Kırk Dördüncü Bölüm

466 18 5
                                    

Hava açıktı. Bütün sabah yağmur çiselemişti. Biraz önce yağmur kesilmiş, hava açmıştı. Mayıs güneşinin altında sac damlar, yaya kaldırımının yassı, yuvarlak taşları, yolun parke taşları; arabaların tekerlekleri, deri, bakır, teneke bölümleri pırıl pırıl parlıyordu. Saat üçtü. Sokakların en kalabalık olduğu saat.

Anna, bir çift kır atın hızla götürdüğü, yumuşak yayları üzerinde belli belirsiz sallanan rahat arabanın bir köşesinde oturuyordu. Tekerleklerin hiç dinmeyen tıkırtısı ile temiz havada hızla değişen görünümler arasında son günlerin olaylarını yeni baştan tek tek düşününce içinde bulunduğu durumu evde olduğundan bambaşka bir biçimde değerlendirmeye başlamıştı. Ölüm o kadar korkunç, belirgin değildi artık. Ölümü de öylesine kaçınılmaz görmüyordu. Öylesine küçüldüğü için sitem ediyordu kendine. "Beni bağışlaması için yalvarıyorum ona. Boyun eğdim, suçlu olduğumu kabul ettim. Neden? Onsuz yaşayamam mı sanki?" Anna, Vronski'siz nasıl yaşayacağı sorusuna yanıt vermeden, tabelaları okumaya başladı. "Büro ve depo. Diş hekimi... Evet, her şeyi anlatacağım Doli'ye. Vronski'yi sevmez Doli. Çok utanacağım, acı çekeceğim. Ama anlatacağım ona her şeyi. Sever beni, o ne derse öyle yapacağım. Boyun eğmeyeceğim Vronski'ye. Beni istediği kılığa sokmasına izin vermeyeceğim. Filippof francalası... francala hamurunu Petersburg'dan getirtiyorlarmış sözde. Öyle diyorlar. Oysa Moskova'nın suyu çok güzel. Ah Mıtişçen'in somunları, gözlemeleri." Anna sonra çok çok eskiden, daha on yedi yaşındayken halasıyla Troitsa Manastırı'na gidişini anımsadı. "Hem de arabayla. Güzel elleri olan o kız ben miydim acaba? Ah, o zaman çok güzel, ulaşılmaz sandığım şeylerin ne çoğu şimdi önemsiz oluverdi benim için.

O zaman sahip olduğum şeyler ne uzak, sonsuza dek ulaşılmaz... Böylesine küçülebileceğime inanabilir miydim o zaman? Pusulamı alınca ne gururlanacaktır! Ne hoşnut olacaktır kendinden! Ama göstereceğim ona... Şu boya da ne pis kokuyor. Niçin yaparlar bu yapıları? Niçin boyarlar?" Bir tabelayı okudu: "Moda ve şapkalar." Bir erkek öne eğilerek selam verdi ona. Annuşka'nın kocasıydı bu. Anna, Vronski'nin sözünü anımsadı: "Bizim parazitler... Bizim mi? Neden bizim oluyorlarmış? Geçmişi bütünüyle koparıp atmanın olanaksız olması ne korkunç bir şey. Koparıp atamam; ama anısını gizleyebilirim. Gizleyeceğim de." Anna burada, Aleksey Aleksandroviç ile olan geçmişini, bu geçmişi belleğinden nasıl silip attığını anımsadı. "Doli ikinci kocamı da bırakacağımı sanacak. Bu yüzden haksız bulacak beni. Haklı olmak isteyen kim zaten? Yapamam bunu!" Ağlamak geliyordu içinden. Ama o anda, yoldan geçen iki genç kızın neye gülümsemiş olabileceklerini düşündü. "Aşktan mı söz ediyorlardı acaba? Bunun ne acı, ne aşağılık bir şey olduğundan haberleri yok ki... Bulvar, çocuklar. Üç çocuk koşarak atçılık oynuyorlar. Seryoja! Her şeyimi kaybediyorum, gene de kavuşamıyorum ona. Evet, Vronski dönmezse her şeyimi kaybedeceğim. Trene yetişememiştir belki, şimdi dönmüştür... Gene mi küçülmek istiyorsun Anna? Hayır! Doli'ye gidip açık açık söyleyeceğim ona. Mutsuzum diyeceğim, hak ettim bunu! Suçluyum; ama mutsuzum da! Yardım et bana. Şu atlar, şu araba... Bu arabanın içinde iğreniyorum kendimden! Hepsi onun. Ama görmeyeceğim onları bir daha."

Anna Doli'ye her şeyi nasıl anlatacağını düşünerek, bilerek, ona acı veren şeyler düşünerek çıktı merdiveni. Antrede:

— Kimse var mı? diye sordu.

Uşak:

— Katerina Aleksandrovna Levina, diye karşılık verdi.

Anna "Kiti!" diye geçirdi içinden. Vronski'nin bir zamanlar âşık olduğu Kiti! Sevgiyle anımsadığı Kiti. Onunla evlenmediğine çok pişman şimdi Vronski. Oysa beni nefretle anıyor. Benimle ilişki kurduğuna pişman."

Anna geldiğinde kız kardeşler bebeğin nasıl besleneceğinden söz ediyorlardı. Doli, tam o anda gelip konuşmalarını kesen konuğu karşılamaya yalnız çıktı.

Anna KareninaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin