Kısım 1 : Yirmi Beş

374 61 24
                                    

George'un gittiği yer Elizabeth'in gittiği yerdi.

Okul bitmiş ve buluşmasına gitmek için çıkmıştı Elizabeth. Heyecanlıydı. Ona bir hediye alan birisiyle buluşacaktı. Ona günlük alan birisiyle konuşacaktı.

George sokaklardan yavaş yavaş gidiyordu. İçinde bir soğukluk hissediyordu yine. Anima ile kalmak mı onu böyle yapmıştı?

Taş kaldırımlara baktı. Çöp olan, kirli sokaklara ve caddelere baktı. Gerçekten de buranın bit çöplük olduğunu düşündü. O an aklıns dünyanın geri kalanı geldi. Bir gün illa ki çıkacaktı buradan ama sahip olduğu bu güç ile neden daha erken çıkmasındı? George bunu başarılabilecek kadar güçlüydü.

Her ne kadar bu çöplerin aslında Anima'nın oyunu olduğunun farkında olsa da o çoktan salmıştı hayatı.

Elizabeth'in çıkışı için okula yaklaşmışken insanların konuştuklarını duydu.

Bu insanlar hayvan derisinden yapılma kıyafet giyiyordu.

"Ah gerçekten çok yazık olmuş." sesleri bir sosyete gibiydi. Alaycılık her harfinde bağırıyordu.

"Evet, kim böyle bir şeyi yapardı ki?"

George ellerinde tuttuğu gazeteye baktı. Ön sayfads yer alan haber başlığını görünce çıldırdı.

Orada ŞOK HABER! SOKAKTA 3 GENCİN ÖLÜSÜ BULUNDU yazıyordu. Daha dikkatli bakınca altındaki küçük yazıları da okuyabildi.

Olay 3. George sokağında yaşandı. Görgü tanıkları bunu yapanın kesinlikle ölüm melezi olduğunu söylüyor. Bir çocuğun kolu önceden kopartılmıştı. Uzmanlar bunun köpek ısırması sonucu olduğunu söylediler. Bu durum bunu yapanın ölüm melezi olduğunu kesinlikle doğruluyor. Bunu yapan köpek çocuklarındı. Köpekte oldukça korkmuş bir haldeydi ve...

George haber yazılarını bu yüzden sevmiyordu; her zaman gereksiz konuşurlardı. Kulağı söylenenlere tekrar odaklandı.

"Ne kadar hayvanca bir şey bu yapılan. O çocuklara yazık değil miydi?"

"Bunu yapanın yanması gerekli!"

"İğrenç bir şey gerçekten."

"Nasıl kıyabildi onlara?"

Haha. Dalga geçiyorlardı değil mi? Böylesi insanlar savunulur muydu? Bunu yapanı tanımıyordu. Umrunda da değildi. Ancak bu olanları çocuklar hak etmişti.

İlk gördüğünde onda çok büyük bir etki yaratmamasına rağmen şuan o hissetmesi gereken etkiyi hissediyordu.

Kedi kız orada yalnızdı. Yerdeki çöp ve çamur tarafından üzeri kirletilmişti. Yere itildiği için dizilerinden aşağı kanlar akıyordu. Dizlerindeki yaralar yerdeki kir ve mikrop ile kaplanmıştı. Kollarının üzerinde sigara söndürülmüş ve bacaklarında köpeğin önceden bıraktığı diş izleri vardı. Öylesine kalıcı bir yaraydı ki bu, köpek ısırdığı anda o zayıf çocuk bedeninin kemikleri kırılmıştı. Bir daha yürüyememe ihtimali bile vardı. Ancak o kadar şanssızdı ki öldürmüyorlardı. O yırtılmış kıyafetinin üzerinden karnındaki morluklar gözüküyordu. Ağzından akan kan, gözlerindeki yalvaran bakış ve o büzülmüş dudaklardan içeri giren göz yaşları...

O çocuklar ölümden fazlasını hak etmesine rağmen sırf paraları var diye mi ölümlerine üzünüldü?

Asıl iğrenç olan bu insanlardı.

George'un kanı kaynamıştı. Bedenindeki öfkeyi hissedebiliyordu ve Elizabeth'in kokusunu aldı. Okuldan çıkmıştı. Şuan okulun arkasında bir soğuk hava deposuna gidiyordu. Soğuk hava deposu olduğunu içerideki soğuk kan kokusundan almıştı. İçeride et vardı.

Harekete geçse iyi olacaktı. Bir süredir 15 metre uzaklıktan şu sosyete insanlara bakıyordu.

Aniden koşmaya başladı. Önüne çıkan insanlara zarar vererek koşuyordu. Koşuşu sırasında önüne çıkan insanlara vurup onları itelemiş oluyor ve muhtemelen onlarda bir morluk bırakıyordu. Bunun sebebi hem kanının kaynamış olması hem de Elizabeth'in kokusuna bir anda eşlik etmeye başlamış bir yabancının kokusuydu.

Okulu nihayet geçti. Okulun önünde velilerini bekleyen çocukların bakışına maruz kaldı. Toprağa bastığında toprağı göçertti.

Soğuk hava deposuna vardı. Önünde ana rengi beyaz ve kenarları açık gökyüzü mavisi olan bir kapı ve yapı vardı. Kapının kitli olduğunu sezdiği gibi kilide yumruk atıp kilidi kırdı ve kapıyı kulpundan tutup çekti.

Soğuk olduğunu işaret eden beyaz buhar dışarıys yayılırken George'un gözünün dibinde bir gaz patladı. Ne olduğuna kendisi de anlam verememişti. Sarı gazı istemsizce içine çekti. Beklenmedik bir şeydi bu. George bunun geldiğini sezememişti.

O sırada içeriden Elizabeth'in sesi geldi. Konuşmuyordu ancak nefes alışı ile kendini belli ediyordu.

George onu uyarmalıydı. Nasıl salak bir kız soğuk hava deposuna gelirdi ki!? Lanet olsun..

George önünde patlayan gazı umursamayıp içeriye girdi. Soğuk, kapıyı açar açmaz tenine nüfuz etmişti zaten ama şuan her yerinde daha yoğun bir şekilde hissrdebiliyordu.

İçerideki ışıklar otomatikti ve George girdiği anda yanmaya başlamıştı.

Kanca ile yukarıdan asılmış etler yerdeki ayakkabıdan geldiği belli olan çamurlars değiyordu. Zemin maviydi. Tezgahlarda et ve kasapların kullandığı geniş bıçaklardan vardı. Havadaki soğukluk görünür dereceydi. Gelen ışığı kesiyordu resmen bu soğuk.

Elizabeth'in hareket edişlerini duydu.

Arkasıns hızla bir gölge geldi ve yabancı ses omzunun üstünden ona fısıldadı. "Merhaba küçük Georgie."

Karanlığın PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin