İyi okumalar ~
***
Belime giren ağrılarla ve hamileliğin en can alıcı noktalarından biri olan mide bulantısıyla gözlerimi araladım. Yüzümü buruşturarak kafamı hafifçe kaldırıp, seul'ü ayaklarımızın altındaymışcasına hissettiren boydan boya dev camdan gözüken manzaraya çevirdim. Seul daha aymamıştı. Şehrin dört bir tarafı hala sokak lambalarıyla aydınlanıyordu. Saat büyük ihtimalle sabah 5.30 ya da 6.00 civarlarındaydı. Belimin ağrısına dikkat ederek yatakta sağ tarafa döndüm.
Taehyung, yüzü bana dönük, kollarını artık şişkinliği uzaktan bakıldığında bile belli olan karnıma sarmış bir şekilde uyuyordu. Düzenli sıcak nefesi yüzüme çarpıyordu. Yüzümde oluşan sırıtmayla, parmaklarımı pürüzsüz cildine götürerek yanaklarına dokunup hafifçe sıktım.
Daha birkaç saat önce gecenin birinde aşeriyorum bahanesiyle yemek aldırmak için şehrin öbür ucuna gönderdiğimi varsayarsak uyanacağını zannetmiyordum. Yorgun görünüyordu. Hatta uykusuzluktan göz altları bile morarmıştı.
Dudaklarımı hafifçe büzerek ellerimi yanaklarından çektim. Hormonların yarattığı içimdeki ikinci karen, onu böyle gördükçe vicdan yapsa da inadımdan vazgeçmeyecektim.
O gün hastane odasında beni basmaları ve bana güvenmemesi aklıma geldikçe sinirlerim zıplıyordu. Tamam, hamile olmadığımı söylemediğim için, bu gerçeği sakladığım için haksız olabilirdim bunu kabul ediyordum. Ama benimde kendime göre nedenlerim vardı. Ve ne olursa o şekilde basılmam doğru değildi. Bu yüzden şuan ondan intikam alıyordum. Evet bunu onu yüzüne karşıda söylemiştim.
O gün her şey ortaya döküldükten sonra bayılan taehyungu zar zor uyandırmış, şaşkınlık ve sevinçten deliren üyeleri alıp apar topar şirkete gitmiştim. Her şeyi sakince en başından anlatmıştım. Bang Shi Hyuk Pd-nim ve gerekli herkese açıklama yapmıştım. Taehyung'dan ve üyelerden büyük bir azar işitsemde sonradan sevinçten her şeyi unutup delirdiler. Ve ben sanırım hayatımda ilk defa taehyungu o kadar mutlu ve sevinçten kafayı yemiş bir şekilde görmüştüm.
Sanırım onun yüzünden dört beş kez boğulma tehlikesi geçirmiştim, zira kendisi sarılmakla boğmayı geçin gögüs kafesimi açıp içine girmeyi düşündüğünü tereddütsüzce söyleyebilirdim. Yaklaşık bir buçuk saat gözyaşı döktüğü ve aynı zamanda ruh hastası gibi kahkahalar attığı detayını es geçmeyelim. Sanırım iki ya da üç kez baba olacağı gerçeğini sindiremediği için tekrar ve tekrar bayılmıştı. En son hatırladığımda bütün şirketin içinde "Sonunda baba oluyorum!" diye bağırarak koşuyordu. Kapıdaki görevliler tutmasa büyük ihtimal dışarı felan çıkabilirdi herhalde.
Üyeleri hiç söylemiyorum zaten. Seokjin oppa o an direk kolları sıvamış ve benim için yemek çalışmalarına başlamış ve daha sağlıklı yemekler yapmak için bir yemek kursuna yazılmıştı. Hoseok oppa kafasını omuzuma yaslayıp iki saat boyunca ne kadar mutlu olduğunu, ailemize yeni bir üye katılacağı için çok heycanlı olduğunu ve her daim yanımda olacağını ağlayarak anlatmıştı.
Bizim küçük tavşan veletten bahsetmek bile istemiyorum. Aklıma geldikçe deli gibi gülmekten istiyordum. İlk başta kendi "golden maknea" tahtı sarsılacak diye bebeğe kinlenmişti. Bir hafta boyunca "nasıl bana haber vermeden çocuk yaparsınız" diyerek isyan etmiş ve kendinden başka bir velete dayanamayacağını söylemişti. Kısaca deli gibi kıskanmıştı. Hala daha karnımdaki veletten haz aldığını düşünmesemde bebek fikrine biraz daha ısınmış gibiydi son günlerde.
Ve sanırım aralarındaki en sakin ve en temiz delireni yoongi oppa, bebeğin gelecekteki 20 yılının masrafını karşılayarak çocuğun bebek odasından tutun reşit olduğu an hediye edeceği arabaya kadar almaya kalkışmıştı. Pekala, bu benim için gayet cazip olsada tabiki de böyle bir şeye izin vermedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekizinci Bela || 2 #Wattys2018
Fanfiction"Yasaklanması gereken bir çeşit uyuşturucu gibiydi. Yavaş yavaş damarlarından zihnine, zihninden kalbine işleyip seni öldürüyordu. Hayır. Öldürmüyordu. Bu seferki yaşatıyordu." ©️20180301