11. Bölüm
-Jin & Yoon & Jimin
Jin NamJoon ile randevulaştığına inanamıyordu. Şu son haftalarda olanlar şaka gibiydi. Tanışmaları, öpüşmeleri... Ahn! Ne kadar da erken öpüşmüşlerdi öyle. Resmen Jinny kendisini onun üzerine atmıştı. Joon'un onu bırakıp gitmesi başta gururunu incitse de artık oda ona hak veriyordu. Önce birbirlerini tanımalarını istemişti.
Son dersi kalmıştı, sonra çıkışta onunla buluşacaktı. Jimin tabi ki bunu öğrenen ilk kişi olmuştu.
"Artık sana Unnie* demem gerekecek sanırım." Minie bir elinde kolası diğerinde tostu gülüyordu.
"Dalganı geç bakalım ufaklık." Jin onun kafasına arkadan hafifçe vurdu.
Üniversitenin kafeteryasında zıkkımlanıyor ve YoonGi'yi bekliyorlardı. Az sonra oda elinde iki tane dönerle geldi. (Evet DÖNER)
Ayranını masaya attı. "Şu ayran olmasa ne içeceğim ben be."
İki omega ona göz devirdi. "Ne kadar çok yiyorsun hyung." Jimin, Yoon'a hitap etmişti.
Yoon karnına patpatladı. "Yiyorum yiyorum ama kilo almıyorum."
Jin şimdi onu boğmak istiyordu. "Ben birkaç haftada beş kilo vermişim. Çünkü birilerinin aksine midem almıyor."
Yoon omuzlarını silkti. "Alfaların daha çok yediğini herkes bilir."
Minie gülümsedi. "Evet, haklısın abim de üç kişilik yiyor, büyük babam da."
Jimin'in örnek verirken asla babasından bahsetmediğini yakalıyordu YoonGi.
"Abim demişken, o herif seni tam çıkışta alsın." Yoon emir verme moduna geçmişti yine.
"Emredersiniz majesteleri." Jin onun ayranını alıp onun için çalkaladı.
"Sen neden yemiyorsun hyung?" Jimin, Jin'e bakıyordu.
"Gerçekten midem almıyor." Jin doktora gittiği için ne yaşadığını biliyordu artık. Omegaların metabolizmaları kızgınlık döneminde yavaşlıyordu. Vücudun ana önceliği sex oluyordu resmen. Bu yüzden bu dönemde omegalar ağır yemekler yiyemiyorlardı, sindirimleri zorlaştığı için. Jin de şuan genel anlamda bir çeşit kızgınlık yaşadığı için yemeklerde çok seçici hale gelmişti. Meyveler ve bir iki sebze dışında her şey midesini bozuyordu.
Jimin ona gülümsedi yerken. "Hyung ile yersiniz dersten sonra." Bu sırada tostunu yumularak yiyen Jimin'in dudağında bir kırıntı kalmıştı.
Yoon gerçekten bir klişe yaparak onu eliyle almamalıydı ama bu manzarayı gördüğü sürece o kırıntıyı üzerine eğilip dudaklarından yalamak istiyordu.
Jin kendi kafasının içine dalmışken, Yoon masanın üzerinden Jimin'in dudaklarına parmaklarını değdirdi. Kırıntıyı parmağının ucuyla alarak Jimin'in diline doğru itti.
Jimin ne olduğunu değerlendiremeden YoonGi'nin parmağını yumuşakça emdi. Kan öyle bir hücum etmişti ki, kulakları zonkluyordu.
Yoon parmaklarına kapanan o dolgun dudakların ipeksi hissinin üzerine birde kendi parmağını yavaşça emince taşlaştı. Masadan geriye gidip oturduğu yere sindiğinde aralarındaki dev masaya şükrediyordu.
Jimin pancar rengindeydi artık.
Jin düşüncelerinden uyanmış ve olanları yakalamış olsa da müdahale etmemişti. YoonGi harika bir alfaydı, ama çok yalnızdı. Hayatını diğerlerini korumaya adamıştı. (En çokta kendisini) Onun mutlu olmasını istiyordu Jin.
İkisi de bakışlarını birbirinden kaçırarak durumu daha da komik bir hale getiriyordu. Jimin kolasını dikmiş ve bu sırada gözlerini ona çeviren Yoon'un bakışlarını görünce de tıkanmıştı.
Burnundan kola gelene kadar öksürdü.
"Ayysh! Çocuksunuz siz." Jin onun sırtına vuruyordu.
"Vurma öyle öküz gibi Hyung." Yoon elini Jimin ve Jin'in elinin arasına atmıştı. Jimin kafasını ona çevirmiş ve aniden yeniden öksürmeye başlamıştı.
"Al işte şimdi de tükürüğü ile boğulacak." Jin daha genç olan omegaya gülüyordu.
Birazdan Jimin ölüm tehlikesini atlatmış ve derslerine devam etmeye gitmişti. Yoon da kendi dersine gitmeliydi.
"Seni yalnız bırakıyorum ama, bana mesaj attığın an gelirim." YoonGi ona el salladı ve kalktı.
Jin'de bu arada veletler yokken kafa dinler diye düşünüyordu. Nerede o şans?
Önüne pat diye oturan kişiyle gözleri kocaman ondu Jin'in.
"Taehyung?"
"Selam." Ona selam verişi bile nasıl kaba nasıl da sertti. Halbuki Jin onun başkaları ile konuşurken nasıl eğlenceli ve güleç olduğunu görmüştü. Kendisinden haz etmiyordu herhalde.
"Selam."
Taehyung ufak ufak dudaklarını dişliyordu.
"Hobi'yi görmedim bugün." Dedi Jin, araları iyi değildi ve tuhaf havayı dağıtmaya çalışıyordu işte.
"Bende sana onu soracaktım." Tae ona dümdüz bakıyordu.
"Mesaj atar sorarım." Jinny birazda o an onunla konuşmaya devam etmek zorunda kalmamak için telefonunu çıkartıp Hoseok'a mesaj yazdı.
Jin: Bebeğğğğiiiiiimmmm*** Neden burada değilsin? Seni özledim :))
Hobi sanki o an ondan bir mesaj bekliyordu.
MyHobi: Abim evleniyor dostum, şehir dışındayız. Gelinin memleketine geldik.
Jin gülümsemiş haberi Taehyung'a vermek için başını kaldırmıştı ki Taehyung'u çok tuhaf bir pozisyonda yakaladı.
Masadan ayağa kalkmış, Jin'in üzerine doğru eğilmiş ve gözlerini kapatmıştı.
"Taehyung?" Jin konuşur konuşmaz kafasını iki yana salladı ve gözlerini açtı beta.
"Sonra görüşürüz." demişti ve anında ayrılmıştı oradan.
Jin ise Hoseok'a bir tebrik mesajı yazıp kafeteryadan çıkmıştı. O kadar tuhaftı ki! Tanrım ne yapıyordu ki o an?
Jin ne yaptığını anladığında mal gibi durdu yolda. ONU KOKLUYORDU. Bu yüzden gözleri kapalıydı.
Lanet olsun ama diyordu Jin. Yoon onu ara ara işaretliyordu ama bu sabah rutinlerini tekrarlamamışlardı.
to be continued...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You are in TROUBLE (Tamamlandı)
FanficNamjin / Yoonmin Güzellik bir lanettir ki Onu iyi bilir Her zaman ilk koparılan Fakat asla Büyüme şansı bulamayan gül -Bridgett Devoue OMEGAVERSE 25/10/2019 bin okunma alpha #1