Yer altı loncaları, sessiz duruşlarının yanında aslında kendi içlerinde gürültülere sahipti. Fakat her şeyin ötesinde Kaşmir'in yokluğunu fırsat bilen birileri de elbette ki kendini bu fırsatı değerlendirmek zorunda hissediyordu. Sadece Kaşmir özelinde değil, tüm loncalarda bu durum olabilirdi. Çok köklü ve eski, kabullenilmiş bir liderlik dışında hiç bir lonca uzun süre başıboş bırakılamazdı. Gölge, karanlığın içinde fark edilmeden süzülürken, gerçek bedenine dönüşene kadarki benliksiz hali, sadece göreve odaklıydı. Bu süre boyunca atalarının görünüşüyle, temsil ettiği gölge ruhunun güçlerini kullanıyordu. Ta ki bu güçler gerçek bedeniyle bir bütün haline gelene kadar.
Gabriel'in uzun zamandır ilk kez bir kaç saat kendi yatağında uyumak için bulduğu fırsatı değerlendirmesi, loncanın sessizliğinden anlaşılıyordu. Zaten normal yaşamları boyunca az uykuyla yaşamaya alışkın olan suikastçılar aynı zamanda kendi yataklarında uyumak da büyük bir ayrıcalık olur. Gabriel bu fırsatı uzun zaman sonra ilk kez yakalamış olan biri olarak battaniyesine sıkıca sarılmış bir şekilde rüyalara dalmıştı. Sert duruşlu bir lider için görünebildiği en çocuksu anlardan birine sahipti. Ama bilinci odadaki ufacık gölge hareketiyle gerçeğe geçiş yapmakta gecikmedi ve Gabriel yastığının altındaki hançeriyle kendini bir anda ayakta buldu. Fakat kapı girişinde duran kadın daha fazla hareket etmemiş ve bu ani hareketten de etkilenmiş görünmüyordu.
— Sen kimsin be?
Aslında içinden gelen tek nefesle onu öldürmekti çünkü uzun zamandır beklediği uykusunun yarısını bile alamamıştı ve üzerine en güvenli bulduğu yatağından tehditle uyanmasına neden olmuştu. Ama kadın hiç bir hayat belirtisi göstermeksizin yavaşça içeri bir adım attı ve sakince "size haberim var efendim" demişti. Gabriel kaşlarını kaldırdı ve bir an elindeki hançeri hala yukarıda tuttuğunu fark ederek, kendini düzeltti.
— Kimsin önce onu anlasam.
— Ben gölgelerden biriyim efendim. Gölge lideri sizi bilgilendirmem için yolladı.
Gabriel yeniden gözlerini kıstığında bir an için "gölge lider" derken kimden bahsettiğini anlamadığını fark etti. Ama sonra uykudan yeni uyanmış zihni daha da sakin hale geldi ve "Kaşmir mi?" dedi. Kadın başını sallarken bir kaç adım daha yaklaştı ama aradaki mesafeyi tehditkar olmayacak şekilde bırakmaya çalışıyordu.
— Pekala, dinliyorum seni.
Gerginliği hafiflemiş ama uyanışındaki stres hala düşmemişti bu yüzden köşedeki masasına gidip kendine bir kanyak doldururken, gölgenin konuşmasını bekledi. Loncanın bu sessizliği, uyumuyorken de gayet dinlendiriciydi.
— Loncayı kontrole gelemeyeceğini haber vermek istedi ve Galya'nın loncasını kontrol etmenizi rica etti efendim. Onun kellesi için çalışan bir kaç kişiyi buradan ayrılmadan önce fark etmişti. Bazılarını yakaladı da ancak buradan atılmış olan eski gözcülerle iş birliği yapan dahalarının olduğunu da düşünüyormuş.
— Bak sen. Neler öğrenmiş hem de. Bu çocuk sekiz kollu gibi, ne dediğimi anladın mı? Hani ahtapot. Sekiz miydi o? Daha fazla mıydı?
Gölge ne dediğini anlamıyor gibi bakmaya devam ediyordu. Ancak sorgulamıyordu da sadece sessiz kaldı ve yorum yapmadı. Gabriel iç çekerken içkisinden uzun bir yudum aldı ve iç çekerek kendi konuşmasına devam etti.
— Tamam, ben halledeceğim. Başka bir şey? Orada durum ne?
—Şimdilik bir kaç iz dışında bir şey yok efendim. Fakat yolun yarısını geçtiler. Durum daha net oldukça sizi haber edeceğini söyledi. Bir de...
— Tabii ki, istekleri asla bitmez. Sanki o benim çalışanım değil de ben onun çalışanıymışım gibi. Bu ilişki, bu noktaya nasıl geldi acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Hırsızları 2 - "Buz Mavisi Gölge" (Devam Ediyor)
FantasyÇöl Hırsızları birinci kitapta Beyaz Prens ve diğerleriyle savaşarak, Çöl Şehri'nin hakkı olan varisi bulmasına yardım eden ekibimizi bu sefer daha da karanlık anlar bekliyor. Athena yönetimi anlamaya çalışıp, kendini dış şehirlere kabul ettirmeye...