Otuz Dokuzuncu Bölüm

543 17 2
                                    

Kiti'nin ortanca ablası Natalya'nın kocası Lvof ömrünü, öğrenimini tamamladığı, diplomatik görevde bulunduğu Rusya'nın iki başkentiyle yurtdışında geçirmişti.

Geçen yıl –bir tatsızlık yüzünden değil, hiç kimseyle hiçbir zaman bir tatsızlık geçmemişti arasında– evet, geçen yıl, iki çocuğuna en iyi öğrenim olanağını sağlamak amacıyla diplomatik görevinden ayrılmış, Moskova'da saray bakanlığında görev almıştı.

Levin'le Lvof'un alışkanlıkları da, görüşleri de taban tabana zıttı. Aralarında da büyük yaş farkı vardı. Ama iki bacanağın dostlukları o kış çok ilerlemişti. Birbirlerini sevmişlerdi.

Lvof evdeydi. Levin, geldiğini haber vermeden girdi odasına.

Lvof, sırtında evde giydiği kemerli bir ceket, ayağında ceylan derisi pabuçlar, koltuğunda oturuyor, açık mavi camlı pince-nez'ini takmış, güzel elindeki tepesi küllenmiş purosunu dikkatle uzakta tutarak, önündeki sehpada duran kitabı okuyordu.

Parlak gümüş rengi kıvırcık saçlarının daha bir soyluluk verdiği kibar görünüşlü genç yüzü Levin'i görünce sevinçle aydınlandı.

— Çok iyi ettiniz geldiğinize, dedi. Ben de adam yollayıp çağırtmak istiyordum sizi. Kiti'den ne haber? Şuraya oturun. (Ayağa kalkıp sallanan koltuğu Levin'e doğru itti) böyle daha rahat edersiniz...

Hafif aksanlı bir Fransızca ile ekledi:

— Journal de St. Petersburg'daki genelgeyi okudunuz mu? Ben harika buldum.

Levin, Petersburg'da koşulanlar üzerine Katavasof'tan duyduklarını söyledi. Biraz politikadan söz ettikten sonra Metrof ile tanışmasını, toplantıya gittiğini anlattı. Lvof'u çok ilgilendirdi bu.

— O ilginç bilim dünyasına girebildiğiniz için kıskanıyorum sizi, dedi.

Konuşmaya başladıktan sonra, her zamanki gibi, ona daha rahat gelen Fransızcaya geçti gene.

— Doğrusu benim hiç zamanım olmuyor buna. Görevim bir yandan, çocuklarla uğraşmam bir yandan yoksun ediyorlar beni bu hazdan. Hem, kültürüm de yeterli değil. Ne diye gizleyeyim...

Levin gülümsedi.

— Ben öyle düşünmüyorum.

Lvof'un, alçakgönüllü görünmek, hatta öyle olmak isteğiyle ilgisi olmayan, bütünüyle içten bu kendi kendini küçük görmek huyunu pek severdi Levin.

Lvof:

— Ah, evet, dedi. Kültürümün ne denli zayıf olduğunu şimdi anlıyorum. Çocuklarımın öğrenimi için bile belleğimde birçok şeyi tazelemem, düpedüz çalışmam gerekiyor. Sizin çiftliğinizde işçilerin yanında bir de çavuş gerekli olduğu gibi, burada da öğretmenler yeterli değil. Derslerin gidişini denetleyecek birine gerek var. (Sehpanın üzerinde açık duran Buslayef'in gramer kitabını gösterdi.) Bakın, Mişa'nın öğrenmesini istiyorlar bunu, oysa o kadar güç ki... Şunu açıklar mısınız bana? Burada diyor ki...

Bunların anlaşılmayacağını, hepsini ezberlemenin gerektiğini anlatmaya çalıştı Levin. Ama Lvof kabul etmiyordu onun dediğini.

— Evet, şakaya alıyorsunuz bunu, dedi.

— Hayır, tam tersine, size bakarak, ileride beni bekleyen şeyi, çocuklarımı nasıl yetiştireceğimi öğreniyorum.

Lvof:

— Öğrenecek bir şey yok, dedi.

— Bildiğim bir şey var, sizin çocuklarınızdan iyi yetiştirilmiş çocuk görmedim. Sizinkilerden iyisini de istemem.

Anna KareninaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin