13.Bölüm
(Bölümün adını "Enginar" koyasım vardı ^^)-Joon & Jin
Joon şok içinde bakıyordu karşısındaki omegaya. “Ne demek yemek yiyemiyorum?”
Jin bıkkınlıkla nefesini verdi ve bu sırada dudaklarını büzdü. Bu hareketi Joon’un dikkatini zaten kırmızı olan dudaklarına yöneltmişti.
“Fruteryan besleniyorum diyebiliriz bu aralar, sadece meyve ve bazı yemişler.”
“Bu hayatımda duyduğum en saçma şey.” Joon kabalık etmek istemiyordu ama Jinny’nin şimdiden biraz kilo verdiğini anlayabiliyordu. Zaten boyu uzundu ve zayıftı.
“Jimin’den biliyor olman lazım omegaların metabolizması hassastır.” Jin durumu kendisini maskara etmeden nasıl açıklayabilir diye düşünüyordu. Muhtemelen boşunaydı çünkü rezil olamamasının imkanı yoktu!
“Tabi ki bilirim.” Joon elindeki menüyü karıştırırken onun yiyebileceği bir yemek bulmaya çalışıyordu. “Yine de bu biraz fazla değil mi? Jimin bunu sadece heat* döneminde yaşıyor.”
Jin koyver gitsin diyordu, her türlü rezilliğimiz çıkmış. “Ben şuan kızgınlıktayım.”
Joon menüye bakarken bir an yanlış mı duyduğunu düşündü. Anormal bir şey duymamış gibi suyuna uzandı ve yavaşça bir yudum aldı. “Enginar yiyebilir misin sence?” Gülümsediğinde gamzeleri kendisini belli etti hemen.
“Enginar?”
“Evet, hafif sayılır, deneyelim mi?”
Jin başını salladığında Joon da siparişleri vermek için garsonu çağırdı. Sonra tekrardan ona dönmüştü.
“Evet neden metabolizmam yavaşladı demiştin güzelim?”
“Kızgınlıktayım.”
Namjoon şimdi suyu kafasına dikti.
“Seni rahatsız ediyorsa kalkabiliriz.” Jin utanmış görünüyordu.
“Hayır, sadece,” Joon derin bir nefes aldı ve karşısındaki güzelliğe baktı yeniden. “Bu şekilde nasıl gezebiliyorsun?”
“Anlamadım?” Jin’in gözleri bir anda alev aldı.
Joon elini alnına dayamıştı. “Senin için zor değil mi demeye çalışıyorum. Jimin o dönemlerde odasından asla çıkmaz.” Namjoon bir yanlış anlaşılmayı daha kaldıramazdı artık.
“Aa pardon.” Jin yerin dibine geçiyordu tatlı tatlı. “Bu tam bir kızışma değil. Hafif bir versiyonu ve bir haftada geçmiyor.” Jin iki elini birden kaldırdı. “Hayatıma devam etmek zorundayım.”
“Lütfen daha net açıkla güzelim.”
Jin kendisine o telefon görüşmesinden beri her güzelim dediğinde heyecanlanıyordu.
“Eş yoksunluğu sebebiyle gelişen kızgınlık.” dedi tek seferde, nefes almadan. Evet, artık söylemişti. YoonGi dışında birisine bu gereksiz ve rezil bilgiyi vermişti.
Namjoon ona bakıyor ama cevap vermiyordu.
Al işte dedi Jin’in kafa sesi, bozdun çocuğu.
Jin bekledi...
bekledi...
Yemekler geldi ve masaya yerleştirildi, hatta Jinny biraz tattı ve belki azıcık yiyebileceğine karar verdi. Joon hala Jin’i izliyor ve konuşmuyordu. Böyle olacağını tahmin etmişti Jin, öylesine flört ediyorlardı ve gelip ona saçma sapan sorunlarını anlatmıştı. Elbette soğuyacaktı napacaktı ya? Kim onunla olmak isterdi ki? Jin’in bütün varlığı sorun kaynağıydı; kızışması, yoksunluğu, ailesi, geçmişi...
Yine de Joon belki daha farklı çıkar diye ümit etmişti içten içe, Jimin abisini anlatırken onun nasıl sorumluluk sahibi olduğunu vurgulamıştı. Babası onunla ilgilenmezken o Minie’nin yanında olmuştu. Jin onda belki de YoonGi’de gördüğü bağzı özellikleri gördüğünü düşünmüştü.
Jin kalbi kırılmamış gibi yapmaya çalışıyordu, her an aşağıya doğru sarkan dudaklarını normal tutması ve ağlamaması lazımdı. Jin yine baş belasıydı, yine sorundu ve kimse hayatında bela istemezdi.
“Kalkabilir miyiz? YoonGi geç kalmamdan hoşlanmayacaktır.” Oysa Jin sesinin titremesini hiç önleyememişti.
Sesindeki pürüz Namjoon’u kendisine getirdi. “Seni eve yine ben bırakacağım, en azından yemeğimizi bitirelim olmaz mı?” Joon elini onun elinin üzerine koydu. “Bir süredir seninle vakit geçirmek için bekliyordum.”
Jin’in kalbine bir sıcaklık yayıldı, çok güzel bir histi. Elini yavaşça okşadığında bedenini bir karıncalanma hissi kapladı.
“Cevap vermeyince rahatsız olduğunu düşündüm.”
“Jin,” Namjoon onun kendi gözlerine bakması için bekledi. “Sürekli herhangi bir şey olduğunda rahatsız olduğumu sanıyorsun güzelim.” Elini avucunun içine aldı ve tuttu. “Senden hiçbir şekilde rahatsız olamam.”
Jin içinde yeşeren umuda dur diyemiyordu. Dudaklarının uçlarının ister istemez yukarı kalktığını hissedebiliyordu.
“Sadece düşünüyordum, kokun her zaman çok farklıydı. Başka omegalar senin kadar güçlü kokmuyor. Bununla bir ilgisi var mı? Çünkü ben daha önce hiç böyle bir olay duymadım.” Tıpkı genetik olarak eş olan omega ve alfaları duymadığım gibi.
“Benim annem bir alfa, Joon.”
Joon bu omega ile bildiği tüm gerçeklikleri sorguluyordu. İşte karşısında kanlı canlı bir baskın omega vardı.
Bir çocuğun dişil/eril cinsiyeti sperm sahibi tarafından belirlenirken çocuğun baskın mı pasif mi olacağı tamamen çocuğu taşıyan ebeveyn tarafından belirleniyordu. Alfa dişiler hemen hemen her zaman baskın çocuklar dünyaya getirirdi, baskın alfalar, baskın betalar...ama omega bir çocuk dünyaya getiren bir alfa? İşte bu çok zor rastlayabileceğiniz nadide bir omega olurdu. Ve Joon’un karşısında tüm nefes kesiciliği ile duruyordu.
“Tanrım, feromonların o yüzden bu kadar güçlü.” Joon’un kafası allak bullak olmuştu. Onun gibi omegalar çok değerliydi, normal bir alfa dişinin aksine bir alfaya bir sürü baskın alfa çocuk verebilirdi. Onun gibi omegalar alfa aileler tarafından avlanıyordu resmen, el üzerinde tutuluyordu. Normal omegaların çocukları her zaman pasif gene sahip olurdu, çoğunlukla da pasif bir ikinci cinsiyete. (delta/ omega / gamma)
“YoonGi ve senin dışında kimse bilmiyor.” Namjoon onun gözlerinin içine baktı.
“Bana güvenebilirsin.” Bu yüzden oda artık ona yalan söylemeyecekti. Yine de önce bu konuyu açıklığa kavuşturmalıydı. “Eş yoksunluğu meselesi nedir bakalım?”
“Ben baskın bir omega olarak, normal omegalardan daha fazla bilirsin işte, onlardan daha erken başladı benim kızgınlıklarım.” Jin anlatırken ufak ufak yemek yiyerek ona bakmamaya çalışıyordu. “İşte buna bağlı olarak bütün semptomlar, ihtiyaçlar falan daha fazla.”
Joon omegaların sonsuza kadar yalnız kalamayacağını ve her omeganın bir eşe ihtiyaç duyduğunu biliyordu zaten. Bu yüzden Jimin’i o betadan ayırmıştı. Kardeşinin zamanı geldiğinde doğru düzgün bir eşle olmasını istemişti. Bu durumda Jin’in eş ihtiyacı da diğer omegalardan baskındı demek.
“Sıra bende güzelim, şimdi sana anlatacaklarıma hazır olsan iyi edersin.”
Ve Joon ona aralarındaki tetikleyici DNA’dan bahsetmeye başladı.
to be continued...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You are in TROUBLE (Tamamlandı)
FanfictionNamjin / Yoonmin Güzellik bir lanettir ki Onu iyi bilir Her zaman ilk koparılan Fakat asla Büyüme şansı bulamayan gül -Bridgett Devoue OMEGAVERSE 25/10/2019 bin okunma alpha #1