Ohio Eyalet Üniversitesi
Fiona Duncan
Veterinerlik Fakültesi
Gözlerimi diplomadaki okulun ambleminde tuttum bir süre. Çok kararsızdım. Calum Hood'un evinin önünde, elimde olan diplomaya gözlerimi dikmiş bekliyordum. Tükürdüğümü yalayarak iş teklifine 'olabilir' demiştim.
Paraya ihtiyacımız vardı.
Tamam, üç kişi bir kafede çalışıp harçlıklarımızı çıkartıyorduk. Ama bizim hayallerimiz vardı. Ödememiz gereken faturalar, gitmemiz gereken geziler, konserler ve festivaller vardı. Los Angeles'a parasızlık yüzünden evde oturmak için gelmemiştik.
Kapıya iki defa tıklattım, ardından beklemeye başladım.
Gergindim.
Calum dün, bize geldiğinde bana ılımlı davranmıştı. Bu hoşuma gitmişti çünkü bir hırsız olmadığım ortaya çıkmıştı.
''Merhaba,'' koyu gözlerini gözlerime dikmiş bana bakan Calum sayesinde düşüncelerimden sıyrılıp gülümsedim ''Hey,'' çıplak ayaklarının parkede çıkarttığı ses beni biraz rahatsız etse bile o yana kayıp bana baktı ''Geçsene,''
Kapıdan içeri girdim.
Evi tabiri caiz bok götürüyordu.
''Biraz dağınık ev, kusura bakma. Köpek sahibi olunca,'' gergince gülerken ona yardımcı oldum ''Sorun yok,'' dedim gülerken ''Olabilir böyle şeyler.'' elini ensesine götürdü, bir dakika ikimiz de sessiz kaldık.
Gözlerimi evinde gezdirmeye başladım bir süre. Büyük bir evi vardı, zaten Hollywood'da genellikle zengin kesim otururdu yani bu kadar büyük olması çok normaldi. Calum koltuğa oturmamı bekleyerek elini koltuğa doğru uzattı ''Geç bakalım,'' komutuna uyup koltuğa oturdum, o da karşıma oturarak dirseklerini dizlerine yasladı. ''Kendinden bahsetmek ister miydin?'' dedi gülerek ''İlk iş görüşmen heralde.''
''Ah,'' heyecanlıydım ve biraz gergindim. Daha dün tartıştığım adamın evine iş aracılığıyla gelmiştim. ''İsmim Fiona, 23 yaşındayım. Columbus'luyum dört sene önce buraya taşındım iki arkadaşım ile beraber.'' gözlerimi üzerinde dolaştırdım, dikkatlice beni dinliyordu.
Küçükken annem beni bakıcıya bırakırken kadına sadece yaşını sormuştu.
''Veterinerim. Bir klinik/dükkan açmak istiyordum buralarda. Sermaye olmayınca biraz hayale dönüştü.'' kafasını salladı, eline diplomamı uzattım.
Duke'un pati sesleri merdivenden gelince gözlerimi oraya çevirdim, minik kuyruğunu sallaya sallaya aşağıya inip mutfak girişindeki yemek kabına doğru ilerledi. Calum ise hala diplomama bakıp düşünüyordu.
Bu kadar düşünecek ne vardı ki?
''Duke benim için çok önemli.'' deyiverdi bir anda, diplomama bakarken ''Yalnızken yanımda hep o vardı. Aylarca, günlerce dışarı çıkmadım sadece Duke ile beraberdim. Şarkı yazarken, beste yaparken hep yanımda o vardı yani, o benim ailem gibi. Bu yüzden, onu kaybedersem gerçekten benim için büyük bir çöküş olur. Ona gerçekten çok iyi bakacak birisine ihtiyacım var.'' diplomamı masaya bırakıp gözlerini bana çevirdi, ben ise gıkım çıkmadan onu dinliyordum ''O gün, senden onu istediğimde bana vermemen gerçekten beni sinirlendirdi ama sonra düşündüm ki, bana bile vermemekte bu kadar ısrarcı olduysan, bir gün eğer başına böyle bir şey gelirse onlara da vermezsin diye düşündüm.'' utançla güldüm, ellerime baktım ''Sadece, hayvanlara dayanamıyorum. Tek birisine zarar verilmiş olması bile beni kahrediyor.''
''Bu yüzden, sana güveniyorum. Ona bakmanı istiyorum. Ben turdayken senin evine bırakırız. Bazı günler buralarda da stüdyo işlerim oluyor o zamanlar da gelip evde bakarsın, bir de günlük yürüyüşe çıkartmanı isteyeceğim senden. Sabah işe gitmeden götürürsün, akşam ise işten döndüğünde.'' gülümsemem gittikçe genişlemeye başlamıştı, hızla kafamı salladım ''Seve seve yaparım bunu. Duke çok güzel ve şirin bir köpek.'' ellerini koyu kıvırcıklarında gezdirdi ''Saatlik yirmi dolarda anlaşabileceğimizi düşünüyorum.''
Saatlik yirmi dolar mı dedi o?
''Ah, yani Calum bu biraz fazla,'' kafasını iki yana salladı, devam etti ''Duke herhangi bir köpek değil, özel bir köpek.''
Pekala, umarım bu adam kafayı sıyırmamıştır. Duke'a bu kadar bağlı olması beni biraz korkutmaya başlamıştı.
''Pekala, o zaman anlaştık.'' elini bana uzattı, elini tutup sıktım.
Kemikli parmaklarının arasından parmaklarımı çekmek istememiştim. Soğuklardı ve yumuşaklardı.
Sonunda elini elimin arasından çekebilmişti.
''Kahve içmek ister miydin?'' gözlerimi televizyonunun üzerindeki saate çevirdim ''İş yerine ben bırakırım seni, endişe etme.''
Bu kadar iyi davranması beni germeye başlamıştı artık.
Ayağa kalktı, ben de onu takip ederek ayaklandım. Beraber inanılmaz dağınık salonundan çıkıp mutfağa ilerledik. ''Ne zaman başlıyor turunuz?'' mutfak dolaplarından birisini açıp içinden kupa çıkarttı ''Bir ay sonra. İnanılmaz yoğun bir tur olacak. Tüm dünyayı gezeceğiz neredeyse.'' kaşlarım kalktı, ''Wow,'' dedim gülerek ''Gerçekten bu kadar ünlü olduğunuzu bilmiyordum.'' kahve makinesine su doldururken o da güldü, eline düşen damlaları altındaki şorta silerek bana döndü ''Çok çok ünlü olamadık henüz, bir şeyler yapıyoruz.'' dudaklarımı birbirine bastırdım, ''İnternet öyle demiyor ama.'' derin bir iç çekti, ''İnternet çok şey söylüyor. Korkunç bir yer. Asla hiçbir şey silinmiyor.''
Dün gördüğüm şey ile gülmemek için kendimi zor tuttum. Calum'un snapchat ifşası.
''Muhtemelen görmüşsündür. Malum şeyi.'' bilmemezlikten gelmeye çalıştım, kaşlarım kalktı ''Mm, acaba neyi?'' suyu makineye kahveleri yerleştirip bana baktı ''Hadi ama Fiona, görmüşsündür. O fotoğrafı.'' yanaklarımı şişirdim, ardından dudaklarımdam minik bir kıkırtı kaçtı ''Gördüm, üzgünüm.'' gözünü ovdu, o da gülmeye başladı ''Tek bir dileğim olsa, o da o fotoğrafı tüm dünyadan yok etmek olurdu. Yıl 2018 ama hala karşıma çıkıyor. Korkunç.'' bu sefer derin bir iç çekme sırası bendeydi.
Üniversitede, bir partide, çok sarhoş olmuştum. Daha sonra bütün okula yayılan o tatsız fotoğraflar ortaya çıkmıştı.
Yakın bir erkek arkadaşıma, göğüslerimden içki içirdiğim fotoğraf.
''Ciddi olamazsın,'' dedi gülmeye başlarken ''Tanrım, ah, çocuk sana kesinlikle abayı yakmıştır o olaydan sonra.'' kafamı utançla iki yana salladım ''Zaten abası yanıkmış. Bu da üzerine gelince her şey daha da karmaşıklaştı. Sonuç olarak artık öyle bir arkadaşım yok ama üniversite yıllığında o fotoğraf var. Manipülasyon.''
''Aman tanrım,'' dedi kahkaha atarken ''Yıllıkta mı? Korkunç bu!'' kahve makinesinden gelen tık sesiyle oraya döndü ''Ya,'' dedim ellerimi birleştirip ''Senden daha berbat durumda olan insanlar da var.''
Sandalyeye oturdum, elimde kahveyi tutuşturup masanın öbür tarafındaki sandalyeye oturdu.
''Sinirli olmadığın zamanlar konuşuluyormuş seninle.'' parmağımı bardağımın ucunda gezdirmeye başladım ''Yapmadığım bir şey konusunda yapmışım gibi ısrar edilince deliriyorum.'' ellerini suçluymuş gibi kaldırdı ''Haklısın, kim olsa sinirlenir. Ama o halini keşke görseydin, kucağında Duke olmasa üzerime atlardın.'' kendimi tutamayıp güldüm bir anda ''Gözüm hiçbir şeyi görmüyor Calum, napayım kötü bir alışkanlık.''
''O zaman seni sinirlendirmiyoruz, sinirlendirecek bir şey yapmıyoruz.'' dudaklarımı büzdüm ''Mm,'' dedim Calum'a bakarken ''Yapmazsanız mutlu olurum.'' güldü.
Gülerken tombul yanakları daha da tombullaşıyordu, gözlerinin yanlarında oluşan minik kırışıklılar Calum'u çok şirin bir adam yapıyordu. O gün olan gıcık adam gitmiş, yerine çok şirin ve anlayışlı bir adam gelmişti. Bu kadar kibar olduğunu hiç düşünmemiştim ayrıca, arkadaşımmış gibi benimle oturmuş kahve içiyordu.
''Ah,'' dedi güldükten hemen sonra ''Yeni bir arkadaş kazandık anlaşılan,''
***
bilgisayardan italic yazı falan nasıl yazılıyor abi djaskfdsjkfsl
