Başlamadan önce yıldıza dokunmanızı ve satır aralarına yorum yapmanız rica edeceğim çünkü bu bölüm için belli bir oy ve yorum sınırı var.
400 oy ve 350 yorum.
Keyifli okumalar...
🌒
Sanki yıllar sonra ilk kez içim tamamen huzurla dolmuştu. Sanki yıllardır bir tabutun içindeydim de, bugün o tabutun kapağı açılmış ve akın akın temiz hava ciğerlerime hücum etmişti. Bu öyle bir histi ki, sokakta aç bir kediye yemek vermek kadar güzeldi. Düşen bir çocuğu ayağa kaldırıp yaralarından öpmek kadar özeldi. Annemin sesi kulağıma akın ettiği anda hiçbir günahım kalmamış gibi temiz hissettim kendimi. Sanki ellerime hiç kan bulaşmamıştı. Sanki hiç birinin canına kıymamıştım. Hâlâ annemin göğsünde saçlarını okşayarak uyuttuğu Ecrin'dim. Hâlâ babamın masal anlattığı o küçük kızdım.
"Ecrin," diye fısıldadı telefonun ucunda yorgunlukla harmanlanan sevinçli ses. Sonra telefonun ucundan bir hıçkırık koptu. Aynı anda kıyıya vuran sert bir dalga gibi gözlerimin kıyısına gözyaşları vurdu. "Anneciğim?"
"Anne benim." Diye fısıldadım titreyen sesimle. Ses tellerime sıçrayan pişmanlık, özlem öyle yoğundu ki, dudaklarımdan dökülen kelimeler bile hüngür hüngür ağlıyordu.
"Ecrin, güzel kızım sen ne yaptın? Neden yaptın kızım bunu bize?" Diye hıçkırıkların arasında zorlukla konuşan kadın kadar yakmamıştı kimse canımı. O an bir kuş olmak istedim. Beyaz, kanatlarına is bulamış bir kuş. Annemin yanına gitmek, ona sıkıca sarılmak, onunla birlikte ağlamak istedim. Yapabildiğim tek şey dudaklarımdan kaçan ucu paslı bir özürdü.
"Anne, özür dilerim. Anne çok özür dilerim. Affet, yemin ederim ben böyle olsun istemedim."
"Çok özledim seni, çok özledim seni kızım. Seni çok özledik."
"Biliyorum," diye fısıldadım. Dudaklarımı yakan gözyaşları bir benzin gibi tenimi ıslatıyordu. Ateş annemin dudaklarından çıkan sözlerdi. Tenim yanıyordu. Kemiklerim eriyor, kalbim küle dönüşüyordu. "Biliyorum, anneciğim. Ben de sizi çok özledim. Sizi çok fazla özledim, anne. Size çok ihtiyacım var." Burnumu sertçe çektiğim sırada tenimde hissettiğim ellerle bulanık gören gözlerimle karşıma baktım. Deniz kıpkırmızı olmuş yeşilleriyle gözyaşlarımı siliyordu. Dudaklarında minik bir tebessüm vardı.
"Kızım, merak etme. Hemen bugün yola çıkacağız. Alacağız seni o pisliğin elinden. Merak etme tamam mı, güzel meleğim? Babanı arayacağım şimdi. Almaya geleceğiz seni."
"Anne hayır!" Dedim telaşla ayağa kalkarken. "Anne dur lütfen. Yemin ederim ben geleceğim. Birkaç gün içinde orada olacağım anne. Lütfen... Onun bir suçu yok. Yemin ederim anne, onun hiç suçu yok."
"Ne diyorsun sen hâlâ?!" Diye bağırdı telefonun diğer ucundan. "Kızım hâlâ nasıl bunu dersin? O lânet herif seni bizden ayırdı anneciğim. Aklını yıkamış pis yalanlarıyla. Ama merak etme, kurtaracağım seni. Ne olursa olsun, alacağım onun yanından." Derin bir nefes alarak sandalyeye külçe gibi yığıldım. Deniz'in endişeli yeşillerini üzerimde hissediyordum ama gözlerim hiçbir şeyi görecek hâlde değildi.
"Anne çok yorgunum," diye inledim en sonunda hıçkıra hıçkıra ağlarken. Sanki şu an tüm yaşananlar bir çığ gibi üstüme yığılmış beni çaresizce altında bırakmıştı. "Anne canım çok yanıyor. Bir de sen gelme. Anne nolur bir de sen üstüme gelme."
"Kızım, nasıl bırakırım ben seni? Nasıl o pisliğin ellerine bırakırım aylar sonra sana kavuştum derken. Biz gelmezsek yine alacak seni elimizden. Nasıl izin veririm?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ KALBİNE HAPSET: HEDİYE
RomanceBu hikâyeye başlamadan önce "Gece" serisini okumanız gerekir aksi hâlde anlayamazsınız. ✴ "Gece," diye fısıldadım çatallı bir sesle. Sesime sinen yorgunluk kulak tırmalıyordu. "Gece ne kadar güzel, değil mi?" Aniden güçlü kolları bedenimi okşadı v...