6. Bölüm

396 57 3
                                    

''Beni nereye götürüyorsun?'' dedim tekrarlayarak. Suratı biraz sıkıntılıydı sanki bir şeyleri açık etmekle etmemek arasında gidip geliyor gibiydi. Bu hali beni oldukça düşündürmeye başlamıştı ancak yüz hatları çok keskin bir adamdı, bu yüzden ne düşündüğünü kestirmek çok zordu.

Bana döndü ve konuşmaya başladı.
''Çok güzel bir yere götürüyorum seni. Biraz okuldan uzaklaşalım istedim. Sahi, okula neden hep geç kaldığımı bilmek istemez misin?''

Neden olacak her gün farklı bir kızla birlikte olduğun içindir. Yani başka açıklaması ola.. Ne? Bir dakika bir dakika. Ben? Hayır ya yok yok. Lan! Hay..

''Ben gitmek istemiyorum. Okula götür beni.'' Az önce gülümseyen yüzü şimdi şaşkınca bana bakıyordu.

''İyi de daha nereye götürdüğümü bile bilmiyorsun seni. Belki seveceksin gittiğin yeri.''

''Emir gitmek istemiyorum dedim şimdi okula dön.''

''Nehir, aksilik yapma işte hem çok az kaldı.'' Yüz hatları sertleşmişti.

Etrafımıza bakınca sahil yolunda ilerlediğimizi fark ettim. Al işte, çocuk işini biliyor. Dalga sesleri eşliğinde değil mi, pis sapık seni. Neyse ya olmadı çığırırım ben de. Ay babama minnettarım şu an. Dün o kadar çığırma antrenmanı yapmışım da haberim yokmuş.

''Geldik işte.'' El frenini çekerken bana döndü yerimden kıpırdamadığımı görüp ters bakışlarından birini fırlattı. ''Nehir! Ne oldu sana!?''

''Ne yapacağız burada?''

Sorumu es geçerek arabadan indi, bense hala oturduğum yerde oturuyordum. Biraz sürücü kapısının orda inmemi bekledikten sonra inmeyince tekrar eğildi camdan. ''Ya Nehir! İnsene aşağı.''

Öküze bakar mısınız? İnsan bir güzelce gelir iki çift laf eder nazikçe kapımı açar ve inmeme yardım eder. Ama tam bir öküz ile birlikteyim. Bunların hiçbiri gerçek olmuyor.

İç sesimi hissetmiş gibi kapımı açıp beni dışarı çıkarttı. Ama ufak tefek farklar vardı: Birincisi söyleniyordu ikincisi de kolumu morartmış olabilirdi. Nazikçe demiştik Allahtan.

Gerçek yüzünü göstermeye başlıyor beyefendi.

Kolumdan sürüklerken beni bende onun adımlarına uymaya çalışıyordum. Bir iki kez düşecek gibi oldum tuttu. En azından yere kapaklanmadım. Güzel çimlere sahip bahçeden içeri doğru ilerledik. Bahçenin sonunda büyükçe bir kapı vardı, anahtarıyla bu kapıyı açıp ardımızdan kapıyı tekrardan kapattı.

Kapının kapanış sesiyle irkildim, hissedip kısa bir bakış attıktan sonra peşinden sürüklemeye devam etti. Bu sefer bir binanın kapısından içeri girdik, etrafa göz attığımda burası güzel bir yere benziyordu. Capcanlı renklerle bezenmişti duvarlar ve karikatür gibi resimler çiziliydi. İçeri girdiğimiz kapı bir hole açılıyordu, burada da sayamadığım kadar kapı vardı ve hepsinin üstünde isimler yazıyordu. Mesela birinde 'Sinema Salonu' diğerinde 'Oyun Salonu' ve diğerlerinde de başka şeyler. Kolumdan tutmayı bırakıp nazikçe parmakları parmaklarımı kavradığında kedimi tuhaf hissettim. Alışılmış bir durum değildi benim için elimi çekmek için hamle yaptığımda buna izin vermedi. Rica eder gibi bir bakış fırlattığında boyun eğdim. Memnun bir şekilde büyük ve ismi yazmayan bir kapıya doğru ilerledi.

Yavaş yavaş içeri adım attığımda bir sürü çocuk gördüm. Cıvıl cıvıl en fazla 12- 13 yaşında olan bir sürü çocuk gördüm. Ve bir de kadın, o çocukların başında duran güzel, zayıf, narin bir kadın gördüm. Hala şaşkınca baktığımı fark etmiş olacak ki kulağıma ''annem'' diye fısıldadı. Ne? Anne mi? Ne oluyorduk yahu?

Nehirler Boyunca IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin