Kısım 1 : On Altı

546 86 47
                                    

George ve Elizabeth ne tepki vereceklerini bilemiyordu.

"Farklı dilde mi konuştum?" Yabancı kafasını yana eğdi. Onlara doğru sandalyede döndü.

Hala ne tepki verseler bilmiyordu. Neden bu kadar şaşırmışlardı ki? Kütüphanede kitap okuyan bir kızdı sadece.

"Buraya sadece kitap okumak için geldin?" dedi Elizabeth.

Yabancı, sadece kafasını masadaki kitaplara yatırmakla yetindi. Buraya kitap okumak için geldiği yeterince belliydi.

"Siz hangi kitap için buradasınız?"

George atıldı. "Irklar." dedi. "Irkları açıklayan bir kitap arıyoruz."

"O kitap bendeydi. Şuan onu okuyorum. Neden kalmıyorsunuz? Beraber okuyabiliriz."

Bu korkutucuydu.

"Sadece kitabı versen ve gitsek?"

"Onu şuan ben okuyorum. Veremem, kız çocuğu. Ancak onun yerine.." Yabancı ayağa kalktı. Sağ elini masaya sürterek onlara ağır adımlarla yürüdü. "İstediğiniz ırk hakkındaki sorularınızın cevaplayabilirim."

"..."

Yabancı gülümsedi. "Seni daha önce görmüştüm. Bir kere sokakta, diğerinde ise bölge kontrolde."

George ileriye atıldı. "Bunu nereden biliyorsun?!" diye sorduğunda bu kızın demircinin yanındaki kız olduğunu hatırladı. Orada ikiside birbirini fark etmişti.

"Hatırlamış olmana sevindim."

"Beni bölge kontrole kadar takip mi ettin?" sesi bilinmezliğe karşı korku içeriyordu. Ancak Elizabeth'i koruma içgüdüsü bunu maskelemek için elinden geleni yapıyordu.

"Hayır, ben de oraya gidiyordum. Ki anlaşılan buluşmamız kaderin bir cilvesi." gülümsedi. "Adlarınız nedir?"

Elizabeth bu soruya direkt cevap verdi. "Ben Elizabeth." George'un kendisi cevap versin diye bekledi.

"Ben de George."

"Ne güzel." Yabancı, tokalaşmak için elini uzattı. "Tanıştığımıza memnun oldum. Arkadaş olmak ister misiniz?"

George bu kıza karşı bir kaç anlamsız duygu içerisindeydi. Neden ona bu şekilde yaklaşıyordu ki? Korkup kaçabilirdi, bir haydut olsaydı. Bu kız buraya ırkları araştırmaya gelmişti ancak ne için? Merak, gelişimin başlatıcısı. George merak etti ve teklifini kabul etti.

"Bundan onur duyarım." dedi ve kızın elini sıktı.

"Ben.." ... "Anima. Bana Anima diyebilirsiniz."

"Memnun oldum." dedi George.

O sırada, adımlarını yavaş atmaktan sıkılmış ve merdivenin basamak uzunluklarını öğrenmiş olan bekçi hızlanmıştı.

"Buradan değilsin değil mi George?"

Gözleri büyüdü. Onun geçmişini biliyor olabilir miydi?

Tokalaşma sona erdi. "Geçmişimi mi biliyorsun?!" bu kız, Anima, gerçekten şaşırtıcıydı. Onun tuzağına düşmek her zaman mümkündü.

"Hayır. Sadece şu kontrol şeyinde bir kaç şeyi dinledim."

Elizabeth şaşırdı. Bu mümkün müydü? Bölge kontrole girip kulak misafirliği yapmak?

Adımlar duyulmaya başladı. Gelen kişi bekçiydi. Mumunun ışığı merdivenin buraya bakan ilk basamaklarına değiyordu.

Anima hızlı davrandı. George'u hızlıca elinden kavradı ve masanın yanından geçip en yakın rafın arkasına gitti. Diz çöküp kendini gizlemeye çalışarak göz ucuyla merdivene baktı.

Elizabeth'te bu sırada boş durmadı. Farklı bir rafın arkasına doğru koşmak zorunda kaldı.

Bekçi burada birileri olduğunu kesin olarak anlamıştı. Kata vardığında, mum ışığını etrafta gezdirdi. Mızrağını yavaşça sırtına koydu ve kemerindeki bölmeye konulmuş kısa kılıcını çekti. "Orada her kim varsa hemen ortaya çıksa iyi olur!"

Suçluları yakalamanın ödülü güzel bir paraydı. Bununla kızının bir kaç masrafını karşılayabilirdi.

Hislerine güvendi ve masanın olduğu tarafa doğru ilerledi. Adımları yavaş ve temkinliydi. Rafların arasını güzelce kontrol ediyordu. Böyle devam ederse George ve Anima'yı yakalayacaktı.

Ancak böyle devam edemedi. Arkasında sert ayak sesleri duydu! Arkasına hızlıca döndü ve gördüğü kişi, bu korkunçtu, en yüksek para ödülüne sahip bir çocuk katiliydi. Uzun boylu, yapılıydı ve hiçte konuşmak gibi bir düşüncesi varmış gibi görünmüyordu. Kocaman, korsanlara özgü kılıcını çekti. Ona doğru hızla koştu.

Bekçi tepeden bir giyotin gibi gelen saldırıdan sağa kaçarak kurtuldu. İşte bu! Fırsat buydu! Suçlu açık vermişti. Kılıcı yere saplanmıştı ve bırakmaya akıl edememişti. Bekçi eğer hızlı olursa ona yetişip boğazını kesebilirdi. Aklından kızını garanti olarak okula yollayabileceği geldi. Hızlı bir şekilde ilk adımını attı ve koşmaya başladı. Mumu çoktan bırakmıştı, kılıcı iyi eliyle kavramıştı.

Fakat, olmadı. Boynunda bir ateş hissetti. Ateşin tüm bedenine dağılışını sezdi. Sinirlerini, etini anında küle çevirişi tahmin edilemez bir acı verdi. Bırak koşmayı, nefes dahi alamadan yere düştü. Yanakları, burnu, kolları... Hepsi tek tek küle dönerken gördüğü ve duyduğu tek şey, önünde duran Elizabeth ve George'un sesiydi.

"Ne yaptım ben..?"

Karanlığın PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin