Kendilerini görünmez yapıp, en üstteki camdan içeriye girmeyi planlıyorlardı.
"Yolun ortasına geldiğimizde görünmez olacağız ve tekrar içeriye girerken görünmezliğimiz bozulacak."
"Sorun değil, tüm gücümü kullanacağım."
Elizabeth George'a yaklaştı. Kendisini yine kaldırmasını bekliyordu gülümseyerek. Onu tekrar kucağına aldı ve yeni keşfettiği büyüyü tekrar hazırladı. Bacaklarını ve bileklerini kasarak, hızla ileriye fırladı.
O bunları yaparken Elizabeth kendi içinde odaklanmıştı ve istediği şeyi zihninde belirginleştirmişti. Görünmez olmak istiyordu. Hayal etti. Bedenlerinin havayla bir olup kaybolduğunu hayal etti.
Planladığı gibi yolun ortasında geldiklerinde aniden görünmez olmuşlardı. Ancak, onlar havada bu hızla hareket ederken bekçileri onları görüp görmediklerini bilemezlerdi. Yolun ortasında gelmeden, duvara yaslanmış sigarasını içen bir bekçi onları gördü. Uzakta olduğu için ilk başta anlam verememişti. Siyah bir şey havada gidiyordu. Birden ortadan kaybolduğunda ise hayal gördüğünü düşündü. Fakat, kütüphaneye yaklaşınca tekrar ortaya çıkıp içeriye daldığını gördüğünde bir şeylerin ters gittiğini anladı. Sigarasından büyük bir nefes alıp, çektiğini dışarı üflerken izmaritini yere atıp üzerini çiğnedi. Mızrağını iki eliyle sıkıca kavradı ve kütüphanenin girişine doğru gitti.
Birilerine haber verebilirdi ancak bugün karısıyla sorun yaşamıştı. Tam olarak sorun olduğunu da düşünmüyordu. Öylesine gidip bakacaktı sadece.
George ve Elizabeth camı kırıp içeriye dalmışlardı bile. Burası 5 katlı devesa bir yerdi. En üst katında tarih kitapları vardı. Raflar yerden tavana kadar uzanıyordu. Her yer koyu ahşap rengindeydi ve gerçekten çok genişti.
"Aradığımızı nasıl bulacağız?"
"Eh..."
George ona 'sen ciddi misin?' bakışı attı. Kaşlarını hafifçe çatmıştı.
"En altta bir görevli olur. Sana neyi nerede bulabileceğini söyler."
"Kendimiz mi arayacağız cidden?"
"Neden olmasın?"
"Pekalaa" dedi George. "Hadi başlayalım."
İkisi birlikte kütüphanenin raflarını inceledi. Kitapların belli bir sıraya göre düzenlendiğini görmek umut vericiydi. Çok geçmeden, bir alt katta mum ışığının geldiğini fark ettiler.
İkisi de yakalandıklarını düşünüyordu. Hemen merdivene bakan rafların arkasına geçtiler.
Merdiven, en alt kattan buraya kadar spiral bir şekilde uzanıyordu.
Mum ışığına baktılar. Hareket etmiyordu. Sadece bazenleri ışığı azıcık kesiliyordu.
George daha önce kitap okuduğunu hatırlamadığı için mumun neden böyle olduğunu çözemedi ama Elizabeth hemen anladı: birisi daha kütüphaneye gizlice girmişti ve kitap okuyordu.
Bekçi ilk katta, en üst kata doğru hareket ediyordu. Adımları yavaştı ve bu karanlığın içine tuttuğu mum her an nefesiyle sönebilirdi. Burada gaz lambası yoktu çünkü karanlık yaklaştığında kütüphane kapatılırdı. Aklına bugün karısıyla yaşadığı olay geldi. Kendisi, kız çocuğu olmasına rağmen çocuğunu okula götürmek istiyordu. Karısı ise buna karşıydı. 'Arkadaşları' arasında küçük duruma düşeceğini söylüyordu. Mahalledeki diğer anneler, kız çocuklarını okula yollamıyordu. Bunu istemesinin sebebi kendi durumuydu. Kızının, gelecekte karısı gibi cahil olmasını istemiyordu ve zeki kişilerin her zaman daha iyi bir hayat sürdüğünü biliyordu. Kendi mesleği gerçekten acınası seviyedeydi. Aslında, okulda cahilliğe çözüm değildi ancak bir baba olarak bunu istiyordu kendince.
Herkes dünyaya kendi çerçevesinden bakar. George'un aklına birden bu sözler geldi. Tekrar odaklandı.
"Dur.. Ya bu mumu kullanan kişi bekçi ise? Yani ya o kitap okuyorsa?"
"Kitap okusaydı bekçi olmazdı George."
George kendince sırıttı. "O halde ne yapacağız? Aramaya onu da dahil edeceğiz?"
"Bilmiyorum ki.. En iyisi gidip bi bakalım. En kötü ihtimal ile onu bayıltıp kaçarız."
George kafa salladı ve ayağa kalktı. Elizabeth onu izledi ve merdivenleri gıcırdatmadan yavaşça aşağı indiler. Mum ışığı tam karşılarındaydı ve o şey... Çok güzeldi!
Geniş bir masa vardı. Sandalyeler onun üstüne ters bir şekilde yatırılmıştı. Bir sandalye ise düz, yerdeydi ve üzerinde bir kız çocuğu oturuyordu. Mum, kızın sağ tarafında, George ile Elizabeth de kızın sol tarafındaydı. Mum ışığı kızın yüzünü aydınlatacak şekilde koyulmuştu. Açık kahverengi saçları güzelce parlıyordu. O güzel kahverengi gözleri ise sakince kitaptaki kelimeleri takip ediyordu. Mum ışığının yansıması göz bebeğinde saçılırken ortamın tek tonuna renk katan yeşil kazağı onu tatlı gösteriyordu. Yine de, gözleri duygusuzdu. Önünde okuması gereken bir çok kitap vardı.
Onların geldiğini fark etti ve bedenini kıpırdatmadan bir anlık gözlerini çevirdi. Hemen ardından kitabın üstüne eğilmiş kafasını doğrulttu ve parmaklarını birbirine kenetleyip yukarıya kollarıyla yukarı doğru esnedi.
"Demek sizde kitap okumayı seviyorsunuz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensi
FantasyDünya hiç görülmediği kadar korkunç, bütün iyi duygular ve umutlar yok olmuş. Bir çocuk ise, gözlerini açtı. Gözlerini açışı ile birlikte dünya hiç görülmemiş bir olaylar zincirine kapıldı. Bu fantastik dünyada kendinizi birbirinden 'farklı' varlıkl...