2. Bölüm "Druid Vedası"

209 26 31
                                    

Yorumlarınızı heyecanla beklerim, bölüm için müzik de linke eklendi. :)

***

Efsuncu uzun zamandır bu konudan yakınıyordu. Soğuktan. Şahinci kardeşlerin buraya neden gömülmek istediklerini bir türlü anlayamıyordu. Safir'in mezarını soğuk Kuzgun Şehri'ne getirmek için hevesli olmasa da monk nedenini anlayabiliyordu. "En mutlu olduğu gündü" demişti. "Kar yağmaya başladığında yüzünü görmeliydin. O kadar parlak ve geniş bir gülümsemeyi daha önce hiç görmemiştim". Monkun onu tasviri her zaman masalsıydı. Sonsuz bir sevgi ve bağlılık hissinin getirisiydi bu. Fakat ölümü bu kadar erken olan birini iki kez kaybedip, ardından normal yaşama adapte olmuş gibi davranmak herkesin harcı değildi. Monk, hep güçlüydü. Hep iyi bir oyuncu, iyi bir politikacıydı. Belki de dürüst tek politik insan olabilirdi.

Efsuncu iç çekerken, önündeki iki mezar taşına bakıyordu. Mor, özel bir mermerden daireler haline oluşturulmuş özel bir taştı. Druidler için enerji taşıydı bu. Çözmesi gereken yeni sorunu bu yüzden çok önemsiyordu. Taşın adı "Marsel" olarak geçiyordu. Bu taş druidlerin sonsuzlukta yanında götürecekleri enerjiyi hapsetmek için kullanılıyordu. Fakat yeni bir organizasyon, taşları deneylerde kullanmaya başladığından beri, druidler Marsel taşını yanlarında bulundurmaktan çekiniyorlardı. İş büyük bir işti. Her zamanki gibi dünyanın dengesini değiştirecek bir olayı durdurmak üzerine kuruluydu ve ekibi de yine aynı as adamlardan oluşmalıydı. Fakat yardımcılar gerekecekti. Bunlardan biri de yeni bir druidti. Bu yüzden efsuncu şahinci kardeşlerin iznini istemek için bir saattir başlarında konuşuyordu. Onları ikna edebileceğini biliyordu. Belki Tori zordu fakat Safir kesinlikle "geç bile kaldın Şafak, hadi gülümse, biraz. Lütfen, benim hatırım için" diyecekti. Bunu biliyordu.

Efsuncunun gözlerinden düşen bir iki damla yaş, elinde büyüttüğü kadar çok benimsediği çocukları şahinci kardeşler içindi. Bu, her zaman olan bir şey değildi. Bu yaşına kadar onlarca, yüzlerce ekiple çalışmıştı, fakat bazıları bir şekilde diğerlerinden daha çok içine işliyordu. Kral Valge yanına geldiğinde, onu on adım gerideyken fark etmişti. Fakat kardeşlere karşı konuşmasını bölmek istemediğinden, cümlesi bitene kadar onun gelmesini beklemeyi tercih etmişti.

- Bir saattir buradasın. Merak etme onlara iyi bakıyoruz.

- Biliyorum. Yine de sormam gereken bir kaç şey vardı.

Efsuncu yüzünü Valge'ye döndüğünde, az önce duygusallaşmış ve ağlamış adamdan geriye hiç bir şey kalmamıştı. Her zamanki gibi ne hissettiğine dair hiç bir ipucu vermeyen bir efsuncu vardı.

- Diyordum ki benimle yemek yemek istersin belki. Bu akşam tam sana göre etler hazırlandı. Az pişmiş ve sulu.

Efsuncu, Valge'nin bile gördüğüne emin olamadığı kadar küçük bir gülümsemeyle uzağa bakmıştı. Bu, normalde onu can evinden vurmak gibiydi. Yaşına rağmen tükettiği ve sıkıldığı hiç bir şey gibi değildi. İyi bir et her zaman onun aklını çelmeye yeterdi. Ancak artık hareket etmesi gerekiyordu.

- Sağ ol Valge. Ancak Çöl Şehri'ne ayak basmanın zamanı geldi.

- Düğüne daha var diye biliyorum?

- Evet, altı ay kadar var. Fakat ondan önce benim de onlarla birlikte halletmem gereken yeni bir işim var.

- Acaba çocukları biraz rahat mı bıraksan? Hani hayata yeniden dönmüşken ve normal yaşantıya ayak uydurmuşken?

Efsuncu bu sefer bariz bir şekilde gülümsedi. Fakat bu gülümseme daha çok söylediğine kendisinin bile inanmadığını düşündüğü adamın tonlamasınaydı.

Çöl Hırsızları 2 - "Buz Mavisi Gölge" (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin