Mermer Mezar

662 32 1
                                    

Harry ortak salonda oturmuş öylece dışarıyı izliyordu. Son birkaç gündür sıkıntılıydı. Dumbledore ölmüştü ve onun bitirmesi gereken bir görev vardı. Artık bu yolda tek başına olduğu için daha çok endişeleniyordu. Nereden bulabilirdi ki hortkulukları? Yanındaki üç arkadaşı da onun gibi sessizce oturuyordu. Son günlerde Hogwarts ciddi anlamda sessizleşmişti. Herkes Dumbledore'un cenazesini bekliyordu. Cenazeden bir ay sonrada okul kapanacaktı.

Dumbledore'un cenazesini Hogwarts'a koymaya karar verdikleri için dört bir yandan büyücüler Hogsmeade'e akın ediyordu. Hermione Harry'nin omzuna yaslanmıştı. Ron ve Ginny ise yan yana yerde oturuyorlardı. Ginny'nin elinde bir kağıt vardı ve evirip çevirip duruyordu. Harry boş verdi. Belki de Draco yazmanın bir yolunu bulur ve ona mektup gönderirdi. Bir süre daha oturup Hermione ile dışarıya çıktılar. Ciddi anlamda havasız kalmışlardı. Yaklaşık iki haftadır dışarı adım atmıyorlardı. Draco ve Pansy gidince de pek neşeleri kalmamıştı tabi... Kim bilir neler çekiyorlardı orada. 

Bir ağacın dibine oturdular ve birbirlerine yaslandılar. Hermione ciddi anlamda sessizleşmişti. Harry biliyordu onun için endişelendiğini. Ama Hermione ona hiçbir şey söylemiyordu. Hermione'yi düşününce içi burkuldu. Bu yolda yalnız olmalıydı. Kimseyi tehlikeye atamazdı. Bir de Hermione onun sevgilisiydi... Harry acı acı güldü. Zaten şu an bile oldukça tehlikedeydi Hermione... Onu nasıl koruyacaktı? Eğer şuan cenazesi yapılacak olan o olsaydı Harry ne hissederdi? Sorun da buydu zaten hissedemezdi!o kadar canı yanardı ki... Nefes alamazdı. Onu korumanın bir yolunu elbet bulacaktı...

-Harry şimdi ne olacak? Dedi Hermione. Sesi yorgun ve bitkindi. 

-Bilmiyorum, diye fısıldadı Harry. Ciddi anlamda ne yapacağını bilmiyordu. Hermione ona daha çok sarıldı.

-Biz hiç ayrılmayacağız değil mi? Dedi Hermione. Sesi endişeliydi... Kaygılı, korkulu... Harry bunun üzerine yutkundu. Asla garanti veremezdi. Bir dakika sonrasına bile..  Birden bir savaşın içine düşmüşlerdi. Dumbledore öldüğü için Voldemort'un önü açılmıştı. Artık neler planladığını Merlin bilirdi...

-Harry? Diye sordu Hermione bir cevap gelmeyince. Harry yine cevap veremedi. Ne diyebilirdi ki? Ayrılabiliriz mi? Tabiki de bu mümkündü! Onu korumak için bunu yapması gerekiyorsa kesinlikle yapacaktı... Harry Hermione'ye sarıldı ve onun hıçkırmaya başladığını duydu. Eliyle göz yaşlarını silmeye çalıştı ama yaşların arkası gelmiyordu. Hermione onun sessizliğinden anlamıştı olacakları. Ama Harry bunu son çare görüyordu. Başka bir yol bulamazsa eğer...

-Harry lütfen... Lütfen bu bir çare değil, diye yalvarıyordu Hermione. Gözlerini dolduğunda bile nasıl güzel olabilirdi?

-Shhh! Ayrılmıyoruz... Gel, dedi Harry ve onu daha çok kendine çekti. Kokusuna ciddi anlamda ihtiyacı vardı. Hermione onun bu cevabına karşılık biraz sakinleşmş göründü. Ama Harry doğruyu söylememişti... Eğer ayrılması gerekiyorsa bunu yapacaktı... Bu sırada yanlarına Ron geldi, ciddi anlamda neşeli görünüyordu. Harry onun bu haline kaşlarını çattı. Bu durumda nasıl bu kadar neşeli olabilirdi?

-Harry! Hermione! Pansy mektup yazmış! Diye bağırdı Ron. Mektubu elinde sallıyordu. Hermione hemen mektubu aldı ve okumaya başladı. Onun üstünden de Harry okuyordu.

-Sevgili Ron, Harry, Hermione ve Ginny,
Harry'nin size herşeyi anlatacağını bildiğimden bu mektubu yazmak istedim. Biz burada iyiyiz. Bizi merak etmeyin. Draco biraz gergin ama halledeceğini düşünüyorum. Biz burada hep yan yana değiliz. Draco ciddi anlamda bir ölüm yiyen oldu. Ajanlığa devam edecek, aynı şekilde bende! Benimle onun görüşmesi şu sıralar pek mümkün değil. O yüzden şuan ne yapıyor bilmiyorum. Eminim iyidir. Bir şey olsaydı kesinlikle duyardım. Seneye yeniden Hogwarts'a geliyoruz ve yine birlikte olacağız... Canınızı hiçbir şeyin sıkmasına izin vermeyin. Kendinize çok iyi bakın yoksa ölümünüz benden olur ona göre!
                                        Pansy

Harry şaşkınlık ve sevinçle başını kaldırdı. Onların iyi olması
Ona iyi gelmişti. Yeni arkadaşlarının başına bir şey gelmesini kesinlikle istemiyordu. Sıkıca Hermione'ye sarıldı.

-Hermione bak onlar iyi endişelenme artık, dedi Harry Hermione'nin saçlarına çenesini dayayarak.

-Yine birlikte olacağız, diye fısıldadı Hermione. Sesi Harry'nin canını acıtacak şekilde umut doluydu.

-Tabiki birlikte olacağız, dedi Ron sevinçle yanlarına oturarak. Harry ikisine hüzünle baktı. Onları neler bekliyordu acaba?

                                                  *

Ginny sevinçli ve umutlu bir şekilde yatağına oturdu. Mektup Draco'dan gelmişti... Sevinçle mektubu düzeltti ve okumaya başladı.

Ginny,
Öncelikle seni çok özledim.. ve senden milyon kere özür dilerim. Ben bu duygusal işlerde pek iyi değilim beni bilirsin..  Burada gayet iyiyim. Dediğim gibi ajanlığa devam ediyorum. Dumbledore'un ölmesi bu savaşın bittiği anlamına gelmiyor. Hala Harry var, hala bir umut... Sen çok güçlüsün.. tabi şu aptal Gryffindor cesaretin biraz fazla damarlarında akıyor! Başını belaya sokmamaya çalış... Tabi bu ne kadar mümkünse.. üç ay sonra yine beraberiz Ginny! Pansy ve ben Hogwarts'a son senemiz için geleceğiz. Başını belaya sokma! Kendine çok iyi bak ve benim için endişelenme! Mektubuma maalesef cevap yazmamalısın! Yanlış ellere geçebilir. Ama bu akşam saat 6'dan sonra patronus görderebilirsen çok iyi olur çünkü ihtiyacım var... Kendimi yalnız ve güçsüz hissediyorum. Ben hiçbir zaman Harry kadar cesur olmadım. Bunu sana inkar edemem! Seni çok seviyorum...
                                                      Draco

Ginny gözünden akan yaşları elinin tersiyle sildi. Güçlü durmalıydı. Saatine baktı neredeyse altı olmuştu. Hızla Hermione'nin yanına koştu. O patronusu mutlaka yapmalıydı....

                                               *

Öğrenciler akın akın gölün yanına doğru yürüyordu. Beklenen gün gelmişti. Cenaze bugündü... Harry Hermione'ye destek olarak ağır adımlarla yürüyordu. Oldukça düşünceliydi, şimdi ne olacaktı? Kafasını iki yana salladı ve Hermione ile iki sandalyeyi çekip oturdular. Hermione onu elini tutarak destek oluyordu ona, nasıl o onun ayakta kalmasına yardım ettiyse...

Binlerce sandaye yavaş yavaş doluyordu. Mrs. Ve Mr. Weasley, Bill, Charlie, Fred ve George, Mrs. Figg, Amos Diggory, Kingsley, Deli-göz Moody, Tonks, Remus... Ve Harry'nin sayamadığı bir sürü insan. Hepsi Dumbledore için gelmişti. Harry ilk defa Mrs. Weasley'in ağladığını görüyordu. Genellikle çok sert ve soğukkanlı olurdu ama konu aile olduğunda..

Harry'nin aklına anlamsız bir şekilde Dumbledore'un sözledi geliyordu.
" Savaşa kendi isteğinle gitmek ve zorla gitmek arasında fark vardır Harry. Bu farkı anlamanı bekliyorum. "

" Etrafını umutsuzluk ve karanlık sardığında bir ampul de sen yak. "

" Sevgi Harry! Senin tek ve en önemli silahın... Seni hayatta tutan, yaşatan ve gerektiğinde ölüme gitmeni sağlayan..."

" Hogwarts'da isteyen herkese yarım edilir. Yeter ki siz istemeyi bilin."

"Bazı şeyler için küçük bedeller verilmelidir"

"Bir insanın beyninin iki işlevi vardır. Mantık ve duygular.... Bazı insanlarda mantık, bazılarında ise duygular baskındır. Sen duygularınla hareket ediyorsun Harry,  Mrs. Granger ise mantık.... Siz birbirinizi mükemmel bir şekilde tamamlıyorsunuz. "

Harry yutkunarak Hermione'ye baktı. Ciddi anlamda yorgun ve bitkin olan genç kız sevdiğine yaslanmış öylece töreni izliyordu. Törende bir sürü kelime geçiyordu. Cesur... Fedakar... Güçlü.... Ama hiçbiri Dumbledore'u tam olarak tanımlamıyordu. Bu insanlar onu hiç anlamak istememişti... Oradan buradan duydukları bilgilerle konuşuyorlardı ve bu Harry'nin canını sıkıyordu.

Konuşma bitince Kingsley asasını mermere doğrulttu ve birden alevler yükseldi. Etraftan çığlık ve feryatlar yükselirken Hermione Harry'nin elini sıkmıştı. Hermione'den akan göz yaşları Harry'nin üzerine geliyordu. Harry sevdiğine sıkı sıkı sarıldı. Onun kokusu altında ölmek istiyordu... Çok mu şey istiyordu acaba? Şimdi Harry'nin gözünün önünde mermer bir mezar vardı...

Bir Serçenin Gözyaşı Kadar...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin