31. Bölüm "Cassiopeia"

115 19 23
                                    

Nişancı, ağaçlar arasından aşağıdaki sahneye doğru bakarken gözleri kısıldı. Kalbinin teklemeye hazır gibi süratle çarpmaya başladığını hissediyordu. Talya'nın bacağından yukarı doğru çıkarken, eteğinin altında kaybolan yılana şu an bir ok gönderebilirdi. Iskalamazdı, anında çözülürdü ama kendisini hemen ifşa ederse, esir alma konusunda yetenekli cadılara karşı kozları kalmayacaktı. Bu yüzden kendini sakinleştirmeye çalıştı. "Monk halleder" dedi fısıltıyla kendi kendine. Monk halleder... yine de kasları ona kendini kontrol etme izni vermiyormuş gibi yayını hızlıca gerdi. Parmakları oku zar zor tutuyordu.

Neyse ki daha fazla zorlanmadan Alexander Talya'yı koruması altına almıştı. Aynı anda yılan da yere düşmüş ve hızlıca ağaçların arasında kaybolmuştu. Nişancı neden onlara güvenme konusunda ısrarcı olduğunu bir kez daha hatırladığı için rahatlamış bir şekilde nefes alıp, okunu yayından çıkardı ve sadağına geri koydu.

Onlar için yılanlarla olan mücadele bitmemişti. Her biri için yılanlar harekete geçmişti ve tenlerine tutundukça dikenli tellere dönüşerek onları sarmaya başlamıştı. Hırsızın bir an için acıyla bağırmasına karşılık suikastçının ve Rafael'in tepkisi yeterince kararlıydı. Nişancı başını sağa sola sallarken dudaklarına konan çarpık gülümsemeyi harekete geçirmeden duramadı. Bu zor bir iş olacaktı. Suikastçı için de druid için de. Ama ona göre hırsız için bu daha zordu. Hatırlayamadığı halde iki erkeğin arasında kalmış gibiydi. "Böyle bir işin ortasında kalmadığım için çok mutluyum" diye geçirdi içinden. İki kat endişe, iki kat öfke... her şey zor olurdu.

***

Hırsız bacaklarına batan tellerin kalçalarına doğru çıkışıyla çığlık atmıştı çünkü itiraf etmeliydi ki etrafındaki adamlar kadar ve hatta Talya kadar acıya dayanıklı biri değildi. Canı yanardı. Ne yazık ki şu an çok yanıyordu. Gözleri çaresizce suikastçıyla buluştu. O an ne olduğunu bilmiyordu. Elinden bir şey gelmiyordu ama onunda bacaklarını saran tellere rağmen sesini çıkarmadan endişeyle ona bakışına karşılık çaresizce "bir şey yap lütfen" der gibi bakıyordu.

— Sakin ol bebeğim, sakin ol. Bir şeyin yok.

Suikastçının sesi onun tüm sinirlerini yatıştırmış gibiydi. Nasıl oluyordu da onun sesi çıkmıyordu, bir acı belirtisi bile görünmüyordu. Yılanlar tele dönüşüp, onları beline kadar sardığında, monk bir tek Talya'yı koruyabilmişti. Şimdilik onlara gelene karşılık biraz dayanmaları gerekecekti. Çalıların arasından bir kadın çıktığında yüzünde sadist bir gülümseme beklemiş olsa da aslında endişe vardı. Efsuncu hiç beklemeden konuşmaya başlamıştı bile.

— Şunlardan bizi kurtar cadı. Yoksa sizinle hiç bir şey konuşamayacağız.

— Pazarlık yapacak bir durumda değilsiniz efsuncu. Ne işiniz var burada? Kasabanın sizi istemediğine eminim.

— Konuşmamız lazım. Sadece bir anlaşma yapmaya çalışacağız. Kabul etmezseniz, çekip gideceğiz.

Cadı sanki onun dediklerinin doğruluğunu anlamaya çalışıyor gibi bakmaya devam etti. Bir süre sessizlik ve acıyla öylece kaldılar. Hırsız dişlerini sıkıyordu. Suikastçının ve druidin gözleri ondaydı. Monk, Talya'ya bakıyordu ve ona odaklanması yüzünden o da acıya dair hiç bir ifadeye bürünmemişti. Efsuncu da akreplerini salmış olduğu için kendini yılandan korumayı başarmıştı. "Nişancı..." diye geçirdi aklından hırsız, nişancı daha ortalarda yoktu, yani hala onları koruyan biri vardı. "Aferin sana Salva" dedi kendi kendine. Gerçek bir irade örneğiydi.

Bir kaç saniye sonra teller vücutlarından aşağıya düştüğünde suikastçı hızla hırsızın yanına yaklaşıp, "iyi misin?" diye sordu. Hırsız başını salladı ama gerçekten canı yanıyordu ve her yeri, diğerleri gibi kana bulanmıştı. Ama öldürücü olmadığı açıktı bu nedenle artık bu acıya olan zayıflığını örtbas etmek zorundaydı. Druid tellerden kurtulduğu anda kurda dönüşmüştü. Onun acıdan kurtulma yöntemiydi. Ayrıca bu şekilde cadılara karşı daha dirençli olacaktı.

Çöl Hırsızları 2 - "Buz Mavisi Gölge" (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin