ÇS 34

47 4 0
                                    

"Dolunay!" diye bağırdım. O çırpındıkça canım yanıyordu. Yüzmeyi bilmiyordu. Bense ona yardım edemiyordum. Neden mi? Çağrı vurmaya devam ediyordu ve benim kalkacak gücüm kalmamıştı. Ağzımdaki metalimsi tat iğrenç bir hal almıştı. Son kez gücümü toplayıp Çağrı'yı itmeyi başardım. Bunu yapabildiğime şaşırmıştım.

Çağrı geriye doğru düşerken kendimi toparlayıp ayağa kalktım. Adım atmak bile çok zordu. Dolunay neredeyse çırpınmayı bırakacaktı. Gücü tükeniyordu.

Üzerimi çıkarmadan suya atladım. Soğuk su tüm vücudumu titretirken hareket etmek çok zordu. Net göremiyordum. Gücüm tükeniyordu. Ama yapabilirdim. Onun su fobisi vardı ve yeterince mücadele etmişti.

Küçücük havuz sanki kocaman deniz olmuştu. Kalbim çok hızlı atıyordu ve bu benim hareket etmemi zorlaștırıyordu. En sonunda görmüştüm onu. Suyun dibine doğru yol almıştı. Her şeyi unutup Dolunay'a doğru yüzmeye başladım. Benim tanıdığım Dolunay sonuna kadar savaşırdı ve şimdi de öyle olacaktı.
Umarım...

Dolunay'ı belinden tuttuğum gibi suyun üstüne çıkarmaya başladım. Suyun üstüne çıkmak çok zor olmuştu. Yüzmek konusunda uzman sayılırdım ama korku tüm bedenimi ele geçirmişti. Havuzun kenarına gelince önce Dolunay'ı çıkardım sudan. Ardından kendim çıktım. Allah'ım, nefes almıyordu! Kimse de gelip yardım etmiyordu tabi. Sanki film izlermiș gibi izliyorlardı sadece.

"Ay Parça'm nefes al. N'olursun bırakma beni."

Gözlerimden yaşlar dökülmeye başlamıştı bile. Her yeri buz gibi olmuştu. Ama önemli olan soğuk olması değil nefes almıyor olmasıydı.

"Ambulans çağırın, biri ambulans çağırsın!"

Sanki beni duymuyorlarmıș gibi sürekli aynı şeyi tekrar ediyordum.

"Ambulans geliyor, sakin ol."

Ses tanıdık gelmişti. Şu an kim olduğuna bakamayacak kadar kendimden geçmiştim. Sürekli aynı şeyi tekrar ediyordum:

"Dolunay, lütfen ölme. Seni seviyorum."

Duymuyordu beni. Hareket etmiyordu. Nefes almıyordu. O an aklıma ilk yardım yapmam gerektiği geldi. Uzmanlar bunu sürekli söylüyordu. İlk yardım hayat kurtarıyordu. Ambulansın gelmesini beklersem onu kaybedecektim.

Bu durumda suni teneffüs yapmam gerekiyordu. Hiç beklemeden eğilip buz gibi dudaklarına dokundum dudaklarımla. Ağzının içine nefesimi üfledim. Tepki vermiyordu. Çok fazla su yutmuştu. Dakikalarca suyun içinden kalmıştı ne de olsa.

"Dolunay, lütfen ölme."

Bir anda ambulansın sesi kulaklarımı doldurdu. Sonunda gelmişti. Dakikalar saatler gibi geçiyordu. Bir saniyenin bile çok fazla o önemi vardı.

Ekipler hiç oyalanmadan sedye getirmişlerdi. Dolunay'ı kollarıma alıp sanki her an kırılabilirmiş gibi yavaşça sedyeye bıraktım.

Havuzdan çıktığımızdan beri aynı şeyi söylüyordum. Ölmeyeceğini biliyordum, o çok güçlü biriydi. Kendisini sadece derslere vermiş, büyük bir azimle üniversite kazanmıştı. Lisede çok fazla zor anlar yaşamıştı. Asla pes etmeyip her şeye göğüs germişti. Kimse olmamıştı yanında.

Ortaokulda nasıl bir hayat yaşadığını  bile öğrenmiştim. Ailesi hiç yanında olmamıştı. Neredeyse tüm yıl yurt dışında duruyorlardı. Arada sırada arayıp nasıl olduğunu soruyorlardı kızlarının. Dolunay bazen açıp bazen açmıyordu tabi telefonunu.

Kızlarının kaçıncı sınıfta olduğunu bile pek umursamıyorlardı. Dolunay bu günlere kendi emeğiyle gelmişti. Uzaktan bakan biri onun şımarık, bencil biri olduğunu düşünürdü. O ise bunların yanından bile geçmiyordu.

Samimi, güzel bir gülüşü vardı en başta. Düşmanı bile olsa ona samimi yaklaşırdı. Ben onun çoğu şeyine aşık olmuştum.

Sesine, gülüşüne, hayvanlara karşı merhametine, insanları güzel sevișine, gözlerindeki o samimi bakışa... Aşık olunacak daha bir sürü özelliği vardı. Çilekli süt içişive frambuazlı pasta yiyişi de buna dahildi. Bu ikisine aşkla bakıyordu.

Tabi bunların yanında bana bakışı da vardı. Sanki senelerdir aşık gibi bakıyordu. İlk görüşte aşık olmuştu bana. Belli etmemeye çalışsa da ben anlamıştım. En sonunda kendisi de itiraf etmişti.

Böyle her şeyi güzel bir insan ölmeyi haketmiyordu. Allah'a karşı gelmiyordum tabi ki. Sadece onun ölümünü kaldıramazdım. Onun gibi birine ölüm yakışmazdı. Ölecekse de benle beraber olmalıydı bu. Aynı anda nefeslerimiz birbirine karışmalıydı. Ardından da gülümseyerek veda etmeliydik bu hayata. Ardında ölü bir beni bırakarak gidemezdi.

O ölürse ben de ölürdüm ardından. Ve onun benden gitmesi en son istediğim şeyler arasında bile yoktu. Güzel seviyordu ve güzel bir ölümü hakediyorduk ikimiz de...
_______________________________

Çilekli Süt'ümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin