five | girl talk

248 28 38
                                    

''Bugün son günümüz,'' gözlerimi Santa Cruz denizinden çevirip Calum'a baktım, bana o eşsiz gülüşlerinden birisini sergiledi ''Duke'u gezdirmek konusunda yani, merak etme senin peşini bırakmam.'' bana göz kırptığında dudaklarımı ıslattım ve güldüm. ''Üzüldüm bak şimdi,'' dedim alayla, kaşları hafifçe çatıldı. Ciddi olduğumu düşünüyordu belki de ''Seni görmek istemiyordum oysaki,'' bu sefer kahkaha attı, parmaklarını Duke'un tüyleri arasında gezdirdi. ''Tamam, zaten iki hafta sonra hiç görmeyeceksin. Bir kaç ay boyunca,'' yanaklarımı şişirdim.

İki hafta boyunca gerçekten güzel vakit geçirmiştik. Duke'u gezdirmek bahane, sadece birbirimizi tanımıştık. Ben mesela Calum'un gece çorapla uyuduğu detayını biliyordum. Ayakları her daim üşüyormuş, elleri de öyle. Kansızlık olduğunu iddia ettim bir süre ama o kabullenmek istemedi. 

Doktordan randevu aldım sonra ona, haftaya doktor randevusu var.

O da benim bir çok huyuma aşina oldu mesela; çabuk sinirlendiğimi, yoldan geçerken her tabelayı bire bir sesli okuduğumu ve bir çok şeyi artık normal karşılıyordu. Güzel bir dost kazandım diye düşünüyordu muhtemelen ama ben tam olarak emin değildim. Acaba dost mu kazanmıştım yoksa başıma bir bela mı?

Yani ondan hoşlanıyor muydum?

Tamam, bize her iyi davranan erkekten hoşlanmak saçmaydı. Zaten hayatım boyunca asla böyle bir şeye kanmamış, üzerine benimle flörtleşen erkeklerden bile hoşlanmamıştım. Sadece bir erkek arkadaşım olmuştu, onun dışında bilirsiniz, tek gecelikler bana yetiyordu. Ama Calum farklıydı. Bana davranışı kibardı, evet, bu yüzden onun bana aşık olduğu kanısına falan varmamıştım tabii ki de. 

Çok yakışıklı bir adamdı. Üzerine herhangi bir siyah tişört geçirmesi bile onun günü kurtardığı anlamına gelirdi. Gülerken kısılan gözleri, gözüken dişleri, kırışan gözlerinin yanları bile beni resmen öldürüyordu. Bir de elleri vardı, kusursuz ama biraz soğuk elleri. Parmakları ince uzundu ve onları içimde,

''Hey, daldın,'' eliyle omzuma dokundu, kirli düşüncelerimden uzaklaşıp Calum'a baktım ''Ah, evet, kusura bakma.'' güldü sonra, ellerini birbirine sürttü ''Tamam, bu kadar üzülme gidiyorum diye. Duke seni yemez.'' kahkaha attım, sonra gözlerimi ona çevirdim ''Beni yese bile ona kızamam. O kadar güzel bir bebek ki. Umarım ben onu yemem.'' bu sefer gülme sırası ondaydı, onu güldürebildiğim için kendime müteşekkirdim. Bu kusursuz tabloyu görmek beni mutlu ediyordu. Telefonun mesaj sesi ile ikimiz de oraya yöneldik, cebinden telefonu çıkarıp mesaja bakmaya başladı. Ben de Duke'u kucağıma aldım. 

''Kalkalım mı? Duke seninle gelse iyi olur. Stüdyoya gitmeliyim de, akşam senden alırım olur mu?'' kafa salladım, Calum'la beraber ayaklandık.

Ayaklarımız kuma bata çıka yürürken Duke eğilmiş kolumu yalıyordu. Her batış ve çıkışımda bu sinirini bozuyor ve hafif homurdanıyordu. Bu şapşallığı beni güldürdü, Calum hemen dikkatini bize çevirdi.

Güldüğüm şeyi gözleriyle görünce bu sefer o kahkaha patlattı ''Ah, oğlum ya. Çok safsın.'' Duke vazgeçerek kafasını kucağıma gömdü, biz de o sırada kumluk alandan çıkıp yolda yürümeye başladık ''Bugünlük geçici veda ediyoruz, gitmeden önce tekrar seni görmek isterim ama. Duke'la değil, tek başımıza.'' 

Bana, randevu mu teklif ediyordu?

Gözlerimi ona çevirdim, gülümseyerek bana bakıyordu ''Olur, yani neden olmasın,'' dedim ve güldüm ''Nerede görmek istersin?'' ellerini cebine koydu, alt dudağını ısırarak düşünmeye başladı ''Nice Guy?'' burnumu kırıştırdım. Son bir haftadır yaptığım araştırmalar doğrultusunda Calum ve kankalarının favori mekanı burasıydı. Sürekli burada takılırlar, kızları buraya götürürlerdi. Kapısı paparazi dolu ünlü mekanıydı.

''Pekala, anlaştık.'' yüzündeki gülümseme büyüdü, evimin önüne geldiğimizde tamamen bana döndü ''O zaman Cuma akşamı benimsin.'' gülerek kafa salladım, ''Cuma akşamı seninim,''

Her zaman senin olayım ya!

Eğilip yanağımı öptü, Duke'un da kafasını öptü ''Akşam görüşürüz,''  Duke'un patisini kaldırıp ona 'bay bay' yaptığımda güldü, arkasını dönerek evine doğru yol aldı.

Az önce ne olmuştu?

Gözlerimi Duke'a çevirdim, o da bana bakıyordu ''Baban,'' dedim inanamayarak ''Beni cuma günü yemeğe götürüyor,'' Duke burnunu yalayıp kafasını başka yere çevirdi. Ben de kafamı kaldırarak etrafıma baktım ''Aman tanrım,'' dedim, ardından eve doğru koştum.

Cebimden anahtarı çıkarttım, kapıyı açar açmaz Duke'u eve bıraktım. Yabancılık çekmeyerek salona doğru ilerledi. ''Kızlar!'' diye bağırdım kapıyı kapatıp ''Herkes buraya gelsin, acil toplantı, mutfakta,'' diyerek mutfağa gittim.

Heather koşarak mutfağa girdi, ''Noldu? Ne? Kim ne yapmış?'' elime mutfak masasını gösterdim, bana merakla bakarken aynı anda masaya oturdu.

Valerie kafasını ovarak mutfağa geldi ''Ne sikim oldu? Heyecandan kafamı dolabıma vurdum!'' o da söylenerek masaya oturdu, derin nefes aldım ''Calum,'' dedim, heyecanlı olduğum çok belliydi ''Beni cuma akşamı yemeğe götürecek!'' Heather ellerini havaya kaldırdı ''Yüce İsa!'' diye bağırdı, Valerie büyük olan gözlerini daha da büyüterek bana bakmayı sürdürdü ''Şaka yapıyorsun dimi?'' kafamı iki yana salladım ''Hayır, hayır! Bana benimle yemeğe gelmek ister misin dedi!'' Heather bu sefer ellerini yüzüne götürdü ''Aman tanrım!'' Valerie minik bir çığlık attı ''İnanamıyorum! Daha detaylı anlat!'' karşılarına oturdum, ''Önce iki hafta sonra ayrılacağımızın onu üzeceğini söyledi,'' Heather ellerini yüzünden çekti, gözlerini dikkatle bana dikti ''Peşimi bırakmayacağını söyledi, neyse sonra konuştuk,'' Valerie sözümü keserek tekrar çığlık attı ''Peşini bırakmayacak mıymış? Aman tanrım Heather sonunda üçümüz yalnız yaşlanmayacağız!'' ikisi sevinçle birbirine sarılınca onlara bakmayı sürdürdüm ''Sonra, evin önünde bana bunu teklif etti. Cuma akşamı benimsin dedi,'' Heather bu sefer ellerini kalbine koydu ''Benimsin mi?'' Valerie hafifçe kaşlarını çattı ''Benimsin ne be? Mal mı seçiyor kendine?'' Heather derin nefes alıp omzunu sıktı, ben ise onları aldırmadan konuşuyordum ''Sonra yanağımı öptü!'' üçümüz çığlık attıktan sonra deli gibi gülmeye başladık.

Normalde hiçbir şeye bu kadar fazla tepki vermezdim ama ilk defa hoşlandığım bir adam bana çıkma teklifi  etmişti. Daha güzel ne olabilirdi ki? Mutluluğumu hiçbir şey bozamazdı artık!

Valerie ellerini çırpıp bana baktı ''Git üzerini değiştir, Duke'un mamasını da koy o sırada. Ben de masayı hazırlayayım. Kutlama yemeği!'' kıkırdayarak ayağa kalktım, ikisini de öpüp mutfaktan çıktım.

Benimle beraber bu kadar sevinmeleri beni gerçekten duygulandırmıştı. Üçümüz de çok şanslı insanlar sayılmazdık. Ailevi sorunların yanında maddi sıkıntılarımız da hatsafhadaydı ama üçümüz beraber olduğumuz sürece hep bir çözüm bulurduk bu işlere. Onları çok seviyordum, hiç kardeşim olmamıştı ama bu ikisi hep benim arkamda, beni korur ve bana güvenirlerdi. Onlara sahip olduğum için müteşekkirdim.

Odaya çıkıp yatağıma uzandım bir kaç saniyeliğine, güzel bir hayat bizi bekliyordu. Buna bütün kalbimle inanıyordum.

***


dear fiona, count me in | hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin