seven | facetiming

233 33 9
                                    

4 Ağustos 2018

Calum arıyor...

FaceTime sesini duyan Duke havlamaya başladı, kaşlarımı çattım. Akşamın onunda beni kim arıyordu?

Telefonumun ekranında Calum'un fotoğrafını görünce gülümsedim, Duke'u kucağıma alıp telefonu açtım ''Merhaba!'' dedim gülerken, Calum kıkırdadı Duke ise kafasını yana çevirip televizyona bakmaya devam etti ''Oğlum, baban arıyor baksana buraya!'' Calum'un isyan dolu sesini duyarken güldüm, Duke ise hiç umursamadan televizyona bakmayı sürdürdü.

Calum derin bir iç çekti ve güldü ''Şuna bak, ben ikinci günden onu özlüyorum o ise suratıma bile bakmıyor.'' Duke'un kafasını öptüm, ''Nasıl gidiyor tur? Dün olan konserinizi izlemeye çalıştık ama beceremedik.''

Kendisini yatağa bırakıp telefonu yan tutmaya başladı "Daha ilk gün bitti ve ben yorgunluktan ölüyorum. Unutmuşum resmen nasıl olduğunu." gözlerimi suratında gezdirdim bir süre. Elini yanağının altına koymuştu. Yanakları sıkışmış bir şekilde bana bakıyordu. Tombul yanaklarını sıkmak istiyordum.

"Dört ayımız var. Gerçi bir ay falan sonra burada konseriniz var ama, özleyeceğiz seni yine de." dudaklarında bir gülümseme oluşurken dikkatlice bana bakmaya başladı.

"Sen de özleyeceksin yani, öyle mi?" 

Tabii ki özleyecektim. Calum'la vakit geçirmek dünya üzerindeki en harika şeylerden birisiydi. Öncelikle çok eğlenceli bir insandı ve şakaları komik olmasa bile, tamam bazıları komikti, sizi güldürebiliyordu.

Duke'a olan sevgisi beni benden alan şeylerden birisiydi. Bebeği gibi ona bakıp onu koruması beni ona neredeyse aşık eden, ona aşıktım, şeylerden birisiydi.

''Elbette, seni ve baba şakalarını deli gibi özleyeceğim.'' güzel kahkahasını bana bahşederken saniye saniyesine kaydetmek istedim onu.

''Baba şakaları ha...Oradayken öyle demiyordun ama!'' dedi sitemli ve gülerek. 

Duke babasının gülüşünü duyarak ekrana döndü, o meşhur kurtvari havlamasını yaptığında ikimiz de gülmeye başladık. ''Oğlum!'' dedi Calum coşkuyla, ''Seni çok özledim, sonunda farkına vardın babanın.'' Duke kuyruğunu sallayarak ekrana havlamaya devam ederken Calum ise ona güzel sözler söylemeye devam etti.

11 Ağustos 2018

Haftalık Calum ile yaptığımız FaceTime görüşmelerinden birindeydik yine.

''Sonra Michael osurdu, tanrım duyduğum en kötü kokulardan birisiydi. Hala küçük bir çocuk gibi.'' dedi parmaklarını kıvırcıklarının arasından geçirirken.

Uzun bir FaceTime olmuştu. Calum, Duke'u gördükten yarım saat sonra sadece bana bakmış, sürekli tur ile ilgili bir şeyler anlatmıştı. Ben ise hayran hayran onu seyrediyordum.

Canlı yayınları Duke ile kaçırmamaya özen göstererek her gün neredeyse konserlerini izliyorduk. Şuan Avustralya'dalardı ve Calum konserden sonra bizi aramıştı. 

''Sen,'' dedi bana bakarak ''Neler yapıyorsun? Duke sana zorluk çıkartmıyor değil mi?'' kafamı iki yana salladım ''Hayır, merak etme. Çok iyi anlaşıyoruz. Evde olan herkesi de kendisine alıştırdı.'' güldü, konuşmaya devam ettim ''Klinik için yer bakıyorum bir kaç gündür, iki alt sokakta güzel bir yer buldum ama bakalım, ay sonuna belki tutabilirim.'' gözleri kocaman açıldı, mutluluğunu yüzünden okuyabiliyordunuz. ''Bu harika bir haber Fi! Senin için çok sevindim. Umarım en kısa sürede tutabilirsin ve işlerini başlatabilirsin.'' 

''Seni özledim bir de,'' deyiverdim bir anda. Hiç düşünmeden Calum'a onu özlediğimi söyledim.

Yüzünde oluşan kocaman gülümseme ile bana bakmayı sürdürdü ''Ben de seni özledim. Hem de çok.'' bu sefer gülümseme sırası bendeydi. ''Geldiğimde seni yine bir yemeğe götüreceğim. Varlığına hasret kaldım.'' dudaklarımı birbirine bastırdım, şuan kalbim midemde atıyordu. Bu çok, fazlaydı. Bu kadar kusursuz ve hızlı olması...Fiona Duncan'ın şans kriterlerine ayrı ilerliyordu.

Aniden Calum'un otel odasının kapısı açıldı. Gürültülü bir şekilde bağırmalar oldu. Calum bana döndü, ''Agh, Luke geldi.'' kamerayı o tarafa çevirdi, Luke bana el salladığında ben de ona el salladım ''Merhaba Fi! Calum senden-'' Calum kamerayı hemen kendine çevirdi ve sessize alma tuşuna bastı.

Yanaklarımı şişirdim, gülmemek için zor tutuyordum kendimi.

Calum benden arkadaşlarına bahsetmişti.

Duke bana bakıyordu, sanki 'Benim bakıcımsın, tabii ki bahsedecek,'' der gibiydi ama Duke okadar kötü bir köpek değildi. Bunu 'Babam da sana aşık o yüzden bahsediyor,' şeklinde algılamaya karar vermiştim.

''Fi, şimdi kapatmam lazım, yarın yolculuğumuz var. Bir iki güne ancak arayabilirim sizi.'' gülümseyerek kafamı salladım, Duke'un patisini alıp ona 'baybay' yaptım. ''Görüşürüz Calum, seni özleyeceğiz.''

***


dear fiona, count me in | hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin