25. bölüm

4.1K 136 0
                                    

Saçmalık!
Şuan bulunduğumuz durumun başka bir açıklaması olamazdı.

Serhat ve Buğra ile lunapark keyfisi kulağa hoş gelsede değildi işte!

Etrafıma bir kez daha baktım. Lanet olsun ki buraya adım dahi atmak istemiyordum.

"Çokmu korktun anne?"

"Ne korkcam bilmiş ufaklık. Sadece sevmiyorum bu demir yığınlarını." dedim demesine ya sesimin tüm gerginliğimi yansıtması lanet bir durumdu.

Çocukluğumdan beri en nefret ettiğim yerler arasında lunaparklar birinci sıradaydı.

Kocaman kocaman demir yığınları insanları hatta çocukları nasıl eğlendirebilirdi?
Dev gibi demir yığınları bir anda devrilip yerle yeksan olacakmışda gibi geliyordu.

Ya dönme dolabın kabinleri yerinden fırlayıp düşerse?
Ya o tırtıl sabit kaldığı yaylardan fırlarsa?
Ya korku tünelindeki zombi üzerimize düşer ve elindeki taşla beynimizi ikiye yararsa?
Bunlar tabiki olmayacak şeyler değildi.
Bir adamın lunaparktaki güvenli zannedilen ve insanları göklere çıkartan o aletten emniyet kemeri açılarak düştüğü bir gerçekti.
Yani eğlenceli görünmesine karşın korkmayı gerektirecek çok şey vardı.


"Önce tırtıla binelim mi anne?" diyen oğlumun masum bakışlarına Serhat'ın bıyık altından gülümseyen suratı eşlik ediyordu.

"Hay ben lunaparkı icadeden mendeburun sülalesine..." derken Serhat'ın Buğra'yı  gözleri ile işaret etmesiyle kendime gelip,

"Ihm! Ihm, diyordum ki  lunaparkı icadeden kişiye diyorum, saygılarımı sunuyorum diyordum yakışıklım." dedim mahçup gülümsememi takınarak. Bazan Ercü'ye kızsamsa bende Buğra için kötü örnek teşkil edebiliyordum. Sözlerimin ayarsızlığının altında ezilerek, dikilmekten baz geçip korkunun ecele faydası yok diyerek içeri ilerledim.

Günümün zor geçeceğini biliyordum yinede bu gerginliğimi azaltmıyordu.
Serhat'ın bizimle gelmekteki ısrarlarına bir anlam veremesemde, Ercüment'in işine gelmişti doğrusu. Yeni sevgili edinmek adına alış verişe gidecekti! Orospu!

Geceyi oğluma sarılıp rahat ve huzurlu geçirmiştim. 
Serhat ile buluştuğumuzda oğluma Canan'ın kuzeni diye tanıtabilmiştim ve nedensizce utanıyordum.
Spor giyimi ile fazlaca dikkat çekici görünen Serhat'ın oğlumla kurduğu iletişim  nedensizce hoşuma gitsede, aramızdaki ahlaksız ilişkiden olsa gerek kendimi iğrenç hissettirmişti. Sanki Buğra 'anne sen ahlaksızmısın?' deyiverecekmiş gibi geliyordu.
Buğra'nın Serhat'a hayran bakışları ve 'abi' derken gözlerinin parıldaması... Hem iyi. Hemde kötüydü.

"Çok eğlenceli görünüyor. Değilmi anne?" 
Buğra'nın baktığı tırtıla tiksinerek baktım.

"Tabi tabi! Harika görünüyor. Bayıldım! Yinede hiç güvenli görünmüyor. En güzeli gidip pamuk şeker alalım ha. Ne dersin?" dedim son gayretimle çabalasamda oğluşum hiç beni dinliyor gibi görünmüyordu.

"Bencede tırtıla binelim anne." diye neşeyle şakıyan oğluşum kesinlikle beni dinlemiyordu.
Koştura koştura tırtılın ön kısma geçti. Fazla yüksekliği olmayan fakat emanetmiş ve her an devrilecekmiş gibi duran alete binmek istemiyordum!
Kalabalık olmayan lunaparkta sadece üçümüzün tırtıla geçmemizse kaderin bize hareket çekmesi gibi bir şeydi!
Buğra ön sıraya geçip büyüdüğünü iddia ederek yalnız oturmak istemişti.

"Madem benim oğlum büyümüş bende sizi aşağıdan izleyebilirim." dedim, bunlar benim son götü kurtarma çabalarımdı.
Serhat'ın belime yerleşen iri parmakları ve boynuma çarpan nefesi ile bir anlığına kalakalmıştım.

Kayıp DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin