Herkese selam,
bölüm geç kaldığı için özür dilerim :)
İstanbul'da "Fantastik Kurgu Yazarlığı" ile ilgili bir Workshoplar serisine başladım, bu yüzden biraz zaman geçmiş oldu. Bunlara katılmak isteyenler de bana ulaşabilir bu arada :)
Sizleri seviyorum, şimdiden iyi okumalar.
***
— Hera'nın bize bir sözü vardı.
Hırsızı getirdikleri karanlık oda, ara sokaklardan birinde kalmış bir hanın, bir kaç odasından biriydi sadece. O kadar küçüktü ki, beş kişi sığmaları mucizeydi. Onu getiren adamların hepsi alabildiğine aksiydi. Üstelik suratsız olmalarının yanında tek kelime de etmiyorlardı. Onunla konuşan adam da Artemis'in komutanlarından biriydi. Diğerlerine göre daha çok yüz mimiğine sahip olması bir yana bir de konuşuyordu. Üstelik sinir bozucu şeyler söylemekten de geri kalamıyordu.
— Bilmiyorum size söylediler mi ama Hera'nız öldü canım. Beni de onun verdiği sözlerin hiç biri ilgilendirmiyor.
— Kraliçelik makamı kişilerden bağımsızdır. Sarayın verdiği sözler, sarayı alakadar eder.
Hırız iç çekerken, adamın ısrarla gözlerinin içine bakmasından da bir hayli sıkılmıştı. Hera'nın enkazlarından ve onun yönetiminin sonucu olan tüm karanlık işlerden de bunalmıştı. Başta efsuncuyu dinleyerek kendi kendine şehrin altına inmemesi gerektiğini bir kez daha öğrendiği için de ayrıca kendisine kızgındı. Ne olursa olsun, efsuncu işin sonunda hep haklı çıkmayı başarıyordu.
— Sizinle daha fazla konuşmak istemiyorum. Danışmanımla görüşürsünüz, benim size yapabileceğim hiç bir şey yok.
— Ah, üzgünüm sevgili kraliçe, bize bir şey vermek zorundasınız, aksi takdirde bu hanın içinde, başınıza buyrukluğunuzun sonucu talihsiz bir şekilde, bir serserinin cinayetine kurban gideceksiniz.
— Ah, söylemek istediğinizi ne kadar da direkt söylüyorsunuz.
Hırsız aslında bir an önce onların zihnine girip, hepsinin kafalarının içinde zıplayarak, bayılmalarını sağlamak istiyordu. Ancak onlar gözünün içine bakarken, bunu yapabilecek kadar hızlı olamayacağını biliyordu. Her şekilde önce onlar konsantrasyonunu bozacaklardı. Eninde sonunda ona rüya büyücüsü yeteneklerini kullandırmamak için bu kadar yoğun bir şekilde izliyorlardı. İç çekerken, hırsız elini alnına koydu ve bir süre düşünür gibi başını eğdi. Fakat sadece bu bile onları rahatsız etmişti ve adamlardan biri hemen "yüzünüzü görelim bayan" demişti. Hırsız yeniden iç çekerek, adama çok öfkeli bir bakış atmıştı ama etkisi sıfır denecek kadar zavallı olmuştu. Adam üzerine doğru düşen bir kaya karşısında bile muhtemelen aynı ifadeyle duracağından, bunu ayırmak da zaten bir hayli zordu.
— Athena, seninle dalga geçer gibi mi görünüyoruz. Her şekilde Artemis'e istediğinin yapılacağını söylemeden geri dönemem. Bu yüzden ne varsa elimde kullanmak ne yazık ki benim zorunluluğum.
— Size ne için söz verdi tam olarak?
Komutan bir an zafer kazanmış gibi gülümsedi. Sadece bu gülümsemeyi görmek bile onu yeterince sinirlendirmeye yetmişti aslında. Fakat şimdilik kendini korumak zorundaydı çünkü gözü kara hareket edebilecek kadar az sorumluluğu yoktu artık. Neyse ki bu konuda monkun verdiği vaazlar bir hayli iş görmüştü. Halkın ne duruma düştüğüne bir kere şahit olmuştu. Şimdi yeniden onları bir kaosun içinde bırakmak hiç istemiyordu. Her şey daha yeni sakinleşmiş ve kendine gelmeye başlamıştı. Herkes daha yeni kendine geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Hırsızları 2 - "Buz Mavisi Gölge" (Devam Ediyor)
FantasyÇöl Hırsızları birinci kitapta Beyaz Prens ve diğerleriyle savaşarak, Çöl Şehri'nin hakkı olan varisi bulmasına yardım eden ekibimizi bu sefer daha da karanlık anlar bekliyor. Athena yönetimi anlamaya çalışıp, kendini dış şehirlere kabul ettirmeye...