nine | homecoming

245 30 44
                                    


12 Ekim 2018

Heyecandan ellerim titrerken gözlerimi duvardaki saate bir kez daha çevirdim. Sadece on beş dakika kalmıştı. 

On beş dakika sonra Calum, kapıyı anahtarıyla açıp eve girecekti.

Bugün 5SOS'un Los Angeles konseri vardı, Calum ise şehire girer girmez sabah evde olacağını bana söylemişti. Evinin anahtarı bende de olduğu için ona Duke ile güzel bir sürpriz yapmak istemiştim. Sabah beşte uyanıp Duke'la yürüyerek Calum'un evine gelmiştik. Gitmeden önce evini temizlettirdiği için evi şuan toplu duruyordu ve bende ona güzel bir kahvaltı hazırlamıştım. Onun planlarına göre, evine gelip eşyalarını koyacak ve daha sonra bize gelip Duke'u alacaktı. Uğraşmasını istemediğim için ona böyle bir sürpriz yapmak istemiştim. Parmaklarımı bana aldığı zincirde gezdirirken düşünmeye başladım, ya o benim gibi hissetmiyorduysa?

Yani, ben bariz bir şekilde ondan hoşlanıyordum. Bana davranışı, benimle konuşması, bana bakışı beni derinden etkiliyordu. Ama o beni arkadaşı olarak mı görüyordu? Bunu bir türlü kestiremiyordum. 

Ya da sadece bakıcısı olarak görüyordur.

Gözlerimi tekrar saate çevirdim, on iki dakika vardı. 

Duke alıştığı evinde dolanırken pati seslerinden tam olarak nerede dolaştığını anlayabiliyordum. O da sabırsızdı, babasının bugün geleceğini biliyordu muhtemelen. Calum'u benim özlediğimden muhtemelen daha çok özlemişti. 

Minik dinazoru ağzında koşarak salonun ortasına geldi, ardından koltuğa zıplamaya çalışırken başarısız oldu ve yere düştü. Bu yaptığı kalbimi acıtırken dudaklarımdan büyük bir kahkaha çıkıverdi. Yanına gidip onu kucakladım, koltuğa koydum. 

Salondan çıkıp sola döndüm,  antrenin ardından koridora girdim. Evi inanılmaz büyüktü, bunca odada sadece Calum ve Duke ne yapıyordu merak etmeye başlamıştım. Koridor sonunda olan  Calum'un odası olduğunu tahmin ettiğim yere doğru ilerledim. Odasını merak ediyordum, karıştırmak gerçekten hiç huyum değildi fakat ayaklarım oraya doğru gidiyordu ve ben de merak ediyordum.

Hemde çok.

Odasına girdiğimde etrafıma bakındım, odasına çok özen göstermemişti. Yani dizaynında. Dolabına doğru gidip dolabını araladım, içerisindeki kıyafetlere bakarken yüzümde bir gülümseme oluştu, dolabı tam olarak Calum gibi kokuyordu. 

Parmaklarımı kıyafetlerinde gezdirmekten vazgeçip dolabını kapattım, bu sefer camının yanındaki komidine doğru gittim. Evinde durmadığı için parfüm türevi bir şey yoktu ama komidinin üzerinde bir kaç kolye ve bileklik duruyordu. 

Parmaklarımın arasına bir bilekliği alıp ona bakmaya başladım, bu yaptığım hiç doğru değildi. Evine izinsiz girip odasını karıştırıyordum, o ise bana güvenip bana evinin anahtarını vermişti. Bu yaptığım gerçekten güven kıracak türden bir şeydi.

Ama odası tıpkı oun gibi kokuyordu.  Çarşafları, kıyafetleri her şeyde resmen Calum vardı. 

Bir anda belime dolanan kollar karşısında kaskatı kesildiğim hissedebiliyordum. Kafamdan aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissediyordum. 

Calum'un geldiğini asla duymamıştım.

''Hey,'' diye fısıldadı kulağıma, yutkundum. Resmen put gibi durup kalmıştım, heyecandan mı korkudan mı bilinmez nefeslerimin hızlandığını hissedebiliyordum. Dudaklarından bir kıkırtı kaçtı, kollarını sıklaştırdı ''Beni özlemedin mi?'' gözlerimi yumup derin bir nefes aldım, o ise devam etti ''Ben seni özlemiştim oysaki.'' alt dudağımı ısırdım, elimdeki bilekliği bırakıp ellerimi kollarının üzerine koydum ''Hey,'' dedim gülümseyerek ''Evine hoşgeldin.'' beni yavaşça kendisine çevirip kalçamı komidine yasladı, tekrar kollarını belime dolayıp bana çok yakın bir mesafeden bakmaya başladı.

''Üzgünüm, Duke'un oyuncağını arıyordum. Buraya getirdi sonra kayboldu.'' büyük dudaklarını birbirine bastırıp güldüğünnde bir sıkıntı olmadığını anlamıştım. Çünkü Calum'u iki üç kez sinirli görmüştüm ve sinirli olduğunda gerçekten bu halinden eser yoktu.

''Sorun yok, odama istediğin zaman gelebilirsin. Hatta istersen ben bile getiririm seni.'' gözlerinin içine bakarken nefesimin kesildiğini hissettim. Üzerimde nasıl olurdu da bu kadar etkisi olurdu?

Kollarımı boynuna doladım, ''Seni özledik,'' dedim gülümserken, ilk kez bu kadar yakındık. İkimize de bu cesaret nerden geliyordu bilinmez ama tek bildiğim onun yanımda olmasını deli gibi özlemiştim. Kendisini bana yakınlaştırdıkça vücudumun yandığını hissediyordum. Şuan olmazdı, onunla ilk sevişmemin şimdi olmasını istemiyordum ama Calum beni baştan çıkarıyordu.

Yakınlaşması ile bile mi? dediğinizi duyar gibiyim ama hey, bu Calum Hood. Karşınızda otursa bile onu arzularsınız!

''Ben de seni çok özledim,'' iç çekti, parmaklarını belimde gezdirmeye başladı.  ''Gitmeden önce sana yeterince sarılamadığım için kendime çok fazla küfür ettim. O yüzden gelir gelmez sana sarılmakla başlamak istedim işe.'' dedi gülerek. Kolları arasında eriyerek gidiyordum resmen ''Harika bir şekilde başladın,'' dedim ben de gülerek, parmağımı ensesinde gezdirmeye koyuldum. Böyle bir başlangıç yapacağımız aklımın ucundan bile geçmezdi.

''Sana sürpriz yapmak istedim, Duke'u direkt buraya getirdim. Eve gelip tekrar bana gelmek seni uğraştırır diye.'' kafa salladı, gözlerini bir dakika bile gözlerimden çekmiyordu. ''Teşekkür ederim, böyle karşılanmak beni çok mutlu etti. Duke'u salonda bıraktım,'' kafamı kaldırıp kapıya baktım, kapıyı kapatmıştı. Muhtemelen Duke gelip bu güzel anı bozsun istemiyordu.

Calum'ın gözleri dudaklarıma inmişti artık, o can alıcı hamleyi yapmak istiyordu bir an önce. Sonra tüm dizilerde olduğu gibi bu mükemmel anı bir şey bozmuştu, Calum'un sinir bozucu zil sesi. 

Derin nefes aldı, ''Sikeyim,'' dedi sessizce. Ardından tek kolu ile beni havaya kaldırdı.

Tek kolu ile belimden sarıp beni havaya kaldırdı.

Ellerimi sıkıca omuzlarına koyarken güldü ''Düşürmem seni,'' dedi beni yatağa oturturken. Ben hala neden böyle bir şey yaptığını düşünürken o ise telefonunu açmıştı bile.

Derin nefes aldım, Calum'u izlemeye başladım. Üzerindeki Peter Paul Cadbury tişörtü ona çok yakışmıştı. Calum'un en sevdiğim kıyafetlerinden birisi olabilirdi. Altına giydiği güzel siyah pantolon, elindeki yüzükler ve güzel kıvırcıklarıyla gerçekten inanılmaz seksi gözüküyordu. 

Telefonunda muhtemelen akşam olacak konser hakkında bir şey konuşuyordu. Konserden önce soundcheckleri olduğunu ve bir saate orda olması gerektiğini kendisi söylemişti. Karşıdaki kişi de onu onaylamış ve telefonları kapatmışlardı.

Sonunda odağı tekrar bana döndüğünde gülümsedim, yanıma oturup bana bakmaya başladı ''Akşamki konsere gelmeni istiyorum,'' dedi gülümseyerek ''Çok eğlenceli olacak gerçekten. Seni sahne arkasında görmek istiyorum.'' saçımı kulağımın arkasında sıkıştırıp gülümsedim ''Olur,'' dedim ''Neden olmasın?''

Bu sefer ben uzanıp onun yanağını öptüm, çenesi kasılırken donup kalma sırası ondaydı!

***

:D

dear fiona, count me in | hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin