Ahşap köprüye karşılık geldiklerinde nihayet Ursula Kabilesi'nin girişindelerdi.
Bu kabile bölgesine gelmeleri çok zamanlarını ve emeklerini hatta bir de canlarını almıştı. Bu yüzden nefeslenmek için durduklarında aslında içeriye girdiklerinde ve bu ahşap köprüyü geçtiklerinde nelerle karşılaşacak olduklarını düşünüyorlardı.
— Şimdi ne olacak?
Hırsız sabırsızca sorusunu sorduğunda suikastçı istemsizce gülümsedi. Onu yeniden kazanmak iyi hissettiriyordu. Sabırsızlığını, en gergin anda bile ortalığı sakinleştiren sesini ve saçmaladığı her anı yeniden görmek iyi hissettiriyordu. Hırsızın sorusuna cevap veren efsuncu oldu.
— Sabret hırsız.
— Tamam ama ne olacak yani? Savaşacak mıyız? Dostça mı karşılanacağız?
Monk onun omzuna elini koyarken, inci gibi gülümsemesini nihayet göstermişti. Yol boyunca yüzünden düşen bin parçaydı ve tüm girişimlerine rağmen Cassiel'den kaçmıştı. Üstelik bunu her zamanki kibarlığı ile değil, gerçekten de kendine ait olmayan o ketum tavrıyla gerçekleştirmişti. Yerine göreve atanan Rafael ise Cassiel ile olabildiğince ilgilenmeye çalışıyordu. Aslında o da, kendi tarzının dışında oldukça cana yakın ve konuşkan olmaya çalışıyordu. Hırsızın ters bakışlarına maruz kalmış olsa da bunun efsuncu ve monkun ortak kararı olduğunu tahmin ediyordu. Monk bu işe giremiyorsa göreve o atanmış olmalıydı.
— İçeride kimse olmayacak hırsız. Hatırlarsan onları zaten Surasol Şehri yani bu işi asıl başlatanlar marsel taşını işlemeleri için kaçırdılar.
— Hepsini mi?
— Göreceğiz. Ama zaten kalabalık bir kabile değil burası. Hiç bir işe bulaşmayan tek kabileydi ama sayelerinde onları da bir işin içine sokmayı başardılar.
Efsuncu önden köprüye doğru ilerlediğinde, artık devam etmeleri gerektiğini yeterince açık etmişti. Köprü sallandığında tam adım atmak üzereyken Talya'yı geriye çeken Salvator olmuştu. O kadar hızlı hareket etmişti ki Talya bile ne olduğunu anlamlandırmak için bir saniye kaşlarını çatmıştı.
— Sakin ol Salva. Yine beni germeye başladın.
Nişancı dudaklarını birbirine bastırıp, omuzlarını silktiğinde buna ilk gülümseyen hırsız olmuştu. "Birinin senin için delice endişelenmesi güzel, keyfini çıkar şifacı" derken Talya'yı da gülümsetmeyi başarmıştı. Ama nişancı bundan pek rahatlamamıştı çünkü şifacının hoşuna gitmeyen tek şeyin, onun üzerine çok fazla düşülmesi olduğunu zaten nişanlısı da biliyordu. Fakat durum onun tarafından şu an daha da gergindi. Gerçekten Salvator'un hayatta korktuğu bir şey varsa o da Talya'ydı. Ondan ödü patlıyordu. Buna karşılık hırsız yeniden gülümsedi ve "devam edebiliyor muyuz?" diye efsuncuya seslendi.
Efsuncu çoktan köprüyü geçmişti ama biraz sallantılı geçtiği kesindi. Burası kabilenin ana giriş kısmı değildi. Ancak ormandan yabancılar geldiği için önlemleri birden fazla şekilde almaya karar vermiş olmalıydılar. Efsuncu başını sallarken onlara sesini duyurmak için bağırdı "... ama teker teker gelmelisiniz, köprü çok sıkıntılı" dedi. Hırsız gerginlikle bir adım geri attığında sırtını Kaşmir'in göğsüne çarptı.
— Korktun mu sevgilim?
Suikastçının sesi tüylerini o anda bile diken diken etmeyi başarmıştı. Hırsız hırsla başını sağa sola sallasa da Kaşmir'in içini eriten gülümsemesini ensesinde hissedebiliyordu. "Pekala eğer korkmuyorsan güzel şey, önden gitmen gerekir. Ne de olsa bir kraliçesin" derken hırsızın kısılan gözleri de nihayet ona dönmüş ve aralarına mesafe koymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Hırsızları 2 - "Buz Mavisi Gölge" (Devam Ediyor)
FantasyÇöl Hırsızları birinci kitapta Beyaz Prens ve diğerleriyle savaşarak, Çöl Şehri'nin hakkı olan varisi bulmasına yardım eden ekibimizi bu sefer daha da karanlık anlar bekliyor. Athena yönetimi anlamaya çalışıp, kendini dış şehirlere kabul ettirmeye...