4. bölüm

5.4K 178 10
                                    

"Sonrasında ne oldu İlay hanım anlatmak istermisiniz?" diyen psikoloğa umursamaz sesimle,

"Sonrası mı?
Ah sonrası tamamen boktandı!" dedim.
Canan hanımın hafif boğaz temizlemesiyle kafamı ikiyana sallayıp konuşmama devam ettim.

"Bu olanlardan yaklaşık bir saat sonra eşim, ah pardon eski eşim Kağan eve gelip beni hiç dinlemeden döverek evden kovdu. Yaşadığımız sitedeki herkesin bakışları altında şahane bir dayak yedim anlayacağınız." dedim duygudan yoksun sesimle.

Elindeki kağıda birşeyler karalarken başını kaldırıp 
"Peki ailenizin tepkisi ne oldu İlay hanım. Sonuçta..." derken ben konuşmaya başladım.

"Beni iş ortaklığı için kurban etmişlerdi, evet. 
Onlar da pek farklı davranmadılar. 
Annem, babam ve abime ne zaman durumu açıklamaya çalışsam videodan bahsetmeye çalışsam ya bana tokat attılar ya da  dinlemediler.
Onlarla yaşadığım iki ayın sonunda babamın
'Kızım olduğun için senden utanıyorum. Ölümün bile bu saatten sonra beni üzemez' sözlerinden sonra dayanamayıp evi terkettim. 
Sonrasında da babam beni evlatlıktan reddetti zaten!"
Kahretsin!
Yaşadıklarım ve babamın kulağımda çınlayan sözleri sinirden ellerimin titremesine sebep olsada başka hiçbir duygusal etkileşim yapmıyordu artık.

Canan hanımın dikkatle beni izledikten sonra tek kaşını kaldırıp konuşmaya başladı,

"Lütfen  açık konuşalım İlay hanım, bana karşı dürüst olmanız size yardımcı olmamı kolaylaştıracaktır.
Koskoca iki aydan bahsediyorsunuz. Eğer isteseydiniz gerçeği anlatacak fırsat bulabilirdiniz!" dedi.

"Ah çok dikkatlisiniz. Evet. İsteseydim hekesin gözünde kocasına ihanet eden bir orospu olmak yerine gerçeği söyleyebilirdim hatta kanıtlayabilirdim. Lakin o zaman evlilik adı altındaki mahkumiyetim devam ederdi.
O pisikopattan kurtulmuşken oraya tekrar dönmek aptallık  olurdu. 
Öyle değil mi?" dedim. Cevap vermeden önündeki kağıda yine birşeyler yazmaya başladı.

"Bu yaşananların üzerinden ne kadar zaman geçti?
Ve atlatabildiğinizi düşünüyormusunuz? " dediğinde olduğum yerde dikleştim. Bu konu giderek sıkıcı olmaya başlamıştı. Neredeyse bir saattir kahve içemeyişimin bedeli olarak ellerim titremeye başlamıştı.

"Yaklaşık olarak 10 ay geçti. Hayatım gayette düzenli gidiyor. Bir ev arkadaşım var Ercüment biraz kaçıktır ama iyi anlaşırız kendisiyle. Eski hayatıma dair hatırlamak istediğim anılarım bile karanlık benim, yani atlatmak zor olmadı. Emin olun." dedim

"Hmm." deyip homurdanmaya başlayan ve tekrar önündeki kağıtlara gömülen doktora artık dayanamayarak

"Afedersiniz ama işimiz daha uzun sürecekse bir kahve molası versek!" dedim.

"Hmm" derken şüpheyle tek kaşını kaldırdı. Gözleri üzerimde dolaşıp hafif ritimle titreyen ellerime odaklandı.

"Kahve içmediğiniz içinmi elleriniz titriyor İlay hanım?" dedi sorgularcasına

"Ihm aslındaaa... Yani bilmiyorum..."

"Günlük ne kadar türk  kahvesi tüketiyorsunuz?"

Ah yine soru-cevap oyununa başladık!

"Ortalama 20 fincan. Tabi arada abartıp 25 fincana çıktığım oluyor." dedim yaramazlık yaparken yakalanmış çocuklar gibi.
Ne diyebilirdim ki bazen dahada arttığı oluyordu.

Gözlerini irileştirerek bakıp 
"Ne kadar zamandır bu kadar çok kahve içiyorsunuz!"

"Çok olduğunu düşünmüyorum! Son 5 aydır biraz daha fazla içmeye başlamış olabilirim. Hem küçücük bir fincandaki kahve ne kadar zararlı olabilir ki?"

Kayıp DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin