ÇS 32

52 3 0
                                    

Sonunda akşam olmuştu. Aldığım elbiseyi ve ayakkabıları giyip hafif makyaj yaptım. Kafeden sonra direkt eve geçmiştik. Şimdi de parti için hazırlanıyordum. Saçlarımı sade bırakmayı düşünüyordum.

Çok abartılı olmayan bir makyaj yapmıştım ve saçlarımı da sade bir model yapacaktım. Hafif bukle yapıp serbest bıraktım. Nisa birkaç saat önce arkadaşlarının yanına gitmişti. Biz de birazdan dışarı çıkacaktık.

Durukan'ın kapısını çalıp ses gelmesini bekledim. Ama nedense ses gelmiyordu. Duymamıştır diyerek bir daha çaldım. Hâlâ ses yoktu. Yavaşça kapıyı açtım. Gördüğüm şeyle ağzım açık kalmıştı.

Durukan üzerinde sadece şortla uyuyordu. Uyurken çok masumdu ve uyandırmaya kıyamamıștım. Partinin başlamasına 1 saat kalmıştı. Bu tatlılığı bulmuşken ben de yanına uzandım. Uykusu çok hafifti, bu yüzden çok yavaş hareket ediyordum.

Yüzündeki tüm detayları incelemeye başladım. Uzun, siyah kirpikleri özenle yapılmış gibiydi. Fazla küçük olmayan burnu kusursuzdu. Sol gözünün altında çok belli olmayan bir beni vardı. Bayadır beraberdik ama ben bile yeni fark etmiştim.

Kumral, çok uzun olmayan saçları yüzüne düşmüştü ve bu ona ayrı bir tatlılık katmıştı. Alt dudağı dolgundu, üst dudağı ise biraz daha inceydi. Tüm detaylarıyla mükemmel bir insandı ve bu mükemmel insan beni seviyordu.

Birkaç dakika geçmişti ki hafiften gözlerini araladı. Bu hali o kadar tatlıydı ki...

"Dolunay, sen ne zaman geldin?"

"Çok olmadı geleli canım."

Uyku sersemliğini üzerinden atamamıștı. Bir an partiye gitmesek de geceye kadar onun yüzünü incelesem diye düşündüm.

Ayağa kalkıp esnedi. Bir insanın tüm hareketleri mi bu kadar tatlı olur?

"Senin hazırlanmanı beklerken uyuyakalmışım. Uyandırsaydın keşke."

"Kıyamadım ki. Çok tatlıydın."

Bir şey demeyip tebessüm etti ve saatine baktı.

"İyi, daha 45 dakikamız var. Ben de hazırlanayım. Çıkarız."

"Tamam, ben seni kapıda bekliyorum o zaman."

Kafasını tamam anlamında salladı. Odadan çıkıp yavaşça merdivenleri inmeye başladım. Kapıyı açmıştım ki Durukan'ın merdivenleri indiğini gördüm. Ne kadar çabuk hazırlanmıştı!

Üzerine siyah, sade tişört; altına da kot pantolon giymişti. Her haliyle çok yakışıklı oluyordu zaten. Şu an aklımdaki tek soru "Bu çocuk bana nasıl aşık olmuş?" sorusuydu. Ama gönül bu işte. Ota da konuyor... Neyse işte, sonuçta o bana aşıktı ve umarım hep öyle kalırdı.

Elimden tuttu ve arabaya doğru gitmeye başladık. Durukan 18 yaşındaydı ama ehliyeti henüz yoktu. Bu yüzden bizi şoför bırakacaktı.

"Murat Abi ... Otel'e bırakır mısın bizi?"

"Tabi abicim."

Murat Abi senelerdir burada çalışıyormuş. Bu villa Durukan'ın amcasına aitmiş. Amcası yurt dışına çıkınca biz de buraya gelmiştik.

Aslında ben otelde kalmamız için ısrar etmiştim ama Durukan kabul etmemişti. Neymiş? Bir sürü erkek varmış da beni onlardan kıskanırmıș, otel yemeklerini yiyemiyormuș, benim rahat etmemi istiyormuş... Bahaneler boldu tabi. Sonuç olarak bu villada kalıyorduk. Bunu annemlerin bilmesine gerek yoktu. Nasıl olsa birkaç ay yurt dışında kalacaklardı.

Otele geldiğimizde Durukan arabadan indi ve benim kapımı açtı. Elinden tutup arabadan indim. Etrafta başıboş dolaşan insanlar ve otele girip çıkan kişiler vardı. Köşelerde ise birbirini öpen ve yiyişen çiftler duruyordu.

Şimdiye kadar kaldığım otellerde böyle bir şeye rastlamamıştım. Bu yüzden çok tuhafıma gitmişti. Gözlerimi onlardan çekip Durukan'a baktım. O gayet alışmış gibi duruyordu. Tebessüm edip elini tuttum. Otele gitmeye başladık.

Girişe yaklaştıkça müzik sesi artıyordu. Sanırım bu parti tüm oteli kapsıyordu. Bu partiden sonra bir daha bu otele gelmeyi düşünmüyordum.

Etrafa boş boş bakınmamız sonunda o gruptan birini bulabilmiștik. Adlarını aklımda tutamamıştım. Erdem ya da Arda olmalıydı. Hatırlayamamıștım.

"Selam. Sonunda gelebildiniz."

"Selam, ımm..."

"Arda."

"A evet, Arda."

"Pastayı kesmek için sizi bekledik. Gelin, arkadaşlarım ilerde."

Bir şey demeden ilerlemeye başladık. Durukan ne olursa olsun elimi bırakmıyordu. Gittikçe daha çok sıkıyordu hatta.

Grubun olduğu yere gelince Deniz resmen üstüme atladı.

"Yaa! Gerçekten geldiniz. Gelmeyeceksiniz sanmıştık."

Kulaklarımı kapatmak zorunda kalmıştım. Bu kızın sorunu neydi de bu kadar bağırıyordu ki?

Sadece tebessüm etmekle yetindim. Birkaç dakika sonra herkes hediyelerini vermeye başladı. Esin'i pek tanımadığım için ne alacağımı bilememiştim. Ben de minik kalpli bir kolye almıştım. Çok basit gibi görünse de zarif bir kolyeydi ve Esin'de güzel duracağına emindim.

Durukan ise salaş bir tişört almıştı. İlk gördüğümüzde üzerinde salaş siyah bir tişört vardı. Bu konuda ben fikrimi söylemiştim ve Durukan da mantıklı bulmuştu bu hediyeyi. Biz de hediyelerimizi verip doğum gününü kutladık.

Esin güzel bir kızdı. Sevgilisi yoktu. Erkeklerle samimiydi ancak çok da abartmıyordu. Tam sebebim arkadaş olmak isteyeceğim biriydi. Başka bir zaman tanışmış olsaydık çok yakın arkadaş olacağımızfan şüphem yoktu.

Hediyelerden sonra pasta yemek için bir yerlere oturduk. Pasta çikolatalıydı. Ben pek sevmiyordum ama kibarlık olsun diye çok az almıştım. Frambuazlı pasta seviyordum ben. Tek başıma kocaman bir pastayı yediğim zamanlar olmuştu. Tabi konumuzla alakası yok bunun.

Partiye geldiğimizden beri bir çocuğun baba baktığını fark etmiştim. Okulda yanıma gelmişti sanırım bir ara. Sınıftan çıkarken de ben istediğimi alırım gibi bir şey demişti. Partinin başından beri beni izliyordu. Durukan fark etmemişti sanırım. Fark etseydi kavga çıkarırdı ya da direkt o çocuğa kafa göz dalardı. Benim de söylemeye niyetim yoktu bu yüzden. Şu anki tek isteğim bu partinin sorunsuz bir şekilde bitmesiydi.
_____________________________

Çilekli Süt'ümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin