Miseilan Krallığı
Sonunda gitme vaktim gelmişti. Ne kadar bunu istemesem de babam asla fikrinden vazgeçmemişti. Göz göre göre beni feda ediyordu.
Buna inanamıyordum!
Gözlerim dolarken Svana odaya girdi.
"efendim.. siz iyi misiniz?" başımı olumsuz anlamda salladım, hiç de iyi değildim. Ölmek istiyordum. Keşke kendimi assaydım, en azından cennette Chris'i beklerdim.
Svana'nın da gözü dolmuştu, o da benimle birlikte gelecekti, tek tesellim buydu en azından.
"hazırlanmanıza yardım edeyim." dedi ve elbisemi giymeme yardım ettikten sonra gözlerime sürme çekti ve saçlarımın arasına özenle yerleştirdi tacımı.
Chris'i son kez görmek istiyordum ama bunu beceremezdim.
Bütün hazırlıklar bittiğinde teker teker ailemle vedalaştım. En sonunda annem dayanamayıp ağlamaya başlamıştı. Şimdiden sönen gençliğim için yol boyunca ağlayacaktım, gözlerim şişecek ve moararacaktı. O yaşlı bunak da beni beğenmeyip geri gönderecekti.
Evet, evet, kesinlikle böyle olacaktı.
Gözyaşlarımı sildim ve benim için hazırlanmış olan at arabasına baktım. Yanıbaşında da Chris duruyordu, büyük ihtimalle saraydan çıkana kadar eşlik edecekti sadece. Babam onu asla benimle göndermezdi, çok iyi bir komutan olduğu için sarayda bırakırdı.
Son kez saraya baktım ve arabaya bindim. Karşıma da Svana oturmuştu.
Benim hayatım da böyleydi işte. Gençliğim, heveslerim, hayallerim, en önemlisi de aşkım.. Buraya kadardı.
Hareket etmeye başlamıştık, cehennemime doğru ilerliyordum.
Gözlerim tekrar dolmaya başlamıştı, Svana ise beni yatıştırmakla meşguldü.
"prensesim, lütfen ağlamayın artık, neredeyse yolu yarıladık sayılır siz hala ağlıyorsunuz. O güzel gözlerinize yazık." dediğinde omuzlarımı kaldırıp indirdim. "bu umrumda değil, Svana." yeni bir mendil uzattığında aldım ve gzölerimi sildim.
"durun baskın vaar!" askerlerden biri bağırdığında anında ciddileştim. Kapımız açıldı ve muhafız başını içeriye uzattı. "efendim baskın var sakın dışarıya çıkmayın!"
Bu da ne demek oluyordu!
Svana ile birbirimize dehşete düşmüş bir şekilde bakıştık, sonrasında kılıç sesleri duyuldu.
Tanrım neler oluyordu?!
Aradan kısa bir süre geçtiğinde arabanın kapısı açıldı ve tanımadığım iki kişi hem beni hem de Svana'yı arabadan indirdi.
"hey bırak beni!" diye bağırdığımda tuttuğu kolumu daha da sıktı ve peşinden sürüklemeye başladı.
Bir atlının önüne geldiğimizde adamlar ikimizin de kolunu bıraktı ve geri çekildiler.
Tanrım bunlar da kimdi! Sanırım ölecektim.
"aferin Svana." dedi ve atından indikten sonra Svana'ya bir kese altın verdi, yanık tenli ve kalın sesli adam. Güzel giyinmişti ve heybetli duruyordu.
Tek kaşımı kaldırmış bir şekilde Svana'ya döndüm.
"ne?"
Önümde eğildi. "üzgünüm efendim, bunu yapmak zorundaydım." bizi getiren adamlardan biri ona at getirmişti.
"anlaştığımız gibi, 'prensesimizi kaçırdılar ve herkes öldü' diyeceksin" dediğinde arkama baktım. Bütün askerlerim yerde ölmüş bir vaziyette yatıyorlardı.
Svana başını salladı ve ata bindiği gibi yanımızdan uzaklaştı.
O bir ajandı!
Tam kaçmaya yeltenmiştim ki o heybetli adam kolumdan tuttuğu gibi beni kendisine çekti ve sırtımın göğsüyle buluşmasını sağladı.
"doğru dur, prenses. Yoksa azrailin olur canını alırım."
geldi heybetli çocuğum sjskdjdb
yeni bölüm +40 oy
ŞİMDİ OKUDUĞUN
princess ⚘ kim taehyung ✓
Fanfiction"beni ister dostun olarak gör, ister düşmanın; bana istersen sevgi besle, istersen nefret ama bana sakın aşık olma, prenses." to my sweet princess, @nurrora tamamlandı.