Gözlerim günışığında parlayan yüzüğümde geziniyordu. Her şey o kadar ani olmuştu ki, bu yüzükleri bile çok kısa sürede seçip hemencecik almıştık. Üzerimdeki gelinlik, Calum'un üstündeki smokin...
Nikahımızı kıydıktan hemen sonra Santa Monica'ya gelmiştik Calum'la. Sabahın erken saatlerinde burada sadece koşan insanlar görebilirdiniz. İnsanlar gün doğumunu izlemiş olsalar bile bu saate kalmazlardı tabii ki.
''Denizin önüne geçsene sevgilim, fotoğrafını çekeyim.'' gözlerimi Calum'a çevirdim, sonra denizin önüne geçtim. Calum, telefonunu çıkarttı. Elimdeki sahte çiçeği havaya kaldırıp öbür elimle de üstümdeki gelinlik dediğimiz, ama beyaz dantelli dizimin biraz altında biten elbiseyi yana doğru çekiştirdim. Otuz iki diş gülümserken Calum fotoğrafı çekti, ardından derin bir iç çekti. ''Çok güzelsin!'' dedi gülerken, kıkırdadım. Elimi kafama götürdüm, duvağım orada mı diye kontrol ettim. Ardından yan profilimi gösterdim Calum'a ''Bir de böyle çeksene.''
Calum güldü, birkaç poz da öyle çekip yanıma geldi. Arkamıza denizi aldık, kollarımı boynuna dolayıp yanağını öptüm. Bir tane öyle selfie çekti, sonra dudaklarımı öpüp bir de öyle selfie çekti.
Sonra, telefonu düz kayalığın üstüne bıraktı, zamanlayıcıyı ayarladıktan hemen sonra yanıma geldi. Kollarını belime doladı, ben de elimi omzuna koyup ona baktım. Birbirimize bakarken telefon fotoğrafı çekti. ''Düğün fotoğrafçımız çok yetenekli,'' dedi gülerken, kıkırdadım. Onu tekrar öptüm. Kendimi huzurlu hissediyordum. Mutluyduk, ikimizde. Yarın yokmuş gibi her anı yaşamak daha da mutlu ediyordu insanı. ''Çok kızacaklar bize,'' dedim gülerken, ''Hiçbirini davet etmedik.''
Calum omuz silkti, burnunu burnuma sürttü hafifçe ''Sence umrumda mı?'' dedi gülerken, ''Sevgilimle evlendim, karayiplerde balayı yapacağız hem...Şuan başkalarını kıçıma bile takmam.'' derin bir iç çektim, dudağını öptüm Calum'un.
''Evlilik aklımın ucundan bile geçmiyordu, dürüst olmak gerekirse.'' dedim, Calum güldü. ''Yani tamamen yabancı birisiyle anlaşabilme fikri bana çok uzak geliyordu. Ama sen,'' dedim, gözlerine odaklanmış bir şekilde ona bakarken ''Geldin ve tüm tabularımı yıktın. Tüm kurallarımı yerle bir ettin ve şuan seninle evliyim.''
''Soyadın Hood,'' dedi uzatarak, kıkırdadım ''Agh, Fiona Hood.'' Calum kafa salladı, sonra beni kucakladı. ''Şimdi, eve gideceğiz. Sonra herkese mesaj atacağız akşam benim evimde parti var diye. Orada da şampanya patlatıp bunu kutlarken herkese açıklayacağız.''
Gözlerine aşkla bakarken kafa salladım, Calum beni kucaklayıp arabaya doğru ilerledi. ''Duke anlayabilseydi eğer, evlendiğimize çok sevinirdi. Eminim bundan.'' güldüm, ''Duke'un gerçekten annesi oldum.''
Calum kahkaha attı, beni arabaya bindirdi.
Kendisi de bindikten sonra arabayı çalıştırdı. Evine doğru sürmeye başladı. Gözlerim tekrar elimdeki yüzüğe kaydığında gülümsedim, Calum'un zevki gerçekten harikaydı. Yüzük çok zarifti, ne çok büyük ne de çok küçüktü. Çok gösterişli bir şey olmaması da beni mutlu etmişti.
AVM'ye girdiğimizde beni istediğim gelinliği almaya göndermişti, kendisi de smokin alacağını söyleyip yanımdan ayrılmıştı. Gelinliğimi görmek istememiş, evlenmeden önce görmenin büyüyü bozacağını söylemişti. Bu beni güldürse de kabul etmiştim. Sonra, ben gelinliğimi almış onu beklerken elindeki kutuyla yanıma gelmişti, yanıma oturup yüzüğü parmağıma takıvermişti.
Bir evlenme teklifi, ya da gösterişli bir kutlama yoktu. Her şey çok hızlı gelişmiş, minik bir kilisede evlenmiştik.
''Annem muhtemelen Avustralya'da gösterişli bir tören isteyecek.'' güldüm, sahiden aileme ne diyecektim?
