On Yedinci Bölüm

725 25 9
                                    

İki Haziran komisyonunun olağan toplantısı pazartesi günüydü. Aleksey Aleksandroviç toplantı salonuna girdi. Üyelerle, başkanla her zamanki gibi selâmlaştıktan sonra yerine oturdu, elini önünde hazır evrakların üzerine koydu. Yapmaya karar verdiği açıklamanın planıyla ilgili notlar bu evrakların arasındaydı. Aslında notlar gerekli de değildi ona. Her şey aklındaydı. Söyleyeceklerini belleğinde yinelemeyi de gereksiz buluyordu. Zamanı gelince, soğukkanlı bir tavır takınmaya çalışan rakibinin yüzünü görünce konuşmasının şimdi, hazırlandığından çok daha iyi akıp gideceğini biliyordu. Konuşmasının özünün, her sözcüğünün bir anlamı olacak kadar büyük olduğunu hissediyordu. Bu arada, olağan raporun okunmasını dinlerken masum, soğukkanlı bir görünümü vardı. Onun, önündeki beyaz kâğıdın iki ucunu uzun parmaklarıyla öylesine kibar tutan damarlı, beyaz ellerini, yorgun bir tavırla yana eğdiği başını gören, biraz sonra onun ağzından fırtınalar koparacak, üyelerin her kafadan bir ses çıkacak biçimde bağırıp çağırmalarına, başkanın onları sükûnete davet etmesine neden olacak sözcüklerin döküleceğini aklının ucundan geçirmezdi. Raporun okunmasından sonra Aleksey Aleksandroviç her zamanki sakin, kibar sesiyle azınlıkların yerleştirilmesi işiyle ilgili bazı düşünceleri olduğunu bildirdi. Bütün dikkati üzerine çekmişti. Öksürdü. Rakibine bakmadan –konuşurken her zaman yaptığı gibi– hemen önünde oturan, komisyonda hiçbir zaman hiçbir düşüncesi olmamış ufak tefek ihtiyara bakarak düşüncelerini açıklamaya başladı. Söz asıl, düzenleyici yasaya gelince rakibi birden fırladı yerinden, itiraz etmeye başladı. Komisyon üyelerinden Stremof –ona da dokunuyordu Aleksey Aleksandroviç'in söyledikleri– kendi görüşlerini savunmaya başladı. Gürültülü bir toplantı oluyordu. Ama Aleksey Aleksandroviç'in zaferiyle sonuçlandı tartışma. Onun önerileri kabul edilmiş, üç yeni komisyon kurulmuştu. Devrisi gün Petersburg sosyetesinde hep bu toplantıdan söz edilecekti. Aleksey Aleksandroviç'in başarısı umduğundan parlaktı.

Devrisi sabah –salı sabahı– Aleksey Aleksandroviç uyanınca dünkü zaferini büyük bir hazla anımsadı. Yazıhane yöneticisi, ona yaranmak isteğiyle komisyonda olanlar üzerine duyduklarını anlatırken Aleksey Aleksandroviç ilgisiz görünmeye çalışmasına karşın ister istemez gülümsüyordu.

Yazıhane yöneticisiyle ilgilenirken Aleksey Aleksandroviç o günün salı, Anna Arkadyevna'ya Petersburg'a taşınmasını yazdığı gün olduğunu bütünüyle unutmuştu. Uşak gelip karısının geldiğini bildirince, şaşırmış, tatsız bir hayret duymuştu.

Anna sabah erken gelmişti Petersburg'a. Onun çektiği telgraf üzerine kupa arabası yollanmıştı. Bu nedenle Aleksey Aleksandroviç onun geleceğinden haberdar olabilirdi. Ama karşılamamıştı karısını. Uşak, Anna'ya, Aleksey Aleksandroviç'in henüz çıkmadığını, yazıhane yöneticisiyle görüştüğünü söyledi. Anna, geldiğini kocasına haber vermelerini söyleyip odasına gitti, eşyalarını yerleştirmeye koyuldu. Kocasının gelmesini bekliyordu. Ama bir saat geçti aradan, Aleksey Aleksandroviç gelmedi. Anna bazı emirler vermek bahanesiyle yemek salonuna çıktı. Kocasının buraya çıkmasını bekleyerek mahsus yüksek sesle konuşuyordu. Ama çıkmadı Aleksey Aleksandroviç. Anna, onun yazıhane yöneticisini geçirmek için kapıya çıktığını duydu. Aleksey Aleksandroviç'in biraz sonra çıkacağını biliyor, aralarındaki ilişkinin belli olması için onu görmek istiyordu.

Salonda bir süre dolaştıktan sonra kararlı adımlarla kocasının odasına yürüdü. Anna odaya girdiğinde Aleksey Aleksandroviç üniformasını giymiş, çıkmak için bütün hazırlıklarını tamamlamış, küçük masada oturuyordu. Dirseklerini masaya dayamıştı. Dalgın önüne bakıyordu. Anna kocasını, o onu görmeden görmüştü. Aleksey Aleksandroviç'in onu düşündüğünü anlamıştı hemen.

Aleksey Aleksandroviç, Anna'yı görünce bir an ayağa kalkmak istedi, vazgeçti, sonra kıpkırmızı oldu yüzü. Anna onun yüzünün kızardığını, daha önce hiç görmemişti. Acele kalktı oturduğu yerden, Anna'yı karşılamak için yürüdü. Onun gözlerinin içine değil, daha yukarı, alnına, saçlarına bakıyordu. Karısının yanına geldi, elini tuttu, kibar bir tavırla oturmasını söyledi.

Anna KareninaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin