20. Bölüm

405 54 107
                                    

Ve yeni bölüm yeniden sizlerle, +15 vote güzel okuyucularımmmm. Bu bölümde vote sıkıntısı çekeceğimizi sanmıyorum ama yine de söylemek istiyorum :))) 

Elimde telefon götümde kısacık elbiseyle donarak Emir'in arabayı park etmesini bekliyordum.

''Nehir!'' adımın seslenilmesiyle refleks olarak kafamı sese doğru yönelttim. Emir camdan başını uzatmış bana bakıyordu. ''Arkası boş mu?!'' diye bağırarak sesini duyurmaya çalıştığında ofladım. Ne yani araba park etmesine mi yardım edecektim?

Sırıttığında durumun hiç de böyle olmadığını anlayarak kafamı ağır ağır salladım. Sen görürsün şimdi.

Yol boyunca bana kök söktürmüştü. Aptal çocuk niye elbiseyi giydiğimi soruyordu! 'Sen aldın.' dediğimdeyse daha da sinirleniyordu. 'Sen sana alınan her şeyi giyiyor musun?' Yok 'Sana insanlar jartiyer alsa da giyecek misin?' Gerçekten bana bunu demişti! Hiç ar utanma yoktu bu çocukta. Gına gelmişti artık şu saçma tavırlarından. Ben de yol boyunca onu görmezden gelmiştim ve daha da sinirlenmişti. Şaşırtmayan bir sonuç olarak elimizde kızgın iki tane insan mevcuttu. Ben ve Emir.

Yeniden sorusuyla kendime gelip soğuktan birazcık titredim. Hafif başımı sola kırarak dediği yere baktığımda küçük bir vazo gördüm. Sırıtmama engel olamadan ''Boş!'' diyerek bağırdım. Hızlı bir şekilde geri doğru gelmesiyle vazo arabanın altında kalmıştı. Salak çocuk bana ne güveniyorsun ki sen? Arabanın içinde olmasına rağmen ettiği küfürü duyabiliyordum. Ohh, beni dışarıda bekletirsen böyle olur. Sinirle elinde anahtar dışarı çıktığında yanıma geldi.

''Sen benim başıma bela mısın? Çizildi Porsche'umun boyası işte!''

''Üşüyorum Emir, üşüyorum!'' Titreyen dudaklarımın arasından anlaşıldığını umarak konuştum.

''Ben mi dedim sana düzgün bir şey almadan çık diye?'' Al yine ben suçlu oldum. Her şeyde Nehir suçlu tabii ki!

''Uyarabilirdin.'' Sessizce mırıldandığımda buna da bir lafının olacağını bildiğimden fazla diretmedim.

''Baban akıl mı bıraktı kızım!'' Bilmem kaçıncı kez bana hönkürdüğünde gözlerimi devirdim.

''Ya tamam ya tamam, üşürüm ben sorun değil!''

Oflayarak büyük, boğumlu elini belime koydu. Dokunduğu yer ısınırken bu kadar sıcak olmasına küfrettim. Hava bilmem kaç dereceydi ama Emir sıcacıktı.

''İçeri kadar dayan, ısınırsın şimdi.'' Sağa sola ağır ağır bakınırken sakince mırıldandığında kafa salladım.

Bir yandan yürürken bir yandan da Emir'i dürttüm. ''Emir?''

''Ne var başımın belası gene ne var?''

''Şey, çanta almadım da.. Telefonumu tutabilir misin diyecektim.''

Evet veya hayır demeden elimdeki telefonu sertçe alıp cebine koydu. Yeniden göz devirmelerim eşliğinde hiçbir şey demeden ihtişamlı bir kapıdan içeriye adımımızı attık. Bulunduğumuz ortamı değiştirmemize sevinen ilk vücudum olmuştu.

Daha önce böyle yerlerde bulunmuştum. Sonuçta ailemizin holdingi vardı ve böyle davetler neredeyse her hafta olurdu. Annem de olmadığı için genellikle babamın eşi ben olurdum. Ama hiçbiri bu kadar sade değildi. Sade ve şıktı. Beyaz bir elbise giyen Bahar Teyzeyi görünce gülümsedim. Gerçekten bu kadar tatlı bir kadından bu kadar mal bir çocuk nasıl çıkar anlayamıyordum. Yanımıza doğru ilerlediğinde o da gülümsemişti. Emir'i yanağından öptükten sonra bana da sarıldı.

''Hoş geldiniz kızım.''

''Hoş bulduk Bahar Teyze.''

''Beni kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim. Emir başta her ne kadar gelmez o dese de gelmen beni çok sevindirdi.'' Nasıl da biliyor it gelmeyeceğimi.

Nehirler Boyunca IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin