18. bölüm

5.3K 136 9
                                    

Vote ve yorum yapmak zorunda değilsiniz, okuduğunuzu bilmek bile beni mutlu ediyor.

                                    💙💙💙

"Kız sen daha ölmedinmi?"

"Ne ölücem be Ecüş! Senin gibi on tanesini bu yaşımda cebimden çıkartırım." diyen Sevilay teyzeme gülümseyerek baktım.

"Lan sıpa sevgilimle dalga geçmeyi bırakmazsan bastonumun tadına bakarsın haa!" dedi Necati amca. Bastona ihtiyaç duymayacak kadar dinç olan Necati amca o bastonu sadece silah amaçlı kullanırdı. Elide bir ağırdı ki sormayın gitsin.
Geçenlerde kendisiyle dans ederken yanlış adım attığım için popoma bastonla vurmuştu.
Kendisi dans konusunda çok yetenekliydi ve buraya geldikçe bana tango ve vals dersleri veriyordu.

"Henüz seni sevgilim olarak kabul etmedim Necati bey. Çapkınlıklarına sonvermediğin sürece bana yaklaşamazsın." dedi Sevilay teyze ikaz dolu sesiyle.

"Benim gözlerim senden başkasını görmez oldu sultanım." dedi Necati amca olgunluğunun verdiği karizmasını kullanarak çarpıcı bi bakış gönderdi Sevilay teyzeye.

"Ohooo ihtiyarlar, siz iyice kudurmuşsunuz ayol.
Yapın bi düğün ardındanda gerdek,  rahat edin bari. Vuslat geceliğinden benden kız Sevilay." dedi Ercüment dayanamayıp.

"Sen karışma zevzek. Onunda sırası var tabiki, değilmi sultanım? Hem sultanımın geceliğini almak sanamı kalmış. Ben seçeceğim." derken Sevilay teyzenin elini, elleri arasına sarmıştı. Neredeyse dört kez evlilik teklifi etmiş olsada bir türlü ikna edemiyordu.
Sebebiyse çapkınlıktı!
Necati amcanın gençliği işlerinin arkasına saklanarak çapkınlıklarını haklı göstersede, şuanda kimseye alıcı gözle bakmazdı. 
Tabi gözündeki kataraktıda ayrıntılı bakamamasına sebep olabilirdi.
Ama reklamlara dikkatli bakması bile Sevilay teyzenin kıskançlık damarlarını çatlatıyordu. 
6 kez evlilik yapan Necati amca Sevilay teyzeye bir türlü güven veremiyordu.

Necati amca işlettiği barlarla çevrede saygınlığı olan bir amca olsada, yaklaşık beş ay önce huzur evinin bahçesinde gördüğü Sevilay ablaya kafayı takıp işlerini oğlu Hakkı'ya bırakmış buraya yerleşmişti.
Uzun uğraşlarına rağmen sadece flört boyutuna gelebilmişlerdi.

Dahada ilerleyeceklerine emindim...

"Hoş geldin İlay abla." diyen sese doğru baktığımda samimiyetle gülümseyen Zeynep'le karşılaştım.

"Hoşbuldum canım." dedikten sonra Ercüment ve Canan ile de selamlaştı.
Huzur evinin en romantik çiftini geniş salonda bırakıp dışarıyadaki tahta masaya bahçe soğuk olsada geçtik.

"Anlat bakalım?" dedim, sorgulayıcı bakışlarım Zeynep üzerinde yoğunlaşırken.

Huzur evi ziyaretlerimiz neredeyse her pazar vazgeçilmez rutinlerimiz arasındaydı. 
Nadiren gelemediğimiz zamanlarda ise bir dayak yemediğimiz kalıyordu.
Yaşlı olsalarda bir çok gence taş çıkaracak enerjiye sahip insanlardı ve kesinlikle yaşlı olduklarını kabul etmiyorlardı.

Zeynep'i o serserilerin elinden kurtardığımda en güvenli yer olarak aklıma sadece huzur evi gelmişti.
Buradaki ihtiyar delikanlılar Zeynep'i, iki dünya bir araya gelse kimselere vermezlerdi.
Ki kaçtığı kişiler her kimse burayı aramayı akıl edemeyeceklerini tahmin edebiliyordum.

Geçen hafta geldiğimde Zeynep'i uzunca bir sorgudan geçirmek istesemde olmamış Süleyman amcaya yakalanmıştım.
Süleyman amcaya yakalanmak,
'mantığın bittiği yerde askerlik başlar' adı altında geçecek, üç saat ile başlayıp uyuyuncaya kadar sürecek askerlik anısını dinlemeye maruz kalmak demekti.

Kayıp DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin