Üçüncü Bölüm

2.6K 85 26
                                    

Prenses Kiti Şçerbatskaya on sekiz yaşındaydı. Sosyetede ilk kez bu kış görünmeye başlamıştı. Sosyetedeki başarısı iki ablasının başarısından da, annesinin umduğundan da çok parlak olmuştu. Moskova balolarında dans eden gençlerin hepsinin Kiti'ye vurgun olmalarından başka, daha ilk kışta, iki de önemli kısmet çıkmıştı ona: Bunlardan biri Levin, öteki, Levin'in gitmesinden hemen sonra gelen Kont Vronski'ydi.

Levin'in kış başında gelmesi, pek sık ziyaretleri, Kiti'ye gösterdiği aşırı ilgi, Kiti'nin anne babası arasında kızlarının geleceği üzerine ilk ciddi konuşmaların geçmesine, prensle prensesin birçok kez tartışmalarına neden olmuştu. Prens, Levin'den yanaydı. Kiti için Levin'den daha iyisinin olamayacağını söylüyordu. Prenses de durumu geçiştirmekte kadınlara özgü o ustalığıyla Kiti'nin henüz çok küçük olduğunu, Levin'in niyetinin ciddi olduğunu gösteren bir girişimde bulunmadığını, Kiti'nin ona bir yakınlık duymadığını söylüyor, daha bir sürü şey sayıp döküyor; ama bu arada kendisi için en önemli olan şeyi, kızı için daha parlak bir kısmet beklediğini, Levin'den hoşlanmadığını, onu anlayamadığını açığa vurmuyordu. Levin birden gidince buna çok sevinmişti. Kocasına gururla şöyle demişti: "Gördün mü, ben haklıymışım!" Ortaya Vronski çıkınca, Kiti'nin yalnızca iyi değil, parlak bir kısmet bulması gerektiği üzerine prensesin inancı daha da güçlenmiş, Vronski'nin Kiti'ye gösterdiği ilgiye çok sevinmişti.

Prensesin gözünde Vronski, Levin'den çok çok üstündü. Levin'in birçok şeyinden hoşlanmıyordu: Tuhaf, sert yargıları vardı. Sosyetede pek kabaydı –prens onun bu kabalığının gururdan geldiğini sanıyordu– sonra, köyde hayvanların, köylülerin arasında –prensesin görüşüne göre– yabani bir yaşayışı vardı. Prenses ayrıca Levin'in Kiti'yle ilgilenirken bir buçuk ay evlerine girip çıkarken bir şey bekliyormuş, bir koku almaya çalışıyormuş, evlenme önerirse onlara pek büyük bir onur bağışlamaktan korkuyormuş gibi davranmasını, genç bir kızın bulunduğu bir eve böylesine sık gidip gelinirse durumu açıklığa kavuşturmanın gerektiğini anlamazlıktan gelmesini sevmemişti. Sonra da hiçbir şey söylemeden çekip gitmişti. Prenses, "Öylesine çirkin bir adam olması, Kiti'nin ona tutulmaması iyi" diye düşünüyordu.

Vronski'ye gelince, her şeyiyle uygundu bu genç: Çok zengindi, zekiydi, tanınmış bir ailedendi, parlak bir geleceği vardı, saraylı askerlerdendi. Üstelik çok hoş bir insandı. Bundan iyisi can sağlığıydı. Vronski balolarda Kiti ile açıktan açığa ilgileniyor, onunla dans ediyor, evlerine gelip gidiyordu. Öyleyse niyetinin ciddiliğinden kuşku edilemezdi. Ama bu kışı prenses gene de çok huzursuz, heyecanlı geçirmişti.

Prensesin kendi bundan otuz yıl önce teyzesinin aracılığıyla evlenmişti. Her şeyini önceden öğrendikleri damat adayı eve gelmiş, kızı görmüş, kız tarafı da onu görmüştü. Çöpçatan teyze bu görüşmeden sonra her iki tarafın bu görüşmeden edindiği izlenimleri öğrenmiş, bunları karşılıklı iki aileye bildirmişti. İzlenimler olumluydu. Daha sonra kararlaştırılan bir gün kız, anne babasından istenmiş, bu isteğe olumlu yanıt verilmişti. Her şey pek kolay, sade bir biçimde olup bitmişti. Hiç değilse prensese öyle gelmişti. Ama kendi kızlarını kocaya verirken, kolay görünen bu işin gerçekte hiç de sanıldığı gibi kolay, sade olmadığını görmüştü. İki büyük kızı Darya ile Natalya'yı evlendirirken ne çok korku çekmiş, kaç kez düşünce değiştirmiş, ne çok para harcamış, kocasıyla kaç kez tartışmıştı... Şimdi de, en küçük kızı sosyeteye çıkmaya başladı başlayalı aynı korkuları çekmeye, aynı kuşkuları duymaya başlamıştı. Kocasıyla da, büyük kızları yüzünden yaptıklarından daha ateşli tartışmalara tutuşuyordu şimdi. Prens, bütün babalar gibi, kızlarının onuru, temizliği konusunda çok titizdi. Kızlarına, özellikle en çok sevdiği Kiti'ye karşı aşırı kıskançtı. Kızını küçük düşürüyor diye karısıyla durmadan kavga ediyordu. Prenses bu kavgalara daha öteki kızlarından alışıktı. Ama şimdi kocasının bu titizliğinin çok daha önemli nedenleri olduğunu hissediyordu. Son zamanlarda toplumsal davranışlarda büyük değişikliklerin olduğunu, annenin görevlerinin çok daha ağırlaştığını görüyordu. Kiti'nin yaşıtlarının birtakım gruplar kurduklarını, birtakım kurslara katıldıklarını, erkeklere karşı çok serbest davrandıklarını, sokaklarda yalnız başlarına arabayla dolaştıklarını görüyordu. Çoğu dizlerini kırarak selam vermiyordu artık. En önemlisi de hepsinin, kendisine koca seçmenin anne babalarını değil, onları ilgilendirdiğine inanmalarıydı. Bütün bu genç kızlar, hatta yaşlı kimseler şimdi, "Eskisi gibi evlenmek yok artık günümüzde" diyorlardı. Ama prenses günümüzde nasıl evlenildiğini de hiç kimseden öğrenememişti. Çocukların geleceğini anne baba kararlaştırır, diyen Fransız geleneği benimsenmiyor, eleştiriliyordu. Kızlara tam serbestlik veren İngiliz geleneği de onaylanmıyor, Rus toplumu için olamayacak bir şey sayılıyordu. Rus geleneği olan çöpçatan aracılığıyla evlenmek de çirkin bulunuyordu. Herkes –prenses bile– gülüyordu bu yola. Ama kızlar nasıl kocaya verilecekti, nasıl evlendirileceklerdi, hiç kimse bilmiyordu bunları. Bu konuda konuştuğu herkes aynı şeyi söylüyordu prensese: "İnsaf edin yani, günümüzde yürür mü bu? Evlenen ana baba değil ki, çocuklar... Öyleyse bırakmalı, bildikleri gibi evlensinler." Ne var ki, kızı olmayanlar için bunu söylemek kolaydı. Prenses, karşılıklı yakınlık durumunda kızının, evlenmeyi aklından geçirmeyen, koca olamayacak bir erkeğe tutulabileceğini biliyordu. Prenses, günümüzde gençlerin kendi yaşamlarını kendilerinin kurması gerektiğini ne kadar söylerlerse söylesinler, inanamazdı buna. Hangi çağda olursa olsun, beş yaşındaki çocukların eline oyuncak diye dolu tabancaların verileceğine inanamayacağı gibi, buna da inanamazdı. Prenses bu yüzden, Kiti için büyük kızları için olduğundan daha çok huzursuzdu.

Anna KareninaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin