"Sabrettim ,
yirmi sekiz yıl kadar."Rüzgar Kor'un anlatımıyla...
Güç adama güzellik kadına verilmişti ve her şeyi yenen güç güzelliğe yenilmişti. Bende ise olay farklı olmuştu. Gözlerime benzeyen gözlerini gördüğümde bir şeylerin yolundan çıktığını ama dağılırken bile kendine hayran bıraktığını anlamıştım. İnsanlar çok acizdi , bazen gözün bile göremediği bir mikrop seni yatalak ederdi bazen ise nefesini kesen iki çift göz olur ayakta dursan bile çoktan hastalığın pençesine düşmüş olurdun. Bu hissi hastalığa benzetmek doğru değildi ama bir yandan da doğruydu. Bütün dünyanı , seni sen eden kadını arkanda bırakıp gittiğinde bu his sadece bir hastalığa dönüşürdü. Dönüşmüştü...Kalbimi sarmış her nefes aldığımda paramparça etmişti. Sevdiğinden ayrılan herkes bu hissi hissetmiştir ama bu çaresizlik de ikiye ayrılıyordu. Birinci yol sevdiğinle tekrar kavuşacağın ikinci yol ise aynı sokaktan geçsen bile onun da herkes olduğunu kabul edeceğin...
Ayrılık acı vermezdi acı veren seçeceğin yoldu.
Bizim için ikinci yol hiç var olmamıştı. Bir yıldır sesi haram , gözleri uzak , gülüşü yasak olsada bizim için sadece birinci yol vardı. Öyle ya o gün karşısına geçip en aciz halimle uzun bir süre olmayacağımı söylediğimde gözlerinde sadece anlayış vardı. Ben o gün ona ayrılalım bile diyememiştim nasıl ayrılabilirdik ? Ama canımı yakan en büyük etken de ömrüm olan kadının gözlerinde ki anlayıştı. O anlayış beni yok etmişti , herkese karşı kullandığım ateşim beni yakmaya başlamıştı. Sormamıştı neden dememişti , diyememişti...Benim sevdiğim kadın acı çektiğinde sadece gülümserdi , dik durur ve yenilmediğini bağırırdı. Ve ben o gün ömrüm olan kadının güçlü durmasına sebep olmuştum. Tek dinlendiği yer benken , ben ona güçlü ol demişti. Olmuştu...o öyle güçlü durmuştu ki kimse acısı olduğunu anlamamıştı. Düşmanları diz çökmüş , karşı çıkanlar boyun eğmişti ama ömrüm her savaşında kalbindeki 'Neden ?' sorusuna direnmişti.
Her zaman güçlü duran biri en sonunda acı çektiğini unuturdu.
Unutmuştu...
Asansörün önünde onu gördüğümde gözleri gözlerime değdiğinde kalbimi saran çaresizlik beni özgür bırakmıştı. Çünkü sevdiğim kadının gözlerinde ki güç beni diri diri toprağa gömmüştü. Hasret duygusu beni sarmadan okyanuslarının benim okyanuslarımdan ne kadar uzak olduğunu görmüştüm. Sonra hasret beni ele geçirmiş okyanuslarında kaybolmuştum. Kalbim ilk günkü gibi atmış , uzun süre sonra rahat bir nefes almamı sağlamıştı. Konuşamamıştım , konuşamamıştı. Ta ki el pençe duran halime daha fazla dayanamayana kadar. Nasılsın demişti iyiyim demiştim. Baştan sona yalan , baştan sona anlamsız bir konuşmaydı ama bize zaman kazandırmıştı. Okyanuslarımızın biraz da olsa birbirlerine değmesi için zaman kazanmıştık. Yetmemişti , yetemezdi. Aramızda nedenler , ensemizde sebepler vardı. Kalbimizde hasret , gözlerimiz de kayıp vardı.
Ayrı kaldığımız ayların sebebi benken bir o kadar da değildim ve bu nasıl açıklayacağımı bilmediğim bir durumdu.
Ömür bilinmezlikten nefret ederdi. Emin olduğum iki şey vardı. Biri o Türkiye'de ben buradayken attığım her adımı bildiği diğeri ise neden Londra'ya geldiğimi öğrenmemek için bütün nedenlere sırt çevirdiğiydi. O bilinmezlikten nefret ederken ben onu bilinmezliğin ortasına bırakmıştım. Neden diye sormasa da , sormak istediği cevapsız soruların cevabını sadece benden duymak istemişti. Önünde çukur olup olmadığını öğrenmek için her olasılığı hesaplayan kadın , konu ben olduğum da sadece yürümüş önüne bakmamıştı. Düşmüştü ve güçlü durmak zorunda kaldığı için düştüğünü bile fark etmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu Suskunlar
Fiksi RemajaSu , ateşi sevmişti. Ateş su için kendini yakmış geriye kor kalmıştı. Su donmuş buz olmuştu. Buzu eline alanlar onu tutamamış yere atmıştı. Buz kırılmış ve darbe almıştı. Kor görmüştü veya görecekti. Okyanus yanmaya başlayacaktı. Ve ateş olan a...