1. BÖLÜM: MAHBES

12.7K 607 117
                                    

Araf'tan...

Âşık olan bir adam ne yapar? Sevdiği kadın için akla hayale sığmayacak şeyler yapabilir.

Meselâ onu mutlu etmek için elinden ne geliyorsa onu yapar. Onun için canını ortaya koyar. Onun için etini kemiğini yoluna paspas eder. O bir kere gülsün diye ömrünü nefesinde hiç eder. Sevdasını kalbinde büyüten bir adam, sevdiği kadın için cenneti yakar, cehennemin ateş saçan çiçekleriyle ona yol yapar.

Yapmıştım. Onun için her şeyi yapmıştım, yapardım. Bundan önce de böyleydi, bundan sonra da bu böyle olacaktı. Onun için bin kere ölür, tenime karışan toprağa silkeleyerek bin kere dirilirdim. Onun için bin tane can alır, o canların hepsini yoluna dizerdim.

İşte bu yüzden aşk, bu hayatta var olan ve olabilecek en tehlikeli şeydi. Ben tehlikeyi kalbime kazımış, kanıma akıtmıştım.

Yaşadığımı hissettiğim her an onun nefesinin olduğu andı. Yaşadığım hissettiğim anlar onun bana güldüğü anlardı. Yaşadığını hissettiğim tüm anlar onun gözlerimin içine baktığı anlardı. Bana 'seni seviyorum' dediği her an kalbimin içinde yeni bir şehir inşa ediyor, o şehirde bana cenneti yaşatıyordu.

Ecrin benim her şeyimdi ve ben her şeyimi bile bile yok ediyordum.

Benim yüzümden olmuştu. Ben onu koruyamamış, başına gelecekleri önceden hesap edememiştim. Aptal gibi ona yetişememiş, adını söyleyerek onu korkutmuştum.

Benim yüzümden o kansız pezevengin kanı, onun cennet kokan avuçlarına bulaşmıştı.

"Araf!" Diye kriz hâlinde çığlık attığında delireceğimi düşünmüştüm o gece. Onun o çaresiz haykırışı beni o toprağa gömmüştü ama kimse farkında değildi.

Semih orada ölmemişti. Boynundaki nabız yok denecek kadar azdı ama vardı. Yine de ölümü kaçınılmaz bir gerçekti ve bunun farkındaydım. Kalbindeki kurşun ve kafatasındaki o kırıkla yaşaması mümkün değildi.

Yine de onu hastaneye götürmeyi bir an bile aklımdan getirmemiştim. Hediye’mi tehlikeye atamazdım.

O gece kader kanlı yazılı geleceğimize yeni bir cümle kazımıştı. Defterden bir yaprak daha cehennemin ateşten toprağına karışmış, bir kez daha cenneti bile bile ellerimizde kül etmiştik.

Ecrin'in krize girdiğini anladığımda onu kucaklamış ve ormandan götürmeye çalışmıştım ama hayır, Hediye'm buna izin vermemiş ve her adımda kendini kucağımdan atmaya kalkışmıştı. Onu durduramayacağımı anladığımda, bir çınar ağacının dibine onu bırakmış ve dakikalarca ne yapacağımı düşünmüştüm. En sonunda onun dizlerinin önüne çökmüş ve yüzünü ellerimin arasına alırken fısıldamıştım.

"Neden yaptığın sikimde değil. Beni dinle... Gece yarısı evden çıktığımı görüp beni takip ettin. Yolda gelirken taksinin önüne bir köpek atladığı için taksi durdu ve o anda beni gözden kaçırdın. Taksiye ormanın önünde durmasını söyledin. Sonra, bir süre ormanın içinde beni aramaya çalıştın. En sonunda bir kahkaha sesi duydun ve sesin geldiği yöne doğru ilerledin. O an da bizi gördün. Semih ve beni. Benim onu öldürdüğümü gördün, duydun mu beni? Benim onu öldürdüğümü gördün." Söylediklerimin hepsi hemen hemen aslında benim yaşadıklarımdı. Eve geldiğimde o beni fark etmemişti ama ben onu bir taksiye binerken görmüş ve taksiyi takip etmiştim. Sonra önüme bir köpek atladığı için arabayı durdurmuştum. Ormanın içinde Semih'in sesini duyduktan sonra onları bulmuştum. Ecrin'in o ite silah çektiğini gördüğümde ise dudaklarımdan kaçan haykırışı tutamamıştım. Lanet olsun ki, tutamamıştım.

BENİ KALBİNE HAPSET: HEDİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin