Tatlı okurlar bu bölüm özel bir bölüm :) Lütfen yorum yapmayı unutmayın ki konuşalım :) Sizleri çok seviyorum, şimdiden iyi okumalar.
***
Cadılar, cadı izini çizerken, suikastçı de efsuncunun yanında duruyordu. Bu olup bitene hala inanamadığı gibi kafasında hırsızın boynunda gördüğü kolye vardı. Son bir kaç saattir ona yakın davranmasının sebebi bu olmalıydı. Muhtemelen onu attığı yerde bulmuştu. Bu yüzden içinde biriken öfkenin nasıl dışarı çıkacağını bir türlü bilmiyordu. Bu olayların bu kadar karışmasından aklı dönmüştü ve gitgide içinden çıkamadığı işlere girmekten korkarak geçirecek bir zaman istemiyordu. derin bir iç çekip ellerini cebine koyarken düşünceli bir şekilde başını eğdi. Efsuncu ona yan gözle bakarken fısıldadı.
— Neyin var senin?
Kaşmir bir an için onun gözlerine endişeyle bakmış olduğuna emindi ki bu, muhtemelen efsuncunun içini daha rahat kılmamıştı. Endişeli olduğu anlar sayılıydı. Ne demesi gerektiğini düşünerek yeniden iç çekti ve cadıların yaptıkları büyüyü izlerken konuştu.
— Büyücünün bana verdiği bir taş vardı, kolye daha doğrusu.
Efsuncu kaşlarını kaldırmıştı bile. Aslında bu bakış Kaşmir'in yan gözle gördüğü haliyle "yine ne açtın başına" ifadesiydi daha çok. Yine ne açtın başına. Düşünmeden hareket ediyor olduğuna dair bir görüşü vardı ama aslında öyle değildi. Bu işi sorgulamış ve kullanmaktan vazgeçmişti. Hırsızın kolyelere bu kadar düşkün olduğunu bilseydi, daha önce ona daha fazla hediye alırdı. Ama öyle değildi. Bu, bir şekilde onu çekmiş olmalıydı. Belki onu alması için çağırmıştı bile. Büyülü taşların güçlerini tahmin etmek kolay değildi.
— Aslında monka sormuştum ve taşı kullanmayacaktım. Onu ormana attım. Ama...
— Ah çocuk, arkasından gelecekten öylesine korkuyorum ki, hiç bir zaman kestirilemiyorsun. Dinliyorum?
Kaşmir yeniden iç çekip gözlerini devirirken "zaten canım yeterince sıkkın, lütfen destek olma moduna geçebilir misin efsuncu" dedi. Ama onun bakışları yine aynı şekildeydi, yani hiç bir şey değişmemişti. Aynı soğukluk ve yargılayıcı bakış üzerine akmaya devam ediyordu. Bu yüzden Kaşmir onu sakinleştiremeyeceğini fark ederek vazgeçti. Bu sırada hırsız da Talya ile konuşuyordu. Muhtemelen monkun neden onu o şekilde koruduğunu sorgulamaya başlamıştı. Hatırlamıyor olabilirdi ama karakter özelliklerini unutamazdı. Merak, onun en belirgin özelliklerinden biriydi.
— Kısacası taşı hırsız bulmuş, dün boynunda gördüm. Yani belki sadece kolye seviyordur.
— Lacivert taş...
Efsuncu yeni fark etmiş gibi gözlerini kısarken, o da bakışlarını hırsıza çevirmişti. Bu iyi değildi. Onu bir şekilde çıkartmasını sağlamaları gerekecekti. Fakat bu tip taşlar, kişiyi etkisi altına almaya odaklı olduğundan, ondan vazgeçmelerini de zorlaştırırdı. Yani muhtemelen hırsız bunu kendi isteğiyle yapamayacaktı.
— Neyse hünerlerini kullan suikastçı. Athena'ya daha fazla zarar vermeden çıkartmalısın o taşı.
— Harika! Önerin bu mu yani?
— Eğer bu tip saçmalıklara girmeden bana gelseydin, başka önerilerimde olurdu. Şu an elimde pek seçeneğim yok.
— Hiç fırsatını kaçırmıyorsun efsuncu...
Kaşmir'in yorumuna karşılık efsuncu tepki göstermedi. Gözleri hırsızdaydı. Belki Rafael'den isteyebilirlerdi ama yeni bir suikastçı krizi daha istemiyordu. Fakat başka şansı olmayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Hırsızları 2 - "Buz Mavisi Gölge" (Devam Ediyor)
FantasyÇöl Hırsızları birinci kitapta Beyaz Prens ve diğerleriyle savaşarak, Çöl Şehri'nin hakkı olan varisi bulmasına yardım eden ekibimizi bu sefer daha da karanlık anlar bekliyor. Athena yönetimi anlamaya çalışıp, kendini dış şehirlere kabul ettirmeye...