twenty-three | calum's pov pt2

150 23 26
                                    

Gözlerimi yummuş mezarı andıran minik yatağımda uzanmış, başımın ağrısının geçmesini bekliyordum. Her saniye canımı daha çok yakan ağrı resmen gözlerimden yaş gelmesine sebep olmuştu. Artık dayanamıyordum resmen bu ağrıya. Arada bir böyle gelip, nöbet geçirtiyordu bana. 

Neyseki Fiona'nın yanında hiç olmamıştı. Keşke şuan yanımda olup bana bu ağrının geçeceğini söyleseydi.

Ashton hızlıca perdeyi çekti, elini alnıma koydu ''Doktor az sonra gelecek, tamam mı? Sakinleşmeye çalış.'' minik yataktan çıkmaya koyuldum, ''Biraz hafifliyor,'' dedim mırıldanarak, konuşmak bile zor geliyordu şuan. Ashton endişeyle suratıma bakmayı sürdürdü. Korkuyordu, korktuğunu iliklerime kadar hissediyordum.

İki sene önce, Sounds Good Feels Good turundayken bana bu hastalığın tanısı konmuştu. Beynimde iyi halli bir tümor vardı. Bu haberi aldıktan sonra zaten yıkılmıştım, uzunca bir araya çıkmak istemiştim. İyi halliydi, evet, zararsızdı fakat doktor stres ve üzüntü anında her şeyin değişebileceğini söylemişti. Nia ile de bu yüzden ayrılmıştık zaten. Buna katlanamayacağını ve bu üzüntüyle yaşamak istemediğini söylemişti. Haklıydı. Kim öleceğini bile bile birisine hayatını adayabilirdi ki?

Arada bir böyle ufak nöbetler geçiriyordum, evet. Ama Fiona ile olduğumdan beri hiç böyle bir şey olmamıştı. Turun Amerika ayağında sadece bir kez nöbet geçirmiştim hatta. Şimdi Avrupadaydık, üç gündür bu ağrı ile uğraşıyordum denilebilirdi. Turu yarıda kesip eve, sevgilime dönmeme çok az kalmıştı.

''İlaçlarını içerse biraz rahatlar belki,'' dedi Michael otobüse binip, yanımıza ulaştığında. O da çok gergindi. Şuan İngiltere'den Belçika'ya giden yol üzerindeydik. Hepimiz çaresizdik. İki gün önce benimle konserden önce ilgilenen doktor şuan buraya geliyordu. Ona minnettardım. 

''İçti,'' dedi yanındaki Luke, hepsi korkuyla bana bakıyordu. ''Sakin olun,'' dedim mırıldanarak, ''Ben iyiyim çocuklar. Sadece klasik nöbetlerden birisi.''

Ashton kafa salladı ''Aynen öyle, bir şey yok. Geçecek bu da elbet. Doktor bir doz fazla ilaç verdiğinde her şey iyi olacak.'' 

''Biraz iyi şeylerden bahsedelim,'' dedi Luke, ''Fiona ile konuştun mu bugün?'' kafa salladım, ''Az konuşabildim. Acı çektiğimi görmesini istemedim. Duke'la film izliyorlardı. O kadar çok özledim ki ikisini de.'' Ashton güldü, gülüşünün altında yatan gerginliği anlayabiliyordum.

''Adam evleniyor, iki gün sonra tura sürüklüyoruz.'' Michael kıkırdadı ''John'a kalsa Calum'u ayak üstünde bir gün bekletecekti. Tura gelmesi onun için bir ödül.'' güldüm, John Instagram paylaşımımı pek iyi karşılamamıştı ya.

''Siz bir de Fiona'nın annesiyle babasını görseydiniz.'' dedim iç çekerek, beni inanılmaz strese sokmuştu bu durum. ''Ohio'ya gidecektik evlendikten sonraki sabah, canım çıkacaktı ama neyseki sonra Fiona annesini aradı ve tura gideceğimizi çok yorulacağımı, noelde beraber olacağımızı söyledi.''

Ashton kahkaha attı, ''Joy seni öldürür. Karınla ilk noeli orada geçirmezsen, düşünemiyorum bile.'' Luke ve Mike'ta ona katılarak güldüler, Luke derin bir iç çekti ''Hepinizin noelde annesine götürecek bir sevgilisi var.'' dedi, aşk acısı çekiyordu altın çocuğumuz. Sierra onu terketmişti.

Michael Luke'a baktı ''Aww,'' dedi mırıldanarak, ''Heather'ı götürürsün sen de, o gece çok yakındınız.'' güldüm, Luke'a baktım. Luke göz devirdi ''Heather harika bir arkadaş bir kere. Ben bir süre daha yalnız takılacağım.'' Ashton göz devirdi, Michael güldü ''Fiona'nın arkadaşları da işinize yaradı ya.''

''Seni döverim Mike,'' dedi Ashton, Michael ve Luke gülmeye başladı. Bu boş muhabbet bana baş ağrımı unutturmaya başlamıştı bile. ''Fiona ve Valerie kavga etmiş mi?'' dedi Ashton bana bakarak, kafamı iki yana salladım ''Fiona onun söylemesini bekliyor. Ne kadar dayanacak diye merak ediyormuş.'' Ashton derin bir iç çekti, ellerine baktı.

dear fiona, count me in | hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin