3.1

12.7K 953 281
                                    

bu bölüm hem benim için hem de Tuna ve İrem'i sevenler için özel bir bölüm.. bu bölümü okuyan herkesin düşüncelerini belirtmesini rica ediyorum♡♡♡♡

*

Her zaman çizgi film izlemeyi seven biri olmuşumdur. Özellikle de işin içinde süper güçler olan çizgi filmlere bayılırım. Işınlanma olsun, görünmezlik, zamanla oynama... Fakat hiçbir zaman bu güçlerden birine bir gün ihtiyacım olacağını düşünmemiştim.

Zamanla oynama... Eğer zamanı değiştirip düne dönebilseydim her şey daha güzel olurdu. Can'a olanları anlatmamam gerektiğinin bilincinde olurdum en azından ve o da hiçbir şeyi bilmediği için Tuna'yla konuşmamış olurdu. Ben de yarım saattir sanki ilk defa görüyormuşum gibi tüm salonu incelemezdim.

Anonimin ben olduğumu bildiğini söylediğinde kulaklarımın uğuldaması ve yere düşecek gibi olmam zihnimin birer oyunu değildi, o an yaşadığım stres yüzünden -Tuna son anda kollarımdan tutmasaydı- bayılacaktım. Şimdi de karşılıklı oturmuş, birbirimiz dışında her yeri inceliyor, ilk kim konuşacak savaşını sürdürüyorduk. Sanki küçük bir oyunun içindeydik ve ilk konuşan kaybedecekti.

Boğazını temizledi. Aha! Sanırım ilk konuşan olmayı seçmişti. İyi yapmıştı çünkü ben ne diyeceğimi bilmiyordum.

"Erkek çocukları genellikle anneci oluyor ama ben tam anlamıyla bir babacıydım. Babam benim her şeyimdi."

"Tuna anlatmak zorunda değilsin." Sahte bir tebessümle kıvrıldı dudakları.

"Zaten bildiğin şeyler değil mi İrem? Ben sadece yıllardır içimde tuttuklarımdan arınmak istiyorum."

Diyecek bir şey bulamamış, başımla onaylamıştım sadece.

"Annem o zamanlar ülkenin en gözde insanıydı. Aldığı reklam teklifleri, film-dizi teklifleri almış başını gidiyordu. Bu yüzden bize pek vakit ayıramazdı. Ama ne olursa olsun derslerimi, katıldığım aktiviteleri anbean takip ederdi. Çünkü o kusursuz bir kadındı, doğal olarak oğlunun da kendi gibi biri olmasını istiyordu. Ben de uzun bir süre onun çizdiği kusursuzluk sınırları içerisindeydim. Daha o yaşlarda satranç, atıcılık ve daha bir sürü spordan birinciliğim vardı. Böyle biri olmam onun göğsünü kabartıyordu. Ta ki bir sabah babamı trafik kazasında kaybettiğini öğreninceye kadar. Annemle zaten hep mesafeliydim ama babam... İlk başta da dediğim gibi, babam benim her şeyimdi.
Onun ölümünü küçük bedenim ve zihnim bir türlü kabullenemiyordu, daha dokuz yaşındaydım. Kendimi yemeğe vermiştim. O yaşlardaki bir çocuk için yediklerim çok fazlaydı. Annem çekimler sonrası şehir dışından geldiğinde sanki o kusursuz oğlu gitmiş, yerine obezite olma yolunda ilerleyen kilolu bir çocuk gelmişti. Bunu asla kabullenemeyecek kadar kibirliydi. Düşünsene ünlü manken Nesrin Gürsoy'un biricik oğlu obezite olmuştu. Tüm cemiyete rezil olacaktı."

Gözleri dolmuştu. Ama o sanki çok güzel bir şeyden bahsediyormuş gibi tebessüm etti. Anlatması için zorlamayacaktım. Olayı kaba taslak bir şekilde biliyordum zaten ama onun karşıma geçmiş yaşadıklarını anlatması benimde boğazımı düğümlemişti.

"Bu onun için kesinlikle kabul edilemez bir şeydi. Herkesten gizli bir şekilde diyetisyenlere götürdü. Ama doktorların verdiği diyet listeleri beni onun istediği hızda zayıflatamazdı. O hemen ve kesin sonuç istiyordu ve her istediğini her zaman elde eden şımarık bir kadındı. Bu yüzden bana yetişkinlere uygulanan metodları bile uygulattırdığı olmuştu. Eğer söylediği herhangi bir şeyi yapmazsam dövüp bodruma kapatıyor, 2 gün boyunca aç bırakıyordu. Ama suyumu eksik etmezdi. Sonuçta ölüp başına kalmamalıydım.
Beni eski halime döndürmeyi o kadar kafasına koymuştu ki, zorla kusturduğu bile olmuştu. Bir süre sonra benim konuşmama izin vermemeye başladı. Sesimi duymaya tahammül edemiyormuş, ona her şeyimle babamı hatırlatıyormuşum. Babamı sevmediğini o zamanlar fark ettim biliyor musun? Önceden sevdiğini düşünürdüm. Çünkü çevremdeki tüm anne babalar birbirini severdi.
Bir gün yine beni bodruma kapattı ama 2 gün geçmesine rağmen gelip kapıyı açmadı. Onu bekledim biliyor musun? Ölmemi istemez diye düşündüm hep. 4.gün ölmek üzereyken polisler kapıyı açtı. Babaannem beni merak etmiş. Bir hafta sonra hastanede kendime geldiğimde konuşamadığımı fark ettim. Kelimeler dilimin ucuna kadar geliyordu ama bir türlü sesli bir şekilde ağzımdan dökülemiyordu. Doktor yaşadığım travma yüzünden olduğunu söyledi.
Onlara konuşamadığım için annemi soramıyordum. Polisin biri gelip ifade vermemi istedi. O gün bir kağıda döktüm yaşadığım o korkunç zamanları. Son kısma da annem nerede yazmıştım. Meğer beni ölüme terk edip yurt dışına kaçmış, eğer babaannem polise haber vermeseymiş ölmüş olurmuşum."

Ellerinin tersiyle göz yaşlarını sildi. Ben artık kendi yaşlarımı silmeye yetişemediğim için onları serbest bırakmıştım. Şu an karşımda o kadar savunmasız duruyordu ki dayanamayıp onun oturduğu koltuğa gidip yanına oturdum. Mantığım şu an devre dışıydı.

"Ve son olarak ne oldu biliyor musun? Onun eli uzundur, yine ne yaptı ne etti gündemden sildi bu olayı. İnsanlar bir anda benim çektiğim acılar hiç yaşanmamış gibi, bana bunları yaşatanın kendilerinin şımartıp yücelttiği manken değilmiş gibi davrandılar. Babasının ölümü onda bir travmaya yol açmış, ondan konuşamıyor dediler. İşte ben o zaman herkesten nefret ettim, İrem. O yaştaki bir çocuk bu kadar kötülüğü hak etmiyordu."

Gözlerini tavana çevirdi. Kendini tutmaya çalışıyordu, yukarı hareket eden adem elmasından anlamıştım. Söyleyeceğim hiçbir
şeyin etkili olmayacağını bildiğimden, düşünmeden kollarımı boynuna sardım. Düşünürsem yapamazdım, biliyorum.

Nefesini tutmuştu, vücudu kaskatıydı. Bir an beni ittireceğini düşünüp geri çekilmek istemiştim ama belime sardığı kollarıyla hareket edemedim. İkimizde ağlıyorduk.

O, yaşadığı haksızlıkları yeniden hatırladığı için, bense sevdiğim adamın bu kadar kırılmayı hak etmediğini bildiğim için...

***

Nasıldı?

Tuna'nın konuşamama sebebi için ne düşünüyorsunuz?

SISKA || textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin