Bölümler hazır, sizi ve yorumlarınızı bekliyorlar gelmek için:)))
*
"Kafam çok karışık anne. Ne yapacağımı bilemiyorum. Babam, sensiz geçen yılların ardından gerçekten de ilk defa bu kadar mutlu. Bu yüzden kızamıyorum ona ama beni iyice umursamaz oldu. Tamam, normalde de çok iyi değildi aramız ama şu an uçurumlar var. Ona ulaşamıyorum." Burnumu çekip peçeteyle temizledim. Buraya geliş amacım ağlamak değildi ama konuşmaya başlar başlamaz yaşlar da bırakmaz olmuştu peşimi.
"Sonra... Can da uzaklaştı benden bunu hissedebiliyorum. Tamam, Laçin ile aralarında bir şeyler olması güzel ama hemen de papucumu dama attı. Ona da kırgınım. Kerem ve Nilay desem... Onlar da İzmir'de çok yoğunlarmış pek konuşamıyoruz, umarım gerçekten öyledir." Derin bir nefes aldım. "Yaz tatilinde yanımdaydılar, haklarını yiyemem ama hepsi aynı anda bana sırt çevirmiş gibi hissediyorum. Ve bu his çok kötü. Gerçi sen bile beni sevmezken onların beni sevmeye devam etmelerini beklemem bencilce olacak a-"
Aniden duyduğum dal kırılma sesiyle hızla arkamı döndüm. Tuna, elleri cebinde, gözlerini annemin mezar taşına dikmişti. Yaşadığım şaşkınlıktan sıyrılıp dudaklarımı araladım.
"Senin burada ne işin var?" Dudağını sarkıtıp omuz silkti. Beni takip mi etmişti?
"Aslında seninle çok ortak yönümüz var." Elimdeki peçeteyle yanaklarımı kurularken anlamadığımı belirten bir mırıltı çıkardım. Ne demek istiyordu? Benim onunla ne gibi bir ortak yönüm olabilirdi?
"Ne demek istiyorsun?" Umursamaz bir şekilde omuz silkti. Bu tavrı sinir bozucuydu.
"İkimizde yalnızız," Yutkunduğunu fark edince cevap vermeden devam etmesini bekledim. Ne söyleyeceğini merak ediyordum. "İkimizin de ne annesi yanında ne babası. Ufak bir fark var sadece. Benim babam yerin metrelerce altında, seninkiyse senin değil başkasının yanında." Kurduğu cümlenin ağırlığı altında ezilmek üzereydim. Demek ki az önce anlattığım kuruntuları dinlemişti. Evet, belki de söylediklerim kuruntudan biraz daha gerçekçiydi ama şu an Tuna'nın karşısında abartıp abartmadığımı sorgulamıştım. Sonuçta babaannesini saymazsak, Tuna cidden yalnızdı. Sude'yi saymak dahi istemiyordum.
"Öyle söylememelisin. Sen yalnız değilsin. Babaannen var, Kerem var."
"Eh, bir çocuğun ihtiyacı olan sevginin çok az bir kısmını babaannem karşılamış olabilir ama..." Söyleyeceği şeyden son anda vazgeçtiğini üst üste birkaç kez kapatıp açtığı dudaklarından anlamıştım. "Neyse boşver, konumuz bu değil."
"Bizim konumuz ne ki?"
"Bilmem, kampüsün bahçesinde deli danalar gibi koşturup buraya gelen sendin. Az önce duyduğum kadarıyla kendini dışlanmış hissediyorsun..."
"Tuna, bu seni ilgilendirmez." Bana ters bakışlar attı.
"Yeter artık. Beni neyin ilgilendirip ilgilendirmeyeceğine sen değil, ben karar veririm." Başka bir şey demeden sağ elini eskisi gibi uzamış olan saçlarına daldırdığında şaşkın bir şekilde ona bakmayı sürdürüyordum. Ondan böyle bir atak beklememiştim hiç. Kendime gelmek adına başımı hızla iki yana sallayıp kollarımı göğsümde kavuşturdum.
"Tamam o zaman, burada olmanın saçma olduğuna karar verip gidebilirsin." Yine bir şey demeden omuz silkti. Tuhaftı, bu davranışlar hiçte Tuna'nın bilindik davranışları değildi. Sanki sadece birkaç sefer karşılaştığım bir yabancıdan ibaretti. Bu sanırım kötü bir şeydi; Uzun bir zaman harcadığınız insanı tanıyamadığınızı düşünmek...
"Peki, ne istiyorsun?" dedim somurtarak, pes etmiştim.
"Sadece konuşalım. Buna ikimizin de ihtiyacı var."
"Ne konuşalım, Tuna? Ben yine Sude'nin seni sevdiğini söyleyeyim, sen bana inanma. Yok canım, almayayım." Bu Sude nerden gelmişti aklıma şimdi? Beynimi ve kartları serme gücünü tokatlamak istiyordum.
"Kızın beni sevdiğine dair hiçbir işaret yokken onunla arkadaşlığımı mı bitireyim? Üstelik tedavi sürecinde yanımda o olmuşken." Cümlesinin sonunda küfür mırıldandı. "İrem, yemin ederim o anlamda demek istemedim. Yani... Yani sonuçta kız o zamanlar yanımdaydı, ona borçluymuşum gibi hissediyorum. Sadece bu, başka hiçbir şey yok."
Üstelik tedavi sürecinde yanımda o olmuşken.
Tırnaklarını avuç içlerime bastırıp dolan gözlerimi kırpmamaya çalıştım. Çabalarım boşa gittiğinde, birkaç damla yeniden yanaklarımla buluştuğunda dudaklarımı dişledim. Tuna, hep içimde barındırdığım, gün yüzüne çıkarmaya korktuğum yaramı deşmişti.
Evet, Tuna'nın asıl yanında olmam gereken zamanlarda ben değil, Sude onun yanında olmuştu. İçten içe bu da az yakmadı canımı. Sebebi ne olursa olsun o zamanlarda kendi yanında benim değil, Sude'nin olmasını istemişti. Kim olsa böyle bir durumdan yara almadan, sadece ufak sıyrıklarla kurtulamazdı.
"Sen iflah olmaz bir aptalsın, Tuna!" İkimizde nerede olduğumuzu unutmuş gibiydik. "Seni iyi ki affetmemişim." Yanaklarımı elimin tersiyle silip ayağa kalktım.
Annemin ismi ve soyismi gözüme çarptığında kendime gelmiştim. Ne yapıyordum ben?
Annemin mezarının yanında Tuna'yla tartışıyordum! Annem bizi duymuş muydu? Kim bilir belki bu duyduklarından sonra ilk defa bana acır, benim için üzülürdü.Eşyalarımı alıp mezarlığın çıkışına doğru yürüdüğümde adım seslerinden Tuna'nın hemen arkamda olduğunu anlamıştım. Mezarlıktan çıkar çıkmaz kolumdan tutup beni kendine doğru çevirdi.
"Evet, aptalın tekiyim. Evet, bir sürü hatam oldu. Ama İrem, bunları telafi etmek için elimden geleni yaparım. Lütfen, beni affet. Kaldığımız yerden devam etmeye o kadar ihtiyacım var ki..." Sonlara doğru sesi kısılmıştı. Sanırım ilk defa onu affetmenin sınırına bu kadar yaklaşmıştım. Ama kulaklarımda yine o içimi acıtan cümle yankılandı.
Üstelik tedavi sürecinde yanımda o olmuşken.
"Sen git Sude'yle kaldığımız yerden devam et. Malûm ben varken onu seçmeyi seversin sen."
*
Off bölümü yazmadan önce başka düşünüyordum şimdi bambaşka. Gidişat beni ürkütüyor yahu. Bir yandan kavuşturasım var bunları diğer yandan Tuna hala iflah olmadı. Akıllanması lazım.
Sizce Tuna ne yaparsa İrem onu affeder?
![](https://img.wattpad.com/cover/168165681-288-k330036.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SISKA || texting
Short Story*TAMAMLANDI* 053*: Saçların sence de fazla aşık olunası değil mi? 053*: Sanırım ben önce sana sonra saçlarına vuruldum yayınlanma tarihi: 21.11.2018 bitiş tarihi: 25.12.2020