Bu burada kalsın...
Bir ay oldu artık kendi mesleğimi yapmaya başladım. İlk hafta sadece stresti. Stresten dolayı kendime dikkat etmediğim için her yerimi çarpıyor ve morarıyordu. Dizim darp edilmiş gibiydi ama mutluydum. Bir şeyler yapmaya ve ortama alışmaya başladıktan sonra her şey daha da güzel oldu. Fakat 30 Eylül cumartesi sabahı işe giderken uğradığım kap kaç beni sarsmaktan beter etti. Şükrediyorum bir şeyim yok sadece telefonum ile sınırlı kaldı. İlk önce öfkelendim sonra üzüldüm sonra yine öfkelendim şimdi ise eski halime ger dönüyorum. İyiyim nasipten çıkan için yapacak bir şey yoktur. Güzel şeyler de zaman alır. Tıpkı işime ve mesleğime alışmam gibi.
Yazma konusunda iş öncesi bir düzen oturtmayı başarmıştım. Her hafta yazıyor ve düzenle yayınlıyordum. İşe girince önce ilk üç hafta yayınlayamadım daha sonra 15.Bölümü yayınlayabildim. Bunu da bir oturuşta yazdım desem yeridir çünkü iki gün rapor almak zorunda kaldım. Sesim çıkmıyor konuşamıyordum. Rapor aldığım zaman diliminde de bölüm yazarak geçirdim. Sonra da 16 ya oturdum. Bölümleri beş binin altında tutmamaya çalışıyorum ama yetişmeyecekti bende iki part şeklinde yayınlayayım diye düşündüm. Cumartesi iş çıkışı düzenleyip pazar atma planım varken başıma bu olay geldi. Şimdi ise bir hafta gecikmeyle 16.bölümü yayınlıyorum. Güzel şeyler dediğim gibi zamanla olur. Öfkelensem de kızsam da...
Bu burada kalsın ileride bakar ne kadar yol kat ettiğimi görürüm.
"Herkes haksız
sadece sen haklısın."
Yürüyen ölüler görmüştüm. Oysa kadavralar cansızdı. Sonra aynanın karşısında nasıl da korunduğumu görmüştüm. Hayatımı fark ettiğim gün tıp birinci sınıf öğrencisiydim. Odamda ki aynada yansımam bana gülümserdi ama o gün sadece baktı. Gözüm aynamın yanında ki masaya kaydı. Polis veya asker değilsen on dokuz yaşında ki bir kızın silahı olur muydu ? Benim vardı. Benim silahlarla dolu bir odam vardı. Meyve keserken meyve bıçağı değil kasatura kullanırdım ben. Eğlenmek için bıçakları seçerdim. Gözüme kalem çekeceğim zaman bıçağı gözümün üzerine koya öyle kalem çekerdim. Çantamda kalem değil kurşun olurdu. Erkek gibi yetiştirilmemiştim bu hareketlerimi sadece erkekler yapmazdı. Babam beni kızı olarak yetiştirmişti. Annem beni kızı olarak yetiştirmişti. Tehlikeli olan her şeyi ruhen ve bedenen benden uzak tutmuşlardı. Ama bu hayatın içinde doğduysan silah taşımak tehlike değildi.
Aynadan uzaklaştığımda ve sokaklarda yürümeye başladığımda artık herkesin ölü olabileceğini kabul etmiştim. Suskunlar için yetiştirilirken değil poligonda atış yaparken değil aniden sadece öylece dururken kabul etmiştim. Meslekte ilk öğrendiğim buydu. Gülerek gezenler akşamında bileklerini keserler.
Ölmek için yaşamak gerekirdi. Yaşadığın zaman ölmek son duraktır. Gidenler kurtulan , kalanlar ölenlerdi. Ölümü seçenler ölümden korkanlar , başka çaresi kalmayanlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu Suskunlar
Novela JuvenilSu , ateşi sevmişti. Ateş su için kendini yakmış geriye kor kalmıştı. Su donmuş buz olmuştu. Buzu eline alanlar onu tutamamış yere atmıştı. Buz kırılmış ve darbe almıştı. Kor görmüştü veya görecekti. Okyanus yanmaya başlayacaktı. Ve ateş olan a...