26. bölüm

4.4K 138 8
                                    

Hikayelerimin isim annesi ve muhteşem kapaklarının tasarımcısı canım arkadaşım FiaLea iyiki varsın...

Hesaplar hesaplar derken vakit öğleyi göstermesine rağmen yorgun düşmüştüm.
Sızlayan boynumu ovalayıp sağa sola oynatırken, İsmail'in asık suratla yere bakışı, karşısındaki hafif tombik çocuğun gülerek birşeyler söylemeye devam edişi dikkatimi çekti.
İşimin bitmesinin rahatlığıyla kasadan kalkıp buram buram zenginlik kokan ailenin bulunduğu masaya sesleri duyabileceğim kadar yaklaşıp çikolata büfesini incelemeye başladım. Konunun ne olduğunu bilmeden müdahale edemezdim değilmi?

Adı Toygar olan çocuk İsmail'den sadece birkaç yaş büyük olmasına karşın oldukça terbiyesizdi.
İşin ilginç kısmıysa anne ve babasının seyirci gibi oğullarının İsmail'i ezikleyişini izliyor olmalarıydı.
Bu görüntü aklımda çok küçükken izlediğim bir filmdeki (öksüzler) Şişko Nuri karakterinin 'benim olucak fıstık. Binicem üstüne vurucam kırbacı, vurucam kırbacı.' dediği sahneyi hatırlatmıştı. 
Yalnız burada konu fıstık değil İsmail'in çalışmasıydı. 
Çocuk İsmail'den üçüncü kez meyve suyunu değiştirmesini istediğinde hatta 'tabi değiştireceksin, senin işin bu' dediğinde babasının gururla gülümseyişi fazla tiksinç duruyordu. Bir anne baba bu durumdan nasıl keyif alabilirdi ki? 

İsmail küçük dudaklarını büzmüş ağlamamak için çaba gösteriyordu fakat benim çabuk fırlayan sinirlerim çoktan göklere ulaşmıştı.

"İsmail! Masa 5in hesabını getir!" dedim yüksekliğine hakim olamadığım sesimle.
İsmail şaşkınlıkla masa numaralarını kontrol ederken Toygar, anne ve babası göğüs kabartarak kurulmaya devam ediyordu.

"Abla masa 5de müşteriler var." dedi yüzündeki mahçup ifadeyle görgüsüz aileye bakarak.
Adamın biraz önce oğlunun yaptığı terbiyesizliğe gülümsediği pis suratı İsmail'in sözlerini duyunca biran afalladı.

"Onları gönder İso! Çalışanlarıma saygı göstermeyen insanları kafemde istemiyorum!" dedim adamın an be an öfkeye bürünen suratına hoşnutluk la baktım. Böyle egosu tavan yapmış insanlar kesinlikle itici geliyordu.
Ha bütün zenginler aynı değildi tabi fakat bukadar sınırlar aşıldığında herkesin haddi bildirilmeliydi.

"18 yaşından küçük çocukların çalıştırılması yasak değil miydi?" dedi sanki tehdit eder gibi konuşması her ne kadar sinir bozucu olsada ben yasa dışı hiçbir şey yapmazdım.  
İsmail buraya geldiğinde mutfak bölümünde işe aldığım annesinin yanında kalır istersede yardımcı olurdu. 
Komiser Cihan Sadık ile kısa süren telefon görüşmemiz sonrası bir sorun olmayacağına dair kısa bir açıklama yapmış olmasaydı şuan  Yusuf Yusuf olabilirdim tabi.

"Burada yasaya uygun olmayan hiçbir şey yok. Dilediğiniz yere şikayet edebilirsiniz." dedim İsmail'e bakarak. Minnetle gülümseyen yüzüne bende gülerek karşılık verdiğimde,

"Haydi İsmail annenin yanına git." dedim. İsmail mutfak bölümüne girdiği sırada adamın birşeyler in farkına vardığını o tipsiz suratı eleveriyordu. Gel gör ki geri adım atmayı da kendine yediremiyordu.

"Bana böyle davranamazsınız size para veriyorum!" dedi, ulan diğer müşteriler başka birşey mi  veriyor!

"Sizin paranıza ihtiyacım yok. Şimdi o paranızı bi tarafınıza sokun ve terkedin burayı!" dedim sesimi ciddileştirerek.

"Ne dediğini duydunuz mu?" dedi hiddetle masadan kalkan adam diğer müşterilere beni eliyle kabaca işaret ederek.

"Resmen müşteri kovuyorlar." dediği sıra hakeret niteliğinde kaldırıp havada savurduğu elini kavradım, arkaya doğru kıvırıp bulunduğu masaya tekrar ittim.İri bir adam olmadığı için çokta zorlanmamıştım hani.
Karısı ve şımarıl çocuğunun hayret dolu bakışları arasında,

Kayıp DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin