eight | gift

194 26 16
                                    

1 Eylül 2018

''Fiona, sana kargo gelmiş!'' Valerie'nin sesi ile Duke'un bana getirdiği topu alıp ayağa kalktım, bir hafta önce Amazon'dan verdiğim sipariş sonunda yolunu bulup evime gelebilmişti. Yani, gerçekten o kadar uzun sürmüştü ki...Ne sipariş ettiğimi unutmuştum.

Hakikaten, ne almıştım ki ben?

FedEx şapkasını Los Angeles sıcağına karşın kendisine sallayan çocuğa baktım, bıkkınlıkla elime kağıdı uzattı. Duke sabırsızca elimdeki topa zıplamaya çalışırken önce topu salona doğru fırlattım, sonra kargocu çocuğun elindeki kağıdı alıp imzaladım. Elindeki paketi bana uzattı, ''İyi günler,'' dememi dinlemeden arkasını dönüp gittiğinde göz devirdim. Kimse kibarlıktan anlamıyordu, gerçekten.

Kapıyı kapattım, Duke ise topu sabırsızlıkla bana uzatırken gülümsedim. Ona dün işten dönerken minik sarı bir top almıştım, dünden beri evdeki herkese o topu fırlatması için resmen yalvarıyordu.

Ayrıca Valerie'yi ısırmıştı. Topu fırlatmadığı için.

Ağzındaki topu alıp bu sefer bahçeye fırlattım, Duke oraya koşarken ben de evin girişindeki dolaptan bir makas alarak paketi kesmeye başladım. İçinden minik bir kutu ve Melbourne yazan bir dolap magneti çıkmıştı. Kaşlarım çatıldı, ardından aynı hızla havaya kalktı. Paketi çevirip gönderenin adına baktım.

Gönderen: Calum Hood
Gönderilen yer: Uncasville, Connecticut
Alıcı: Fiona Duncan
Alıcı adresi: Los Angeles California

''Aman tanrım!'' Heather koşarak bahçeden geldi, Duke onu takip ederken merdivenlerden ses gelmeye başladı Valerie'de yukarıdan hızla aşağıya geliyordu.

''Noldu? Bomba mı göndermişler?'' kafamı bu saçma soruyla kaldırıp Heather'ın yüzüne baktım, ''Ha-'' Valerie koşarak gelirken bağırdı ''Paketi fırlar! Polisi arıyorum tanrım ne bombası?'' yüzüm muhtemelen garip bir hale bürünmüşken onlara baktım ''Tanrım, ne saçmalıyorsunuz? Ne bombası? Calum bana bir şey yollamış!'' Heather bir bana bir Valerie'ye baktı, Valerie ise Duke'a baktı. ''Baban arkadaşımı tavlamaya çalışıyor galiba, artık beni ısırmazsın dimi?'' 

Yutkunup kutuyu açtım ve içinden altın bir zincir çıkmıştı. Dudaklarımı ıslatıp zinciri elime aldım ve parmaklarımın arasında gezdirdim. Uzun bir zincir değildi, bileğime takmam için yollamıştı muhtemelen. Büyülenmiş bir şekilde zincire bakarken derin bir iç çektim. Bana bu jesti yapması kalbimi hızlandırmıştı, şuan göğsümde dinmek bilmeyen bir ritim vardı. Beni düşünüyordu, benim onu düşündüğüm kadar düşünüyordu hatta belki daha çok düşünüyordu. Gözlerimin dolmasına engel olamadan bir elimdeki zincire, öbür elimdeki dolap magnetine bakıyordum.

Kim birisine dolap magneti yollardı ki? Özellikle flörtüne!

Yaptığı şeye gülerken bana bakan üç çift gözü hatırladım, Heather ve Valerie gözlerindeki mutlu ışıklarla tam olarak gözlerime bakıyorlardı. Duke ise, Duke'tu işte. Anlamsız anlamsız yüzüme bakıyordu. Valerie sessizliği bozarak minik bir çığlık attı, yerinde tepinirken Duke'ta ona katılarak muhteşem ulumasını yaparak kendi etrafında dönmeye başladı. Heather ellerini havaya kaldırdı ''İşte! Fiona Duncan aşık olmuş!'' kahkaha patlatıp ikisine birden de kollarımı doladım.

Calum'a özel olarak ayarladığım zil sesini duyunca kollarımı hemen ayırdım, Duke'u kucaklayıp bahçeye koştum. 

''Hey!'' dedi Calum gülerek. Yüzümdeki gülümsemeyi durduramadan ona bakmaya devam ettim ''Hey, tanrım. Hediyelerini aldım!'' 

''Agh,'' dedi kafasını geriye attı ''Sonunda yahu! Beğendin mi ha?'' elini yanağına yaslayıp bana bakarken gözüm bir şeye takıldı.

Aynı altın zincir onun kolunda da vardı.

Alt dudağımı ısırıp Calum'a bakmayı sürdürdüm ''Bayıldım, çok incesin çok teşekkür ederim. Ayrıca, Melbourne dolap magneti ha...'' bana güzel kahkahasını sunarken konuşmaya devam etti ''Evet! Aslında her şehirden aldım, ama kalanı sürpriz. Bu önden bir spoiler olsun istedim.'' Duke kameraya burnunu sokmaya çalışırken güldüm, eriyip gidecektim şimdi.

''Oğlum! Çok özledim seni ya, babayı özledin mi sen ha?'' Duke kameramı yalamaya başladığında kahkaha attım ''Oğlum dur! Kamera yalanır mı?'' Calum gülerken Duke bana hırladı, ardından burnunu kameraya sokmaya devam etti. ''Valerie'yi ısırdı,'' dedim gülerken, Valerie'ye de hırlayıp sonra ısırmıştı onu. ''Ashton'ı da çok ısırıyordu ya. Sence neden böyle yapıyor?'' Duke'un tüylerini okşarken derin nefes aldım ''İnsanlardan pek hoşlanmıyor galiba. Seçiyor yani kimi seveceğini. Beni ve Heather'ı çok seviyor ama Valerie'yi hayır.'' güldüm, Calum'da güldü ''Şuna bak, insan da beğendirtemiyoruz Duke Hood'a.'' 

''Neler yapıyorsun Calum? Allentown'da konser, değil mi?'' Duke kucağıma kıvrılırken Calum kafa salladı ''Evet, hatta şimdi gitmem lazım. Soundcheck var.'' saçımı kulağımın arkasına götürüp kafa salladım ''Peki, sonra görüşürüz. Başarılar!'' Calum gülümsedi, ekrana öpücük attı ve FaceTime'ı kapattı.

***

:)

dear fiona, count me in | hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin