Bu çocuk...Bu çocuk gerçekten yakışıklıydı.
Benimkine oranla oldukça açık renkteki sarı saçları, yeşil mi mavi mi olduğunu tam kestiremediğim gözleri ve çıkık yüz hatlarıyla oldukça yakışıklı yunan tanrıvari bir çocuk duruyordu karşımda. Uzun boyluydu, normalde kısa olarak tanımlanacak bir kız değildim ve benden gerçekten uzundu. Fazlasıyla uzundu Vücudu da oldukça-
''Çekilecek misin artık kapıdan?'' dediğinde hala gözlerimi dikmiş ona bakıyordum. Hafiften yanaklarımın alevlenmesiyle birlikte usulca duvara doğru kaydım ve geçmesine izin verdim.
Oldukça şımarık bir çocuktu.
Az önceki gözlemimi içsesim tamamladığında bu sefer hak verdim ona. Evet gerçekten o kadar ukala bir cevap vermişti ki kapıyı suratına kapatmamak için zor tutmuştum kendimi. Yine de ben de pek hatasız sayılmazdım.
Ardından kapıyı kapatıp bir iki dakika nefes aldıktan sonra ben de içeri doğru geçtim. Babamın yanına oturduğumda babam da beni 'bir şey' amcayla tanıştırıyordu. Adını anlamadım daha doğrusu dinlemedim. Bugünden sonra beni ilgilendirmeyecekti, babacığımın sorunuydu.
Biraz muhabbet edildikten sonra -arada katılmaya çalışıyordum muhabbetlerine, çünkü babamın alttan çimdik atması ve yana doğru kaymamak için büyük bir çaba harcamam gerçekten Nobel ödülüne layık hareketlerimdi- sofraya geçtik. Ekmek sepetini de sofraya getirip yerime oturduğumda beyefendi konuştu.
''Bira yok muydu?'' Babasının da alttan onu dürtüklediğine adım gibi emindim. Çok sert bir bakış atan babasını pek iplemeden omuz silkti.
''Yok.'' dedim kesin bir sesle ve tabağımı kurcalamaya devam ettim. İştahım da kaçmıştı. Biraz gerilmiştim ve gerildiğimde genelde ya çok yerdim ya da hiç yiyemezdim. Sanırım şu an da ters tepmişti ve iştahımı kaçırmıştı.
''Neden yok?'' Hasbinallah.
Kafamı kaldırıp ona baktım. Bu çocuk canımı sıkmaya başlamıştı. ''Neden olsun?'' O hoşgörü de bir yere kadar yani.
''Şey...Bilirsin işte, insanlar rahatlamak için bira içerler.'' Göz kırptı. Bir şey demeye yeltenecektim ki benim yerime daha yetkili birisi cevap verdi.
''Oğlum sus ve artık önündekini bitir.'' Babasına yandan bakış fırlatsa da saygısızlık boyutuna geçmedi.
Çocuk ses çıkarmadan önüne döndü. Ama bende iştah hiçbir şekilde bırakmamıştı ki. Sandalyemi geri iterek sofradan kalktım. Babamla göz göze gelmemeye özen gösteriyor olsam da bana baktığının farkındaydım. Yine de iradeli olup misafirlerimize gülümsedikten sonra babama geri döndüm.
''Babacığım ben odamdayım. Sofrayı kaldırma sen, yemeğiniz bitince salona geçin ben birazdan gelir toplarım.'' dediğimde zorla gülmeye çalışması gülmemi tetiklemişti ama gülmemek için kendimi zor tuttum ve odama yöneldim. Şu an gerçekten onu da zor durumda bırakmış olabilirdim ama bence elimden geleni yapmıştım. Yeterdi bu kadarlık sanki hı?
Yukarı çatı katına çıkarak kütüphaneme geçtim. Raflardaki kitapların arasından çizim defterimi çıkararak eve gelen beyefendiyi çizmeye çalıştım. Emir ile aralarında gram benzerlik yoktu. Ama ikisi de kendi dalında sanki birinci gibilerdi. Bu çocuğu Emir'le neden kıyasladığım konusunda da hiçbir fikrim yoktu. Sonuçta o da hayatımda yoktu bu da. Ama sanırım bugün son 1 yıldan daha fazla erkekle temasta bulunmuştum, ondan olabilirdi.
Burnu için birkaç deneme yaptıktan sonra çizemeyeceğimi anlayıp defteri tekrar eski yerine koydum.
Kitaplarımı kurcalarken saatime bakmayı akıl etmiştim ki yaklaşık 25 dakikadır odamdaydım. Eğer biraz daha burada duruyor olursam babam kendi kendini savunacak duruma gelirdi zira beni öldürürdü. Aşağı inmek için elimdeki kitabı bırakacağım sırada ışığın sönmesiyle kitabı yere düşürdüm. Elektrikler mi gitmişti? Ne güzel şanstı bu böyle. Sakin olmaya çalışıp derin nefesler aldım. Nasıl olsa odamı biliyordum, burası benim evimdi ve her şeye hakimdim. Aşağıda bir sürü insan vardı, sakin olabilirim endişelenecek bir şey yok. Kendi kendimi bu şekilde avuturken bir yandan da raflardan birinde mum olacağını bilerek iki üç rafı el yordamıyla yokladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nehirler Boyunca I
Novela JuvenilAnlaşamayan iki insanın yaptığı anlaşma ne kadar sağlam olabilir ki? Bu yolun sonu nereye gider bilemiyordum ama Nehirler Boyunca koşmaktan farksızdı..