nineteen | duke's mom

153 24 32
                                    

Calum huzurla gözlerini yummuş bilmem kaçıncı rüyasını görüyorken iPhoneumla yüzüncü kez fotoğrafını çekiyordum. Koca yanağını göğsüme yaslamış, dudaklarını büzmüş bir şekilde uyurken kalbimi çıkartıp önüne koymamak için bir sebep göremiyordum. O kadar kusursuz ve güzel gözüküyordu ki...Onu uyandırıp yanaklarını ısırmamak için kendimi zor tutuyordum.

Sonra aklıma dün gece geldi, dört saat önce uyuyabilmiştik ancak. Ben de yaklaşık bir saat önce uyanmıştım, içim içime sığmıyordu. Bir an önce uyanıp onu izlemek istemiştim. Her anını fotoğraflayıp o turdayken onu özlediğimde bakmak istediğim bir sürü fotoğraf çekmiştim. 

Parmaklarımı saçlarında gezdirmeyi sürdürdüm, kalkıp ona güzel bir kahvaltı hazırlamak istiyordum ama kollarını belime öyle sıkı sarmıştı ki hareket edersem onu uyandıracağımı biliyordum. Saçlarına öpücük kondurdum, Calum'da hissetmiş gibi gözlerini araladı. Dudaklarımı birbirine bastırdım, Calum dudaklarını şapırdatıp iç çekti. Sonra dudaklarında bir sırıtma oluşurken dudaklarını göğüslerimin arasına bastırdı ''Günaydın bebeğim,'' dedi, çatallaşmış sesi bana iç geçirtirken gülümsedim ''Günaydın,'' burnunu boynuma sürttü, ''Ne zaman uyandın? Çok az uyudun galiba. Seni hiç uyutmadım.'' 

Dün gece yaptıklarımızı ima ederken güldüm, omzuna hafifçe vurdum ''Bir saat oldu uyanalı. Seni izledim, bir sürü fotoğraf çektim.'' uzanıp dudaklarımı öptü, ''Biraz daha mı uyusak,'' dedi bana daha çok sokulurken, kollarımı boynuna doladım ''İşe gitmeliyim,'' dedim dudaklarımı sarkıtarak, Calum derin bir iç çekti ''Of ya,'' dudaklarını boynumda gezdirmeyi sürdürdü ''Seninle bir gün geçiririz diye düşünüyordum. Yarından sonraki gün uçuyoruz.'' diye mırıldandı, ellerimi yanaklarına koydum, kafasını kafamla aynı hizaya getirip onu öptüm. ''Hemen geleceksin ama, sonra hep beraber olacağız.'' belimdeki kollarını sıklaştırıp beni daha derin öptü.

Beni her öpüşünde sanki ilk kez öpüyor gibi hissediyordum. Büyük dudaklarının altında ezilen ona nazaran küçük dudaklarım sanki ilk seferiymiş gibi heyecandan titriyor ve ona ayak uydurmaya çalışıyordu. Calum'un üzerimdeki etkisi epey bir büyüktü tabii. 

Sağ elini bacak arama indirdi, minik daireler çizerken onu kendime daha çok çekip öpmeyi sürdürdüm. Calum'u her geçen saniye daha çok seviyor, ona daha çok bağlanıyordum. Bir gün beni bırakacak olsaydı eğer yıkılırdım, ama geçirdiğimiz bu güzel günler için ona asla kızgın olmazdım. Daha çok güzel günlerimiz olacaktı fakat bildiğimiz gibi, hiçbir şey sonsuz değildi.

''Yine ne düşünüyorsun ha?'' dedi Calum, dudaklarını dudaklarımdan ayırıp burnunu burnuma sürttü. ''Hiç, hiç bebeğim. Senin güzelliğine hayret ediyordum.'' dedim gülerek, Calum kıkırdadı. Dudaklarımı tekrar öptü.

Sabah sevişmesinin ardından ikimiz de o güzel hayal dünyasından çıkıp üzerimizi giyiniyorduk. Muhtemelen o stüdyoya gidecek, saatlerce kahveler yudumlayıp sesi kısılana kadar şarkılarını söylemeye çalışacaktı. Bense yine kızartma kokan kafeye gidip tüm gün ayakta kalacak ve belim kırılana kadar servis yapacaktım.

''Duke'u ben çıkartırım bugün,'' dedi Calum, aynadan bana bakarken, kafa salladım. Üzerime onun yeşil, üstünde Empathy yazan hoodiesini geçirdim. Calum güldü ''Birileri hoodieme çöküyor galiba.'' dedi, kollarını belime sarıp boynumu öptü.

''Hıhı, artık benim bu.''

''Benim olan her şey senin,'' dedi Calum sonra omzumu öptü ''Biraz daha odada kalırsak seni asla bırakamayacağım. Hadi yürü,'' dedi, sonra popoma vurdu. ''Tanrım,'' dedim gülerken ''Calum! Acıdı,'' Calum kahkaha attı, kapının kilidini açıp kapıyı araladı. Akşam odaya gelmeden önce olası bir Duke baskınına karşın kapıyı kilitlemişti. Bu yaptığının zalimce olduğunu söylememe vakit bile bırakmamıştı.

''Akşam yine bende olur muydun? Yarından sonraki gün gidiyorum ya hani, beraber vakit geçiririz.'' kafa salladım, ''Eve gidip birkaç giysi alayım, sonra hemen gelirim buraya. Sen gelmeden şef Fiona hünerlerini sergiler hem.'' elimi tutup üzerini öptü salona girmeden önce, ''Mm, harika olur. Fiona Duncan'ın dün yaptığı pirzoladan sonra yapacağı hiçbir şeye hayır demem.'' gülümsedim, ''Ha bir de, yatakta üstte olmak istemesi...Buna da asla hayır demem.''

''Sen hep böyle imalarda mı bulunacaksın?'' derken gülmeye başladım, kendimi tutamıyordum. Beni hem utandırıyordu hem de bu hoşuma gidiyordu. Calum güldü, omuz silkti ''Ben arsız bir adamım güzelim. Yapacak bir şey yok.'' 

Konuşmamızı Duke'un havlaması böldü. Ağzında getirdiği tasması ile bir Calum'a bir bana bakıyordu. Calum kıkırdadı, eğilip Duke'a tasmasını giydirmeye başladı.

Salondaki koltuktan çantamı aldım, Calum'a ayakkabılarını giyiniyordu. Duke sabırsız bir şekilde babasının yanında bir ileri bir geri koşarken gülümsedim, muhtemelen çok sıkılmıştı ve hemen dışarı çıkmak için sabırsızlanıyordu. ''Oğlum, anneye bir kahvaltı bile veremedik. Görüyor musun şu işi?''

Az önce, anne mi demişti bana?

Gözlerim kocaman açıldı, Calum sırıtarak bana döndü ''Annesi özür dileriz, yarın sabah telafi ederiz artık.'' 

Duke'un annesi mi olmuştum şimdi yani ben?

''Calum,'' dedim gülerken, ''Annesiyim ha?'' Calum kafa salladı gülerken, sonra hep beraber evden dışarı çıktık.

Eğer bu bir rüyaydıysa acilen uyanmam gerekiyordu. Calum çok...romantikti. Bulduğu her saniye bana imalarda bulunuyordu şimdi de bana Duke'un annesi olduğumu söylemişti. Daha çok umutlanıyordum, artık kesindi. Biz sevgiliydik. O beni seviyordu, ben de onu. Aramızda bir engel yoktu.

Calum arabasının kapısını açtı, ona teşekkür edip Duke'u kucağıma alarak onunla öne bindim. Calum' da sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Duke parmağıma minik minik ısırıklar bırakırken Calum'a döndüm. ''Duke'un annesi olmam Nia'ya saygısızlık olmaz mı?'' Calum omuz silkti, kafeye doğru arabayı sürmeye başladı. ''Nia hiçbir zaman tam olarak annesi olmadı zaten. Sadece bizde kalıyorken köpeği sevdiği için annesiydi. Ha bir de, ben yokken ona bakmayı kabul ettiği için. Merak etme, dert etmez sevgilim.''

Kafa salladım, Duke'un kafasını okşamayı sürdürdüm. ''Anladım,'' Calum gülümsedi, ''Hoodie sana çok yakışmış ama, yine söylemeden edemiyorum.'' ona öpücük attım, ''Teşekkür ederim, çok şirinsin Hood.'' 

''Bu akşam Tame Impala konseri var,'' dedim gülümseyerek, ''Ve bil bakalım kimin iki bileti var...'' Calum düşünüyor gibi yaptı. ''Duke'un.'' kahkaha attım, ''Tanrım, salak,'' diye mırıldandım gülerken ''Benim yahu!'' Calum kahkaha atmayı sürdürdü, sonra derin bir iç çekti ''Ve, sen de beni davet ediyorsun. Öyle mi?''

''Wow, seni akıllı çocuk.'' göz kırptı, ''Ee, ne sandın.''

''Gidiyor muyuz?'' Calum kafa salladı, ''Tabii ki! Tame Impala'ya bayılıyorum.'' 

''Harika. Stüdyodan gelirsin, evde yemek yeriz ve gideriz. Olur mu?'' kafa salladı, arabasını kafenin önünde durdurdu. ''Seni almaya gelirim, erken çıkarım ben de biraz stüdyodan.'' 

Uzanıp onu öptüm, gülümsedi ''Akşam görüşürüz o zaman sevgilim.'' dedim gülümseyerek. 

''Görüşürüz aşkım.''

***

çok mu vıcık vıcık oldular


dear fiona, count me in | hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin