Suikastçı hızlı adımlarla yürüyordu ve geldiğinden beri efsuncuyla tek kelime bile konuşmamışlardı. Çünkü aslında Kaşmir'in şu an burada olmaması gerekiyordu ama efsuncu burada olmayı istemesindeki haklılığı bildiği için ses çıkarmak istemiyordu. Fakat kabullenmiş izlenimi yaratmaktan da çekiniyordu. Bu yüzden şimdilik onu yok gibi görmek işine geliyordu. Neler yaşadığının farkında olmamak ruhsuzluk olurdu ki ekip zaten efsuncuyla ilgili ruhuna dair kötü izlenimler edinmişlerdi.
Aslında sessizce yürüdükleri bu orman boyunca daha ne kadar yol alacağına emin olamayan bir ekip için iyi durumdalardı. Hırsız, Talya ile yürüyordu. Nişancı hemen arkalarındaydı. Rafael ise gündüzleri genelde kurt formunda yürümeyi tercih etmediği için en arkadan yalnız başına geliyordu. Bunun sebebi düşünecek çok şeyinin olmasıydı. Ya da druidler için göründüğünden daha çok endişeleniyordu. Arsen ise monkun bir adım önünden, suikastçıya yakın yürüyordu. Ama o da bunca şeyden sonra biraz yorgun görünüyor. Bu yüzden normalde olduğundan çok daha sessizdi.
Kaşmir de yavaşça monkun yanına geriledi ve sessizliği bozmamaya özen göstererek, kısık bir şekilde konuştu.
— Çöl Şehri'ne Arsen'i gönderebilir miyiz?
Arsen bir an için kendine gelmiş gibi açılan gözleriyle ona doğru bakarken "hayır, patron, hayır, ben de size yardım etmek istiyorum" dedi heyecanla. Gerçekten gitmek istemiyordu. Kaşmir önce ona soğuk buz mavisi gözleriyle baktı. Daha çok "sen sus" demek gibi bir ifadeydi bu yüzden Arsen iç çekip, başını yürüdüğü yöne çevirdi. Monk aralarındaki çekişme bittiğinde başını yavaşça salladı.
— Göndeririz. Bir kişi için efsunun kapı açabileceğine eminim.
— Sarkastik bir cevap mıydı bu?
Monk durdu ve Kaşmir'e döndü. Kollarını bağlamış, tek kaşını da kaldırmıştı. Buraya neden yürüyerek geldiklerini, yürürken neden bunca yolu geçmek zorunda kaldıklarını hatırlamasını istiyordu. Ama suikastçı onunla beraber durmuş olsa da cevap vermedi. Cevap için bekliyordu.
— Kaşmir, buraya neden yürüyerek geldik sence? Salvator'u senin yanına göndermek için özel bir iksir bulmam gerekti. Bu ormanda öyle şeyler yapamazsın.
— Atla gitsin o zaman. Loncaların haline bakması lazım. Ayrıca Gabriel'e de haber götürmeli ki, ben dönene kadar her şeyi düzene soksun.
— Sen yola çıkmadan bunları yapmadın mı yani?
— Sen bana ders vermeye devam mı edeceksin monk?
Alexander gözlerini devirip Arsen'e baktı. Onun ne düşündüğünü görmek istiyordu. Aslında bu açıktı. Gitmek istemiyordu. Ama anlaşılan Kaşmir ne derse onu yapacaktı.
— At binmeyi biliyorsun değil mi Arsen?
— Evet, tabii.
Kaşmir kaşlarını kaldırarak monkun önüne geçti ve "çocuğu atla mı göndereceksin, ateş altında kalsın ve bir ayda varsın diye mi?" diye sordu. Çözümden hoşlanmamıştı ve hala biraz asabiydi. Hırsızla birlikte kolundaki odunlarla ağaçların arasından çıktığından beri hala sakindi fakat yine de gölgelerin baskısı hemen kaybolmayacaktı.
— Talya'dan ona görünürlüğünü kamufle etmesi için iksir isteyeceğim, ayrıca tek kişi, hızlıca Kuzgun Şehri'ne varabilir, oradan sonrası kolay. Fakat Arsen'le ilgili özel isteklerin yoksa, gölgeleri de deneyebileceğini eklemek isterim.
— Nasıl yani?
— Yani onlar senin adamların, onlardan birini tüm bu dediklerini yapması için yollayabilirsin. Eminim, hepimizden daha hızlı bir şekilde halledecektir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Hırsızları 2 - "Buz Mavisi Gölge" (Devam Ediyor)
FantasyÇöl Hırsızları birinci kitapta Beyaz Prens ve diğerleriyle savaşarak, Çöl Şehri'nin hakkı olan varisi bulmasına yardım eden ekibimizi bu sefer daha da karanlık anlar bekliyor. Athena yönetimi anlamaya çalışıp, kendini dış şehirlere kabul ettirmeye...