Siz +20 voteyi de artık hızlı yapıyorsunuz ha? :D Bu bölüm için de sınırımız +20 vote canımlar. Yorumlarınızı bekliyorumm ve oylarınızı da. İşler iyice kızışıyor sanki? :)) Bakalım ilerleyen bölümlerde neler olacak? Keyifli okumalar :**
Son dediği şeyle kaşlarımı çattım. Tamam şu an tamamıyla kendimde olmayabilirdim ama yine de ben hala bendim.
Yüzü yüzüme yakın olan Emir'i omuzlarından hafifçe iterek doğrulmaya çalıştım. "Ben senin o bahsettiğin kimselerden değilim Emir."
Şaşkınlıkla karışık bakışları arasında yalpalaya yalpalaya çıktığım kapıya doğru ilerledim.
"Nehir nereye gidiyorsun yine?" tahminimce yüzünü bana dönmüş gittiğim istikamete bakarak tekrardan ekleme gereği duymuştu. "Tekrar o aptal barın içine gideyim diyorsan seni bu sefer gerçekten üzerim."
Elimle arkam ona dönük şekilde 'ohoo' işareti yaparak içimden de mırıldandım. "Vır vır vır.. vır vır da vır." Sonra kendi kendime şaşırmış gibi duraksayıp kahkaha attım, evet hala kendimde olmayabilirdim. Birçok davranışım beyin süzgecimden geçmeden direkt motor uzuvlarıma ulaşıyor gibiydi.
Hafif çiğli olan çimenlerden seri adım sesleri gittikçe yaklaşarak yakınıma geldiğinde elimi tutarak duraksadı. Bu duraksamadan etkilenen benim bedenim de olduğu yerde kaldı.
"Nereye gidiyorsun Nehir?" bu sefer sesi, ilk soruya nazaran daha sert çıkmıştı.
Oflayarak gözlerimi devirdim "Çantam içeride.. bay kimse." Dediğim şeye belli belirsiz sırıttı.
"Bakalım daha nereye kadar böyle olacağız." Ve ekledi "Burada bekliyorum."
Kaşlarımı kaldırdım. "Gelmiyor musun?"
Sıkıntıyla ensesini kaşıdı. "Gelmesem daha iyi olur."
"Neden bay hiç hiç kimse?"
Sırıtışı artarken mırıldandı. "Bir şeyi de merak etme Nehir, bekliyorum burada."
Anlamasam da dediğini onaylayıp yeniden kapıdan içeri doğru bir iki adım attım. Böyle davranışı aklımı epey karıştırmıştı çünkü ben açıkçası 'Tamam ben alırım sen dur.' Gibi daha maçomsu şeyler bekliyordum, yine de bir şey demedim.
Tekrar o boğucu ortama girmek canımı sıkıyor olsa da hem çantam için hem de Hande'ye haber vermek adına girmeliydim.
İçeri doğru girdim ve titreşen böbreklerimle ilerledim. Az önce ağlaya ağlaya çıktığım bu koridor şimdi bana boş neon ışıktan başka bir şeyi anımsatmıyordu. Hızla ilerleyerek içeri doğru gittim.
Yine başlıyorduk. İçeri ilerledikçe artan boğucu hava iyice kusma isteği getirirken dans eden insanlar bu isteğimi beşe katlıyordu.
Yine de biraz önce ben de öyleydim değil mi?
Bu yaptığım davranış yüzümün kızarmasına neden olurken sessizce küfür ettim. Yanlış bir şey olmadan kıyısından dönmüştüm, yine de iyi bir şeydi. Benim Emir Bey'e bir şey demeye hakkım yoktu kesinlikle ama o bana her konuda laf sokabilirdi. Tanrım.. eğer böyle bir şey olmuş olsaydı gerisini düşünmek bile istemiyordum.
Bar taburesinde gülüşen kısa boylu bir Çingen ve sarı kafa gözüme ilişti. Ve yanında da hiç tanımadığım bir adam, Çağlar'ın arkadaşı olsa gerekti. Yanlarına ilerleyip Hande'yi omzundan sarstım.
''Hande, ben gidiyorum.'' Masada bıraktığım yerde duran çantanın ipini omzuma geçirerek çantayı aşağı doğru sarkıttım.
Gülmesine ara verip bana baktı. ''Birlikte gitmeyecek miyiz?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nehirler Boyunca I
Teen FictionAnlaşamayan iki insanın yaptığı anlaşma ne kadar sağlam olabilir ki? Bu yolun sonu nereye gider bilemiyordum ama Nehirler Boyunca koşmaktan farksızdı..