7. BÖLÜM: HABERSİZ YAKILAN GEMİLER

9.6K 457 77
                                    

Kalp çarpıntısı. Heyecan bir uyuşturucu gibi damarımdan kanıma karışmıştı. Şok içinde Araf'ın sözlerini düşünürken, bedenimden daha önce hiç hissetmediğim bir ısı yükseldi. Başımızdan aşağıya akan soğuk suya rağmen tenimin altında binlerce mum yanmış ve beni yakmaya başlamıştı. Mumların ucunda tutkunun kızıl emareleri saklıydı. Tutkunun kızıl ışıltısı tenimi boyuyor, beni bambaşka bir kadın hâline getiriyordu.

Hazır mıydım?

Benim her zerrem zaten Araf'a aitti. Bundan onun da, benim de şüphem yoktu. Elbette olamazdı. Onunla çırılçıplak bir şekilde duş alıyordum. Teni tenime mühürlüydü. Nefesinin izi her zerrem de vardı. Ellerinin bıraktığı sıcaklık bir kelebek kanadının dokunuşu gibi bedenimde geziniyordu.

Ben en başından beri ona aittim.

Yine de bazı gerçekler vardı. Araf'a kendimi sınırlarımı alt üst ederek açmıştım zaten. Yine de o günün özel olmasını istiyordum. Onun olacağım günün, teninin tenime karışacağı günün, bir bütün olacağımız günün özel olmasını istiyordum.

Yavaşça onun kollarının arasında dönerek gözlerimi güzel çehresine diktim. Bir gece kadar karanlık olan gözlerinde tüm ışıklar sönmüş ve zifiri bir tutku çökmüştü içimi yakan bakışlarına. Ellerimi göğsüne koyduğumda, göğüs kafesi aldığı derin nefesle şişti ve eğilerek alnını alnıma yasladı. Başımızdan aşağıya inen soğuk su damlacıkları ardı ardına bedenimizin üstünde soluklanıyordu. Yanan bedenlerimizin üstüne dökülen her damla orada cızırtı bırakarak buhar oluyordu sanki.

Birbirimiz için yanıyorduk. Birbirimiz için cayır cayır yanıyorduk.

"Araf..." Diye mırıldandım ama sözcüklerin önüne bir engel çıkmış gibi dudaklarımı birbirine bastırarak sustum.

"Hediye?" Diye fısıldadı Araf sakin bir sesle. Fısıltısı içimde yankılanan bir çığlık kadar güçlüydü oysa.

"Ben... Biliyorsun... Yani."

"Biliyorum," dedi eliyle yanağımı kavrayarak. "Biliyorum, Hediye. Ne düşündüğünü biliyorum. Sorun değil. Galiba biraz daha bekleyebilirim."

"Araf..." Diye endişeyle mırıldandığımda hâlâ sızlayan dudaklarımın arasına sert bir öpücük kondurarak beni susturdu. Onun sert öpücüğünü anında kabullenerek sustum ve sessizliği birlikte kana kana içtik.

Banyodan çıktıktan sonra, Araf iç çamaşırlarımı ve beyaz kısa geceliğimi üstüme giydirdikten sonra saçlarımı güzelce taradı ve beni yatağa yatırıp alnıma küçük bir öpücük kondurdu.

"Geliyorum, beş dakikaya." Dediğinde gözlerimi gözleriyle buluşturarak konuştum.

"Nereye?"

"Sigara içip geleceğim hemen. Uyu sen, güzelim." Kafamı sallayarak onu onayladığımda,  Araf arkasına döndü ve beline bağladığı siyah havluyu çıkartarak dolaba doğru ilerledi. Gözlerimi kapatarak onun odanın içinde hareketlerini dinleyerek kendi kendime onu reddetmenin içimde yarattığı ölümcül hissi düşünüyordum. Onu seviyordum. Evet, onunla yeterince yakınlaşmıştım zaten ama yine de kendimi henüz hazır hissedemiyordum. Bu sadece garip bir his gibiydi. Sanki henüz zamanı değildi. İçimden bir ses beklemem gerektiğini söylüyordu ve onu dinlemekten başka çarem yokmuş gibi hissediyordum. Belki bu zaman kısaydı veyahut uzundu ama henüz zamanı değildi. Bunu biliyordum. O zaman geldiğinde içimde en ufak bir şüphenin olmamasını istiyordum. Tek istediğim buydu. Fazlası değildi.

Belime dolanan kollarla irkildiğimde, gözlerimi araladım ve Araf'ın çıplak göğsüne sokuldum. Yanağımı onun sağ göğsüne yaslayıp elimi de hızlı bir ritimle atan kalbinin üzerine koydum. Araf belimi bir eliyle sardıktan sonra beni tamamen göğsüne çekti ve diğer eliyle de elimi sıkıca kavradı.

BENİ KALBİNE HAPSET: HEDİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin