Merhaba arkadaşlar söz verdiğim gibi +5 votede yeni bölümü yayımlıyorum. Bu bölüm için de hedef koymak istiyorum +5 votede yeni bölümü atacağım, keyifli okumalar :)
Okula geldiğimiz zaman buranın kokusu bile kendine has, iğrençti. Gerçekten mekanların kokusu olduğuna inananlardandım.
Acaba dün Emir 'Yarın işlerim var.' derken neyden bahsediyordu? Bu iş ne tür bir işti?
Ege ile yan yana müdürün odasına doğru ilerliyorduk. Sonunda Emir yanımda yoktu ve kimsenin dikkati benim üzerimde değildi. Onun yerine yanımdaki bu diğer yakışıklı ile koridorda geziniyordum. Eh, bu da kızların bakması için iyi bir sebep sanırım. Kapıya geldiğimiz zaman derin bir nefes alıp içeri girdim, tabi ki Ege'yi de arkamdan sürükledim. Hep birileri mi sürükleyecekti beni? Biraz da ben sürükleyeyim. Eğlenceliymiş ha.
Bu adamı sevmiyordum. Ve genelde bu odaya her girdiğimde kötü şeyler oluyordu. Beni her çağırdığında başım belada oluyordu. Allah aşkına! Bir gün de 'Otur Nehirciğim, seninle şöyle bir karşılıklı çay içelim.' dese ne olurdu ki?
''Şey hocam yeni öğrenci kaydı yaptıracaktık da biz.''
Müdür bir bana bir Ege'ye baktıktan sonra oturmamız için koltukları işaret etti. İkimiz de karşılıklı oturarak müdüre döndük.
''İsim soy isim? Ve gerekli evraklar?'' dediği zaman Ege resmen ana kuzusu gibiydi. Bu hali beni güldürse de gülmemek için kendimle büyük bir mücadele verdim.
''Ian Ege Yıldırım efendim. Bu da gerekli belgeler.'' diyerek belgeleri uzattığında ona döndüm. Demek ikinci bir adı daha vardı.
Müdür birkaç şeye göz attıktan sonra bize döndü. ''Bugün için kaydını yaptıramam, istediğin bir sınıfa geç, Pazartesi ilk bana uğra ve sınıfını öğren.''
Aynı anda peki gibi şeyler zırvaladıktan sonra dışarı çıkmak için ayağa kalktık.
Biz kalktığımız sırada kapı açıldı ve içeri ''Amca?'' diyerek Çağlar girdi. O bizi görememişti çünkü arkası dönüktü.
Kapıyı kapatıp bize döndüğünde şaşkınca bakıp ''Şey müdürüm.'' diyerek toplamaya çalıştı. Sanırım o onun amcasıydı ve bunu gizliyorlardı. Her neyse bu beni ilgilendiren bir şey değildi.
Hiçbir şey demeden Ege ile yine geldiğimiz gibi yan yana odadan dışarı çıktık.
Koridorda benim sınıfıma doğru yürürken dayanamadan sordum.
''Ian ha?''
''Evet'' dedi ve 32 diş güldü.
"Peki sana hangisiyle hitap etmemi istersin?"
''Rusya'da Ian'ı kullanıyordum. Daha sonra bir dönem Amerika'da da bulundum orada da bu ismi kullanıyordum. Şimdi iki yeri de ardımda bıraktım. İsim de orda kaldı diyebiliriz. Ama arada annem hala Ian der, bu ismi annem koymuş. Babam da Ege der, kavgası hep geçer aralarında. Sen bana nasıl seslenmek istersen öyle seslenebilirsin Nehir."
"Anlaştık Ege." Düşünür gibi yaptım. ''Tamam o zaman, bugün benim sınıfımdasın?'' diyerek ona cevap ister gibi baktım.
Kafasını sallayıp onayladıktan sonra sınıfa doğru ilerledik. İkinci koridordan sola döndüğümüz zaman gözüme karanlıkta kıpırdanan bir şeyler takıldı. Muhtemelen koridor köşelerinde sevişen azgın liseliler olmalıydı. Merakıma yenik düşerek karanlığa doğru ilerledim. Aynı zamanda tuvalete de uğramam gerekiyordu.
Gördüklerim karşısında şaşırmalı mıyım? Hayır.
Okulun sürtüğü yine iş başındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nehirler Boyunca I
Novela JuvenilAnlaşamayan iki insanın yaptığı anlaşma ne kadar sağlam olabilir ki? Bu yolun sonu nereye gider bilemiyordum ama Nehirler Boyunca koşmaktan farksızdı..