Gözlerimi akşama doğru kalabalıklaşan kafede gezdirdim bir süre. Deli gibi yorulmuştum ve saatlerdir ayakkabılarımda hapsolan ayaklarım o kadar zonkluyordu ki bu zonklamayı resmen beynimde hissediyordum. Sağ ayağımı kaldırıp ağırlığımı biraz sola verdim, aynısnı sol için tekrarlayıp kendimi biraz rahatladığıma inandırdım.
Mesaimin bitimine on beş dakika kala kafenin önünde duran Range Rover kaşlarımı çatmama sebep oldu. İçerisinden üstünde gri atletinin üzerine giydiği çizgili gömleği ile Calum Hood indi. Kafamı eğip kendi üstümdeki yağ kokan kıyafetlerde göz gezdirdim, ardından kafamı yana çevirdim. Belki beni görmeden gidebilirdi, kim bilir.
Kapının açılma sesi, ardından Calum'un yaklaşan adımlarını duyabiliyordum. Hala önümdeki deftere bir şeyler karalarken birden Calum'un kolu belime dolandı, ardından beni kendisine doğru çekti. ''Hey,'' dedi gülümseyerek. Gözlerimi gözlerine çevirdim, dudaklarımda bir gülümseme oluştu benim de.
''Hey, agh...Korkuttun.'' dedim. Büyük dudaklarını yanağıma bastırdı, dudaklarını yanağıma sürterek ayırması iç çekmeme sebep olmuştu. ''Seni kaçırmaya geldim,'' dedi kulağıma fısıldayarak. ''On beş dakikam var. Biraz oturabilirsin.'' burnuma minik bir öpücük kondurdu, ardından tekrar omzumu öpüp kolunu belimden çekti ve masalardan birisine oturdu.
''Menü alabilir miyim acaba?'' dedi yüzündeki tatlı gülümsemesiyle. Dudaklarımı birbirine bastırdım, iki adımda yanına ulaşıp ona elimdeki menüyü uzattım. Calum, dudaklarını yana kıvırmış gözlerini menüde gezdiriyordu.
Kafede bulunan insanların çoğu dışarıda yemeklerini yemeyi tercih ediyorlardı. Muhtemelen çoğu Calum'u tanımamıştı bile. Eğer tanısalardı ve beni öptüğünü görselerdi muhtemelen akşama tüm Twitter bizi konuşuyor olurdu. İşte beni korkutan şeylerden birisi de buydu. Benden nefret edecek olan bir ton insan...Kabus gibi.
''Ben bir milkshake alabilir miyim? Çilekli olsun ama. Çileği çok severim de, özellikle çilekli duş jelini...'' dudaklarımdan bir kıkırtı kaçtı, çilekli duş jelim olduğunu adı gibi bilen bu edepsiz adam bana göndermeler yapıyordu.
Kafamı iki yana salladım, mutfağa doğru ilerledim. Calum'un arsızlığı beni gerçekten öldürecekti galiba. Milkshake makinesini çalıştırırken gözlerimi ona çevirdim. Masada oturmuş, dikkatlice elindeki menüyü inceliyordu. İnce parmaklarının arasındaki menüye dudaklarını ısırarak bakıyor, arada bir dudaklarıyla sesler çıkartıyordu. Bu kadar çekici olması insan doğasına aykırıydı resmen. Elindeki menüyü bıraktı, kollarını masaya yaslayıp beni beklerken bu sefer gözlerini kafenin içerisinde gezdirmeye başladı. Kafasını hafif hafif bir ritim ile oynatırken kafasında hangi müziğin çaldığını merak ediyordum.
Beni bu eşsiz görüntüden çıkartan ses, milkshake makinesinin sesiydi. Gözlerimi oraya çevirip bardağı aldım, üstüne krema sıkıp pipeti yerleştirdim ve mutfaktan çıktım.
Calum'un olduğu masaya milkshakei koydum ''Afiyet olsun,'' dedim gülümseyerek. Calum kafasını kaldırdı, bana eli yardımıyla öpücük attı. ''Hadi git giyin,'' dedi pipeti ağzıyla yakalamaya uğraşırken. Bu hareketi beni güldürdü, ''Çıkmana beş dakika kaldı. Kaçırayım seni.''
Onu onaylayıp yanından bu sefer soyunma odasına gitmek için ayrıldım, Heather ve Valerie orada oturmuş hararetli bir şekilde bir şey konuşurken kıyafetlerini değiştiriyorlardı.
Acele ile çantamı çıkarttım, buraya gelirken giydiğim kot şortumu ve beyaz crop topımı aceleyle giyerken bana gözlerini dikmiş bir şekilde bakmaya başlamışlardı.
''Calum burada, onunla gidiyorum.''
Heather ellerini hafifçe çırptı, Valerie ise gülüyordu. Onu ilk kez bu kadar mutlu görüyordum. ''Hadi bakalım, bu sefer düzgün bir yerde sevişiverin bari.'' dedi gülerek.
