6.0

9.3K 680 310
                                    

Bol bol yaptığınız yorumlarla yeni bölüm yazmam için teşvik ettiniz resmen, teşekkürler sşdlwlf

Geçen bölümdeki tehdit yine geçerli, az yoruma yeni bölüm yok.

*

Öyle istisnai durumlar vardır ki gururunuzu bir süreliğine rafa kaldırıp duygularınızla hareket etmek zorunda kalırsınız. Aksi takdirde gururunuz duygularınızın önüne geçerse, eleştirdiğiniz ve kötü olduğunu bildiğiniz insanlardan bir farkınız kalmazdı.

Aniden esen rüzgar başımdaki şalı hareket ettirmek için çabalayınca tek elimle düzeltip sabit tutmaya çalışırken gururumu rafa kaldırmış, birkaç adım önümde bekleyen Tuna'ya doğru ilerliyordum. Arkası dönük olduğu için birinin geldiğini anlamışsa bile o kişinin ben olduğumu henüz fark etmemişti.

Sıkıntılı bir nefes aldım. Düğün gecesinin üzerinden iki gün geçmişti ve ben bu süreçte Tuna'ya ulaşmaya çalışmıştım. Çünkü yanımdan ayrılırken aklı yerinde değil gibiydi ve kendine yanlış bir şey yapmasını istemiyordum. Ev telefonunu aradığımda babaannesi açmış, Tuna'ya o akşamdan beri ulaşamadığını ve haberi televizyonda izlediğini söylemişti.

Yanına yaklaşırken düşünmeye başladım. Bu çocuk iki gündür nerede kalıyordu? Kesin Sude'de kalıyordur diyen şeytani ve kırılmış yanımı susturdum. Şu an ne düşünüyordu? Büyük bir nefret duyduğu annesinin cenaze törenini fark edilemeyeceği kadar uzak bir yerden izlerken ne geçiyordu aklından? Ben burada ne yapıyordum?

Durduğu yerle aynı hizaya geçip aramızda biraz mesafe oluşmasına dikkat ettim. İkimizde karşıya bakıyorduk, birbirimize değil.

"Çok saçma olacak ama, iyi misin?"

"Sorunun saçmalığından daha da önemli bir şey varsa..." Birkaç öksürük sesi... Ses tonundan da anlaşılıyordu, beyefendi grip olmuş olmalıydı. "O da bu soruyu dile getiren kişinin sen olmasıdır. Bana acıdığın için geldiysen lütfen geri git. Ben iyiyim." Sesi, boğuk ve hırıltılı geliyordu. Ya Sude fatura çok gelmesin diye kombiyi açmamıştı ya da Tuna başka bir yerde kalmıştı. Bunları düşünmemin sırası olmadığını fark edip ona yandan bir bakış attım.

"Sana acımıyorum." Bakışlarını annesinin mezarına toprak atan insanlardan alıp bana çevirdi. Kan çanağı tabiri gözlerinin kırmızılığı yanında hafif kalıyordu resmen. Göz altlarındaki mor halkalardan uykusuz olduğunu anlamıştım. Üzerinde lacivert bir eşofman takımı vardı, bir an onu takım elbiseyle görmekten korkmuştum.

"Niye böyle oldu İrem?" Derin bir nefes alıp bakışlarını dağılmak üzere olan insan topluluğuna çevirdi. "Yıllarca atlatamadığım psikolojik sorunlara sebep olan kişi şu an yerin birkaç metre altında. Bir daha bana yıllar önceki gibi 'Kapa çeneni, bana babanı hatırlatıyorsun.' diyemeyecek. Bu duruma sevinmem lazım değil mi?" Birkaç kez öksürdükten sonra devam etti.

"Ama ben hiçbir şey hissetmiyorum. Zaten beni oğlu olarak görmeyen birinin ardından üzülmek saçma olur. Ne bileyim... O haberi ilk okuduğum an ağlayacağımı düşündüm, sonra ne oldu biliyor musun? Tek bir damla akmadı gözlerimden. Belki ağlasaydım daha kolay atlatırdım, bilemiyorum." Eliyle göğsünün sol tarafını işaret etti. "Burada bir şeyler sıkışıyor ve ben rahat değilim. Kendimi aciz biriymiş gibi hissediyorum."

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımdaki siyah tül şalın uçlarıyla oynamaya başladım. Söyleyecek bir şey bulamıyordum, zaten onun da cevap bekler gibi bir hali yoktu. Gözleri hep aynı noktadaydı, şu an etrafında kimsenin bulunmadığı mezarda...

"Bu başındakini niye taktın?"

"Hani mezarlığa gelince takıyorlar ya, o yüzden." Hiçbir mimik belirtmeden başını salladı. Başımdaki şalı cidden merak ettiği için değil, konuşmuş olmak için sormuştu. Tül şalı başımdan çekip ellerimin arasına aldım, şu an tam da mezarlığın içinde sayılmazdık zaten.

Sessizce geçen dakikalar huzursuz olmama neden oluyordu, Tuna'ya söylemem gereken şeyleri toparlayıp konuşamamıştım çünkü.

"Sen aciz bir insan değilsin, Tuna. Kolay bir hayat yaşamadın ve sebebi şu an o toprağın altında olan kişi. Şu anda da kolay bir durum içerisinde değilsin ve sebebi yine aynı kişi. Sen o zamanlar kolay olmasa da toparlandın bir şekilde, yine toparlanırsın. Ben inanıyorum." Ben yanındayım demedim. Çünkü olamazdım.

Cevap vermesini beklerken yanaklarındaki pembelik dikkatimi çekmişti. Soğuktan oldu desem, şu an hava ılık sayılırdı. Düşündüğüm şeyi teyit etmek istercesine elimi yanağına götürdüm.

"Sen yanıyorsun." Ateşi vardı. Geldiğimden beri bunu nasıl fark etmemiştim?

"Bu, benim ilk yanışım değil. Antrenmanlıyım yani."

*

Yorum yapın da diğer bölümü atayım bari sşfşwşx

Tuna hakkında düşünceleriniz?

İrem hakkında düşünceleriniz?

Genel olarak kitap hakkındaki düşünceleriniz?

SISKA || textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin