37 0
                                    

"O biliyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"O
biliyor."

Su akardı kendine bir yol çizer oradan usul usul ilerlerdi. Önünü kestiğinde durmaz etraftan dolaşır ama yine de yoluna devam ederdi. Kararlıydı , vazgeçmezdi. Darbe aldığında gülerdi. Suya zarar veremezdin. Yumruk attığında içinden geçerdi , dokunamazdın. Suya dokunmanın tek yolu onu dondurmaktı. Fakat donduğunda da avcunda birkaç saniyeden fazla tutamazdın , buz yanığı olurdu. Bu yüzden su gibi olacaktın. Kimse sana dokunamayacaktı. Dokunanı ya yakacak ya da boğacaktın.

Ben suydum.

Rüzgar baştan aşağı ateşti ama gözleri okyanustan çalıntıydı.

Su , ateşi sevmişti. Ateş su için kendini yakmış geriye kor kalmıştı.

Su donmuş buz olmuştu.

Buzu eline alanlar onu tutamamış yere atmıştı.

Buz kırılmış ve darbe almıştı.

Kor görmüştü veya görecekti.

Okyanus yanmaya başlayacaktı.

Ve ateş olan adam itiraf edecekti. Su olan kadını , suların arasında görmek onun en büyük korkusuydu.

Korkulanlar ise gerçek olmaya mahkumdu.

Su olan kadın itiraf edecekti. Ateş olan adam kadını suların arasında görmesin diye bütün taşları elinde tutacaktı.

Aşk üç harften oluşacak ama okunuşu fedakarlık olacaktı. Ve böylelikle romanın ilk sayfası savaşla başlayacak fedakarlıkla devam edecekti.

Akşam olmuş saat sekizi geçiyordu. Abim , Kuzgun ile hazırlanmış ve yemeğin olacağı Silence'ye gelmiştik. Rüzgar yemek hakkında yorum yapmamıştı zaten ilgisi başka yerdeydi. Bileğimde ki kızarıklık geçtiğinde kremi de sürmüştü. Yaptığımız anlaşmanın altına bileğim tamamen iyileşene kadar her gün bu kremi süreceğim maddesini de eklemiş , kremi cebine koymuştu. Şirketten ayrılacağımız zamanda saatini işaret etmişti. Gülümsemiştim , yanından yeni ayrılıyor ve elini tutmuş olmama rağmen gece saate on ikiyi geçmeden tekrar buluşmamız gerektiği anlatmaya çalışmıştı. Madem ısrar ediyordu , başım gözüm üzerineydi.

"Açlıktan ölseniz de yemek yemeyin." diyen abim telefonunu kapatıp cebine koydu. "Köpek maması sevmiyorum." dedim silahın susturucusunu takarken. "Küçük Bozkurt avlanmaya gidiyor." diyen Kuzgun termosunun içindeki çayın son yudumunu aldı. "Efendim ," Don aracı park ederken dikiz aynasından bize bakmış "Beni yanlış anlamayın ama sizin kadar uyumsuz ve bu kadar uyumlu bir aile görmedim." sözleri hepimizi güldürmüştü. Haklıydı , her çeşit vardı. "Ablam ile konuştunuz mu ?"dedim susturucuyu taktıktan sonra şarjörü çıkartıp mermileri kontrol ettim. "Nöbeti var devredebilirdi ama acil hasta gelmi-O mermi de ne ?"

"Bu mu ?"dedim siyah mermiyi parmaklarımın arasında çevirirken. "Türkiye'de boş kaldığım zaman diliminde babamın eski defterlerini kurcaladım." abim araya girdi "Yani odasına gizlice girip eşyalarını kurcaladın." omuz silktim. "Gizli sadece lafta sence Baran Bozkurt odasına girilse haberi olmaz mı ? Neyse...orada kurşunlarla ilgili birkaç sayfa not buldum. Biliyorsunuz Baran Bozkurt'un silahlara ve kurşunlara karşı büyük bir zaafı var. Bu da onlardan biri. Diğer kurşunlar gibi görülse de içinde kalbi on dakika içinde durduran zehir var ," notları incelediğimde hayran olmuştum "Kolunu veya bacağını sıyırsa bile kana karışıp kalbe ulaşıyor. Sanki kalbini biri eline almışta sıkıyormuş gibi bir izlenim bırakıyor. Damarların yanıyor. Önce burnun kanıyor ardından tırnak uçların kanlanıyor. Gözlerin her şeyi daha renkli görmeye başlarken son gördüğü şey ağzından çıkan kanın yere fışkırması oluyor ve kapanış." İç çektim , babam gerçekten de işini biliyordu. Kurşunu şarjöre koyduktan sonra silaha taktım ve ateşlenir konuma getirip ayak bileğime uzanan elbisemi bacağıma kadar topladım. Sağ bacağımda ki kabzaya silahı taktıktan sonra elbisemi düzelttim.

Kara Kutu SuskunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin