🌘Yüksek bir yerden düşme hissiyle korkuyla ürperdiğimde, uyku kilidini çözerek zihnimi esaretinden çıkartmıştı. Gözlerimi kısıkça aralayarak etrafa baktığımda Araf'ın güzel yüzü odağıma düştü. Usulca saçlarımı okşarken fısıltıyla konuşuyordu.
"Şşh, uyu sen küçüğüm."
"Gidiyor musun?" Dedim ve sonra boğazımı temizlemek için hafifçe öksürdüm. Bilincim tamamen yerine gelmiş, gözlerimi Araf'ın güzel gözleriyle buluşturmuştum.
"Evet, çıkıyorum şimdi. Sabah 06.30'da uçak varmış."
"Saat kaç?" Dedim yerimden doğrulmaya çalışırken. Araf elini omzuma koydu ve beni durdurmaya çalışırken konuştu.
"Altıya geliyor... Sen uyu, Hediye. Yorgunsun zaten. Ben akşam burada olmaya çalışacağım." Onun inatçı tavrını kıramayacağımı bildiğim için daha fazla bir şey demedim. Kollarımı Araf'ın boynuna dolayarak ona sıkıca sarıldığımda, anında güçlü kolları bedenimi sararak beni göğsünün üstüne çekti.
"Seni çok seviyorum, nolur dikkatli ol." Araf'ın yüzü usulca boynuma sokulurken, tenimin üzerinde ateş parçası dudaklarını hissettim.
"Ben de küçüğüm, ben de seni çok seviyorum. Sen de dikkatli ol. Ararım seni." Ondan az da olsa uzaklaşıp dudaklarımı yanağına bastırırken fısıldadım.
"Tamam." Araf benden ayrıldıktan sonra kısa bir an yüzüme baktı. Elini boynumdan okşayarak geçirip enseme koyarak beni usulca kendine çekti ve alnımın üzerine derin bir öpücük kondurdu. Gözlerimi kapatarak tenimin üzerinde sönen öpücüğün arsız hissinin vücuduma bıraktığı eşsiz melodiyi dinledim. Yataktan kalktığında onunla birlikte ben de ayaklandım. Hava henüz karanlıktı. Araf pencereyi açtığında dışarının ayazı teklifsizce içeriye girerek bedenimizin etrafını çepeçevre sardı. Araf, pencereden çıkmadan önce son kez dönüp bana baktığında yavaşça tebessüm ederek uzandım ve elmacık kemiğinin üstüne küçük bir öpücük kondurdum. Araf yavaşça elini yanağıma sardı ve alnını alnıma yasladığında kalbimin üzerine sağanak bir yağmur gibi yağan aşkın altında ezildiğimi, aynı zamanda da o aşkın altında arındığımı hissettim.
Araf, pencereden aşağıya atladığında ben de pencerenin önüne iyice yaklaşarak Araf'ın gidişini izledim. Arkasına bakarak kısık sesle konuştu.
"Üşüteceksin, kapat pencereyi." Onun sözünü dinleyerek pencereyi kapattım ama perdeleri örtmeden onun gidişini izledim. Arabaya binip sokaktan uzaklaşana kadar onun arkasından bıraktığı görünmez izi izledim. Bir kar tanesinin çıplak asfalta döküldükten hemen sonra kaybolması gibiydi. Eriyip gitmişti. Görünür de yoktu ama o izin hayali gözlerimin önünden gitmiyordu. Ben de Araf'ın görünmez izini, içime dolan sıkıntıyla beraber tıpkı kar tanesinin kaybolan izini izler gibi dakikalarca izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ KALBİNE HAPSET: HEDİYE
RomanceBu hikâyeye başlamadan önce "Gece" serisini okumanız gerekir aksi hâlde anlayamazsınız. ✴ "Gece," diye fısıldadım çatallı bir sesle. Sesime sinen yorgunluk kulak tırmalıyordu. "Gece ne kadar güzel, değil mi?" Aniden güçlü kolları bedenimi okşadı v...