On Birinci Bölüm

987 33 18
                                    

Anna, tekerlekleri yoldaki çakılları ezerek dış merdivenin dibine yaklaşan bir araba sesi duyduğunda, üst katta aynanın karşısında robuna Annuşka'nın yardımıyla son fiyongu iliştiriyordu.

Anna "Betsi geldi desem, çok erken!" diye geçirdi içinden. Pencereden bakıp kupa arabasını, kapısından uzanan siyah şapkayla Aleksey Aleksandroviç'in çok iyi tanıdığı kulaklarını görünce canı sıkıldı. "Tam da zamanında geldi! Gece kalacak mı acaba?" Bunun çok korkunç bir şey olacağını düşündü. Bir an kararsızlığa kapılmadan neşeli, pırıl pırıl bir yüzle kocasını karşılamaya çıktı. Hiç yabancısı olmadığı yalanın, yapmacığın varlığını hissetti içinde. Hemen bıraktı kendisini bu ikisine, ne söylediğini bilmeden kocasıyla konuşmaya başladı.

Kocasına elini uzatırken, aile dostu Slüdin'e gülümseyerek selam verdi:

— Ah, ne iyi ettin de geldin! dedi.

Yapmacık ruhun ona ilk sordurduğu şey şu oldu:

— Umarım, kalırsın bu gece? Birlikte gideriz yarışlara... Ama ne yazık ki Betsi'ye söz verdim. Beni almaya gelecek.

Betsi'nin adı geçince Aleksey Aleksandroviç yüzünü buruşturdu. Her zamanki şakacı tavrıyla:

— Ooo! dedi, birbirinden hiç ayrılmayanları ayırmaya çalışmam. Mihail Vasilyeviç ile gideriz biz. Doktorlar yürümem gerektiğini söylüyorlar. Yolda yürüyeceğim biraz, kendimi kaplıcada sanacağım.

Anna:

— Aceleniz yok, dedi. Çay içer misiniz?

Anna çıngırağın ipine asıldı.

— Çay getirin. Seryoja'ya da Aleksey Aleksandroviç'in geldiğini söyleyin. Eee, sağlığın nasıl? Mihail Vasilyeviç, hiç gelmediniz bana. Bakın ne hoş bir terasım var.

Bir kocasına, bir Mihail Vasilyeviç'e dönüyordu. Son derece doğal, sade; ama çok çabuk ve durmadan konuşuyordu. Kendi de fark etti bunu. Ayrıca, Mihail Vasilyeviç'in ondan ayırmadığı meraklı bakışından, onu incelemekte olduğunu hissedince bundan kuşkusu kalmamıştı.

Mihail Vasilyeviç hemen terasa çıktı.

Anna kocasının yanına oturdu:

— Hiç iyi görünmüyorsun, dedi.

— Evet, bugün doktor geldi, bir saatimi aldı. Onu dostlarımdan birinin yolladığından kuşkum yok: Öylesine değerli sağlığım...

— Peki, ne dedi doktor?

Anna sağlığı, işleri üzerine sorular sordu kocasına. Dinlenmesi, kendi yanına yazlığa taşınması gerektiğine inandırmaya çalıştı onu.

Bütün bunları neşeli bir tavırla, çabuk çabuk konuşarak, gözlerinde özel bir pırıltıyla söylüyordu. Ama Aleksey Aleksandroviç'in onun bu durumunu önemsediği yoktu. Onun ağzından çıkan sözleri dinliyor, onları yalnızca kendi anlamlarıyla anlıyordu. Şakacı da olsa, basit yanıtlar veriyordu karısının bu sözlerine. Bu konuşmalarında öyle değişik, dikkat çeken bir şey yoktu. Ama Anna kocasıyla arasında geçen bu kısa konuşmayı sonraları anımsadıkça büyük acı duydu.

Mürebbiyesinin arkasından Seryoja girdi. Aleksey Aleksandroviç oğluna dikkatli baksaydı, Seryoja'nın önce babasına, sonra annesine doğrulttuğu ürkek, şaşkın bakışını fark ederdi. Ama Aleksey Aleksandroviç bir şey fark etmek istemiyordu, fark etmiyordu da.

— O, delikanlı! Bayağı büyümüş. Kocaman adam olmuş. Merhaba delikanlı.

Korkmuş Seryoja'ya uzattı elini.

Anna KareninaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin